RAGIP ZARAKOLU

Yayınevinin Kadıköy’deki ofisi farklı çevrelerden yazarların, aydınların uğrak yeriydi. Önerilere her zaman açıktı, ‘Acaba satar mı?’ kaygısı olmadan. Zengin yayın perspektifine karşın, Pencere Yayınları’nın hak ettiği ilgiyi gazete ve dergilerde gördüğü söylenemez. Tabu konulara el attığı için belki de…

Ben Hrant'ı 12 Eylül dönemindeki solculuk yıllarında Fırat olarak tanıdım. Beyaz Adam'ın kuruluş yıllarıydı. Ayşe Nur Zarakolu o dönem Türkiye'nin tek ilerici dağıtım şirketi olan Cem-May Dağıtım'ı yönetiyordu ve Beyaz Adam, kuruluş döneminde ders kitabı ihtiyaçlarını, bütün yayınları buradan karşılıyordu.

Belge Yayınları, Vahakn N. Dadrian’ın makalelerini Attila Tuygan ve Ali Çakıroğlu’nun tercümeleri ile 3 kitap halinde derledi. Şimdi bu derlemenin 4. Kitabı, “Ermeni Soykırımının İnkarında Anahtar Unsurlar” başlığı ile çıktı.

Garbis ne ser verdi ne de sır. İşkencecisi “itirafçı” oldu sonunda. 12 Eylül cezaevleri aslında bir toplama kampıydı. Garbis’e özel eziyet yapılırdı. İbret-i alem olsun diye, tüm tutsaklar toplanır, onların ortasında zulmedilirdi. Ses çıkaramamanın utancı yaşatılırdı tutsaklara.

Dadrian’ın özelliği araştırmalarını özellikle Türk kaynaklarına dayandırması idi. Bunun yanında 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu ile birlikte yer alan Alman ve Avusturya arşivlerini kullandı, resmi tarih, İngiliz/Fransız/ABD kaynaklarını “propaganda” diye tanımladığı için.

Gülizar’ın Musa Bey tarafından kaçırılması ilk kez bir direnişle karşılaşır, uluslararası kamuoyunun yakından takip ettiği bir davaya konu olur. Biçimsel de olsa Musa Bey mahkûm olur, Medine’ye sürgüne yollanır. Gülizar ise ailesine döner. Hikâyenin sonrası iki taraf açısından da ilginç.

Ara Güler’in cenazesine sarılı Türk bayrağını da bir teşekkür olarak kabul edebiliriz. Ama Ermeniliğin Osmanlı/Türk kültürüne yaptığı katkıya saygı ve teşekkür bağlamında TC devlet başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ara Güler’in tabutu başında saygı duruşunda bulunması gerekmez miydi?Orası Fransız Cumhuriyeti, burası Türkiye Cumhuriyeti mi diyeceğiz?