DOSYA

DOSYA Bir sürgün hikâyesi: Sovyet Kürdü Çatuyev’in anıları

Sovyetler Birliği’nde Stalin dönemi, bilindiği üzere millet ayrımı olmadan tüm Sovyet halklarının büyük sıkıntı çektiği yıllardı. Ermenistan’daki pek çok entelektüel, türlü suçlamalarla Sibirya’ya gönderilmiş, Hemşinliler de Orta Asya’ya sürülmüştü. Tarihçi İsmet Konak Ermenistan ve Azerbaycan Kürtlerinin 1937’deki sürgününe dair ilginç bir tanıklığa ulaşmış.
DOSYA Nasturi Katliamı'nın 180. yılında  Bedirhan Bey'in torunu Ahmet Kardam ile söyleşi

"Çalıştığım yayınevindeki Kürt iş arkadaşım sayesinde elde edebildiğim, Kürt tarihçisi Malmîsanij’in yazdığı 'Cızira Botanlı Bedirhaniler' adlı kitabındaki şemalardan birinde babam ile amcama kadar uzanan aile ağacını görünce gözlerime inanamadım: Babaannemin babası Ali Galip Paşa’nın damat olduğu Necib Bey, Cizre-Bohtan Beyi Bedirhan’ın en büyük ikinci oğluydu. Necib Bey’in üç kızından biri Sariye hanımdı. Ali Galip Paşa bu Sariye hanımla evlenmişti. Bu evlilikten üç kızı olmuştu. Bu üç kızdan biri benim babaannem Nazire (Kardam) idi. Yani ben, Bedirhan Bey’in beşinci kuşak torunu oluyordum!"
DOSYA Kirkor Amcam için

24 Mart’ta kaybettiğimiz şair Kirkor Yeteroğlu, Türkiye Ermeni toplumunda iz bırakan bir isim oldu. Fatin Şevki Bulut, aile dostu Yeteroğlu’nu anarken, memleketi Arapgir’in Ermenilerinin yakın tarihinden çarpıcı kesitler de sunuyor
DOSYA Ayşe Hür'den Taner Akçam'a yanıt

Bu anlatı öylesine ayrıntılıydı ki ne yaşadığı şehrin adını ne doktorunun adını vermeyi akıl edebilen Ali Öz, Alpdoğan Paşa’nın ve emrindekilerin işlediği suçları anlatırken detaycılığıyla göz kamaştırıyor. Yer ismi veriyordu, süre veriyordu, sayı veriyordu. Ancak hepsinden önemlisi bugün 1937-1938 Dersim Soykırımı dahil Cumhuriyet tarihinde işlenen pek çok suçun faillerini ve mağdurlarını bir batında hikâyeye yerleştiriyordu.
DOSYA Dersim belgeleri, Ayşe Hür ve Los Angeles Examiner

Ayşe Hür’ün sahte olduğunu ileri sürdüğü benim yayınladığım mektuplar Hasan Saltık arşivinden. Dersim Gazetesinde yayınlanan belgelerin biri Hasan Saltık diğerleri Cumhuriyet Arşivinden. Ayşe Hür her iki arşivdeki belgelerin “iktidara yakın bir mahfil tarafından üretilen bir dizi sahte belge” olduğunu iddia ediyor. Bu iddia, normal düşünce sınırlarımızı zorlayan çok tuhaf bir iddia.
DOSYA Ermeni dostlarına kucak açan bir Kızılbaş Kürt piri: Qêrlî Mahmut Dede

Qêrlî Mahmut Dede hakkında yazacaklarımın büyük çoğunluğu, tek evladı olan babaannem Elif’in anlattıklarından ibarettir. Dede hakkındaki tek yazılı kaynak Ermeni kaynaklarıdır; Alişêr Efendi’nin Kürdistan Teali Cemiyeti (KTC) aracılığıyla Paris barış görüşmelerine gönderdiği telgraf da tali bir kaynaktır. Bununla birlikte belki de çok sayıda belge gün yüzüne çıkmayı bekliyor.
DOSYA 1915 ve sonrası, Arap coğrafyasında nasıl yaşandı?

Agos'un eski çalışanlarından tarihçi Emre Can Dağlıoğlu’nun derlediği ve bir makaleyle katkıda bulunduğu “Arapların 1915’i- Soykırım, Kimlik, Coğrafya” başlıklı kitap, 2021 yılının sonlarında İletişim Yayınları’ndan çıkmıştı. Kitap, Ermeni soykırımı çalışmalarına yeni bir bakış açısı kazandırıyor, soykırımın tarihlendiği 1915 ve sonrasını Arap coğrafyası açısından ele alıyor. Kitapta, Hamit Bozarslan, Nora Arissian, Victoria Abrahamyan, Rashid Khalidi, Anna Aleksanyan, Narine Margaryan, Keith David Watenpaugh, Samuel Dolbee, Şule Can gibi isimlerin makaleleri bulunuyor. Dağlıoğlu ile Arapların 1915’ini konuştuk.
DOSYA Dersim Katliamı’nda zehirli gaz kullanma emri Mustafa Kemal ve İsmet İnönü’den

Taner Akçam, Dersim Katliamı döneminden önemli bir evraka, dönemin Dahiliye Vekili Şükrü Kaya'nın komutan Abdullah Alpdoğan'a gönderdiği bir mektuba ulaştı. Mektuba göre zehirli gaz emri dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk ve Başbakanı İsmet İnönü'den gelmiş. Kaya mektubunda ayrıca "Bütün o şakileri mağaralara göm, göm ki bir daha canlanmasınlar" diyor. Akçam yazısında zehirli gaz tedarikine dair başka evraklar da paylaşıyor.
DOSYA Türkiye’ye sığınan iki Yahudi gemisinin akıbeti

Hükümetten aldığı tehditler karşısında Salvador, limandan hareket etmek zorunda kaldı ve bir kılavuz kaptanla Marmara’ya açıldı. Gemi Silivri açıklarına geldiğinde şiddetli bir fırtınaya yakalandı. Fırtınaya dayanamayan çürük geminin her iki direği de kırıldı ve dağılarak parçalara ayrıldı. Yüzlerce yolcu kendisini soğuk denizin ortasında buldu. Yüzme bilenlerin bir kısmı büyük güçlüklerle karaya çıktı, fakat Silivri-Çorlu karayolu üzerinde bir kısmı soğuktan donarak hayatını kaybetti.
DOSYA Sadece insanları değil bir şehri de kaybetmek

Sabah olunca sadece insanları değil şehri de kaybettiğimizi anladık. Gün aydınlanınca gördük ki Antakya yok olmuştu, Ezan, çan, hazan susmuş, tarih enkaz altında kalmıştı. Bizim oraların ortak adı afet bölgesi oldu, adına deprem bölgesi dediler oysa ki biz “doğunun kraliçesi” derdik. Antakya, İncil’de bile adı geçen çok kültürlülüğüyle ünlü gözbebeği bir şehirdi…