VARDUHİ BALYAN

LGBTİ+ hareketi, son dönemde art arda gelen intihar ve ölüm haberleriyle sarsıldı. LGBTİ+ ölümleri dışlama politikalarıyla doğrudan ilişkili, siyasi bir mesele olduğu hâlde, hareketin parçası olan kişilerin intiharları ve çoğunlukla hizmetlere erişim engellerinden kaynaklanan ölümleri hakkında kamusal alanda konuşmak gün geçtikçe zorlaşıyor.

Yerevan merkezli İnsan Hakları Araştırma Merkezi’nin başkanı Anahit Simonyan, Spitak depreminin etkilediği bölgede barınma haklarının uygulanmasına ilişkin araştırmalarını, değişen hükümetlerin benzerlik politikalarını ve geçici barınaklarda yaşayanların zorunlu tahliye tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını Agos’a anlattı.

Azerbaycan’da bağımsız medya kuruluşu olan Kanal 11’in kurucusu ve müdürü Teymur Kerimov, dört ay hapis cezası aldı. Kanal 11, son bir ayda Azerbaycan’da hedef alınan üçüncü bağımsız medya kurumu oldu. Serbest gazeteci Arzu Geybulla, son bir ayda altı muhalif gazetecinin hapsedilmesiyle belirgin bir hal alan Azerbaycan hükümetinin baskı mekanizmasını Agos’a yorumladı.

Karabağlı Ermenilerin, dokuz ay süren ablukanın ardından Eylül ayında Ermenistan’a zorunlu göçü şu an Ermenistan’ı en çok sarsan konu. Yaklaşık yüz bin insanın evlerini, yaşamlarını bırakıp çoğunun yanına hiçbir şey almadan belirsizliğe doğru yola düşmesinin üstünden neredeyse bir buçuk ay geçti. Ermenistan’a yerleşen insanların durumunu anlamak, İnsan Hakları Gündemi sayfası okurlarına aktarmak için her sene olduğu gibi Ermenistan’a geldim.

Karabağ’dan on binlerce Ermeni, 10 ay süren abluka ve açlıktan sonra bölgeden tahliye edildi. ‘Tahliye’ denen de, sahip olduğu her şeyi bırakıp kendisini ilk otobüse, arabaya, kamyona atıp koca belirsizliğe gitmekti. Bu senaryonun aynısı 1980’lerin sonunda da yaşanmıştı. Yine binlerce Ermeni, yüzyıllarca yaşadıkları toprakları bırakıp bir yorgan bile almadan kaçmak zorunda kalmıştı. Aynı şeyi yıkılmakta olan Sovyetler Birliği’nin içinde olan Sovyet Ermenistanı sınırları içerisinde yaşayan Azeri nüfus da yaşamıştı. Azerbaycan’ın Karabağ’daki Ermeni halkına yaptıklarını, uluslararası kamuoyunun kayıtsızlığını izledik. Ancak burada, Bakü doğumlu olup yaklaşık 30 yıl önce Ermenistan’a göç etmek zorunda kalan gazeteci Yuri Manvelyan’ın içeriden bir eleştirisini aktaracağız.

İran sınırına yaklaşık kırk dakika kala not tutmaya başladım. Defterim genellikle, duyguların bastırdığı ve bir yerden çıkması gerektiği anlarda ortaya çıkıyor. İstanbul’dan yirmi kişi yola çıkmış, İran’a, daha doğrusu Tebriz’e gidiyorduk. İran’a ilk gidişimdi. Heyecanlı olduğum kadar, bu kadar kalabalık bir grupla bir yere gitmenin tedirginliği de vardı üstümde.

Nastya aile içi şiddete karşı çalışmalar yürütüyordu, kadın hakları mücadelesi, savaş karşıtlığı ile biliniyordu. Arkadaşları ve avukatlar hukuki süreci başlatmaya hazırlanıyorken, bir yandan Nastya’nın cenazesini ülkesine nakletme çalışmaları yürütüyorlar. 20 Eylül’den beri Nastya’dan haber alamayan arkadaşları ve ailesi alarm durumuna geçmiş, bütün olanaklarla kayıp olduğunu duyurmuştu.

YK Enerji’ye ait kömür madenin için Akbelen oramındaki ağaç katliamına karşı köylüler, 2019’dan bu yana mücadele ediyor. Dava süreci devam ederken, 24 Temmuz Pazartesi, sabah saatlerinde bölgeye jandarma ekipleri sevk edildi ve ağaç kıyımı başladı. 29 Temmuz’da direnişe destek vermek için alana gidenler de gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında olan Yeşiller Partisi’nden Deniz Melsa Ergenç, yaşadıklarını Agos’a anlattı.

Karabağlı Ermeniler kaderine terk edilmiş durumda. Uluslararası basının ve kamuoyunun çoğunlukla görmezden geldiği, görmediği bölgeden insan hikâyelerini okurlarımızla buluşturmaya devam ediyoruz.

Karabağ’da yaşayan halkın abluka altında hayatlarına devam etmenin yedinci ayı, 12 Temmuz’da doluyor. Bölgeye giriş çıkışların engellendiği, sadece Rus askerleri eşliğinde ve acil durumlarda yapılan çıkışlar, yaklaşık bir aydır tamamen durduruldu. Yerevan’dan Karabağ’a giderken oradan çıkamayacağını hiç düşünmeyen Ermenistanlı gazeteci Sofia Agopyan, Karabağ’da abluka altında geçen günlerini anlattı.