GÜLŞAH GÖRÜCÜ

Gezegenin, ayakları yere basa basa hayal kuran tek adamı Bowie, son albümünün ismini "Blackstar" koymuştu. 69. yaş gününde yayınladığı albümünden iki gün sonra da, yıllardır hikayesini anlattığı gezegenlerden herhangi birine doğru yola çıktı. Yola çıkmak diye bir şey yoktu aslında Bowie için. Yolculuk zaten başladığı an biten bir şeydi. Yolculuk ancak hikayelerde anlatılabilirdi. Bowie’nin bir süre vakit geçirmek için bu “akıp giden bir bataklığı” seçmiş olması bizi hikayenin şanslıları yapıyordu.

Biraz elektronik tını, biraz balkan ezgileri ve bolca samimiyet. Kadebostany'i anlatmak için sadece bu kadarı yeterli sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Çünkü onların kurduğu “hayali ülke” bu tanımları aşıyor ve ütopyalarının içerisinde müzik her daim yer buluyor.

Aramıza bambaşka bir kıtanın saat diliminden katılan Tame Impala’nın bu albümde karşımıza ne gibi bir şey ile çıkacağı gizemini koruyordu. Sersemliği deliliğinden gelen bir albüm oldu ‘Currents’. Tame Impala, ‘Currents’ ile çıkılacak herhangi bir yolculukta iyi bir yol arkadaşı olacağını bir kez daha ispat etti.

Her yıl 400.000’den fazla müzik tutkununun katıldığı, rock’tan elektronik müziğe, punk’tan folk’a, blues’dan pop’a her türün davetli olduğu müzik şölenine katılmak ve ‘‘Özgürlük Adası’’nda bir hafta boyunca gönlünce eğlenmek isteyenler günleri saymaya başlayabilir. Sziget Festivali’ne çok az kaldı.

Mumford & Sons’ın uzun süredir merakla beklenen üçüncü stüdyo albümü ‘Wilder Mind’da keskin gitar riffleri, uzay boşluğunda süzülen org melodileri, daha önce hiç tanık olmadığımız synthesizer dokunuşları ve eskiye oranla çok daha elektronik tını duyuyoruz. Evet, beklenildiği gibi değil, evet kafa karıştırıcı. Ama tam da bu yüzden çok güzel.

B.B. King arkasında "hayatımda uzun süre kalan tek kadın" dediği Gibson marka gitarı Lucille’i, 15 çocuğunu, 50’nin üzerinde torununu, sayısı milyonları bulan hayranlarını ve gül desenli ceketlerini bıraktı. Bir de giderken bizlere emanet ettiklerini..