KUMKAPI BALIK HALİ KENTE VEDA EDERKEN

2 / 45


Kumkapı Balık Hali kente veda ederken

Gel gelelim zaman geçtikçe toplumlar ve alışkanlıklar dönüşüyor. Su içen bünyelerde balıklar dirilmiyor, keza bu bünyelere rakı ve şarap da girmeye başlıyor.

Bugün rakı, şarap, balık ve meyhane deyince İstanbul’da akla gelen ilk yer olan Kumkapı için İspanyol Pedro’nun Kanuni Sultan Süleyman’ın elinde tutsak düşmesinden tam 4 yüz yıl sonra, bakın Ara Güler ne diyor:

“Yıl 1952, Kumkapı hâlâ ufak bir balıkçı köyüdür, İstanbul ise sularla çevrili bir kıyı şehri. Birkaç yıl sonra Sahil Yolu yapılınca bu şirin balıkçı limanı büsbütün başka bir biçim alacak. Ama o zaman bunun böyle olacağını kimse bilmiyor, tahmin edemiyordu; ne balıkçılar, ne balıkçı reisleri, ne Kumkapı halkı, ne de ben...”

Ara Güler’in 1952’de çektiği, daha sonra Aras Yayıncılık tarafından ‘Kumkapı Ermeni Balıkçıları’ ismiyle kitaplaştırılan siyah-beyaz fotoğrafların belki de yaşayan tek tanıkları olduğu “çoktan yitmiş bir dünyanın” üzerinde başka bir yer kuruldu 1980’lerde. Yaşadığımız dünyadan tümüyle farklı bir dünya, Kumkapı Balık Hali…

Balık pazarları asırlar boyunca İstanbul’un merkezinde yer almış. Reşad Ekrem Koçu’ya göre İstanbul’un fethinden önce Eminönü’de kurulmuş olan balık hali, fetihten sonra da Türkler tarafından aynı bölgede muhafaza edilmiş.  1902’de yine Eminönü’deRali Han’da kurulan hal, hanın 1957’de istimlak edilip Eminönü Meydanı’na katılmasıyla beraber 1963’te Azapkapı’ya, daha sonra da 1983’te Kumkapı’ya taşınmış.

Balık kokusu şehir dışına doğru

Kumkapı Balık Hali’nin de uzaklara, artık onun kokusunu duyamayacağımız bir yere, ta Beylikdüzü Gürpınar’a yollanacağını biliyorduk. Lakin geçen hafta aldığımız haber durumu bizler için daha hissedilir kıldı. Yeni hal için ihaleye gidildi ve inşaatın 2014 olmadan tamamlanması planlanıyor. Diğer yandan, balık sezonu da yavaş yavaş sona eriyor.

BergeArabian’la beraber, bir süre sonra mazide hoş bir seda olarak kalacak balık halinin son demlerine tanık olmak üzere bir buçuk aydır Kumkapı’yı ziyaret ediyoruz.

Ekmeğini denizden çıkaran bu insanların hayatını anlayabilmek için iki farklı gözlük kullanmamız gerekir diyor üstat Ara Güler. Birinci gözlük kapkaradır; nemli, puslu sabahlarda geçimlerini sağlamaya çalışanlarınhayatıdır bize gösterdiği.

İkinci gözlükle baktığımızda ise karşımızda bambaşka, ilkinden çok daha farklı ve coşkulu bir hayat buluruz. İkinci gözlükten görebildiğimiz bu hayat, sadece diğerini unutturmaya yarar.

Bu hayatı bir nebze de olsa size sunabilirsek ne mutlu…

Kategoriler

Foto Galeri Haber