BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

Dört arkadaş Aralık 2008’de yayınladığımız, yaklaşık 33.000 Türk tarafından imzalanan “Özür Diliyorum” başlıklı metinde “Büyük Felaket” terimini kullanmıştık: Bunca yıl sonra, iki noktada çok doğru yaptığımızı düşünüyorum. Özellikle de “soykırım” yerine “Büyük Felaket” terimini kullanarak.

Artık esas konu, bunca yıllık tahribatın nereden başlayarak nasıl tamirine girişileceği. Kim çıkacak bu rezaletin içinden? Bir kere, herhalde AKP değil çünkü öyle bir parti yok, sadece R. T. Erdoğan diye bir kişi var, o da U dönüşü yapmakla maruf olduğu halde girdiği bu Tek Adam yolundan vazgeçemez, kendinden vazgeçmeden. Peki kim? Seçimin kazananı olduğuna göre, tabii ki temel görev CHP’ye düşüyor. Ayrıca Sol’a ve Kürt muhalefete.

Erdoğan, partisinde kendisinden başka kimsenin gözükmesine izin vermiyordu. Bunun sonucu olarak da seçime sinek sıklet adaylarla girmek zorunda kaldı. Bakanları ve bürokratlarıyla yollara revan oldu. Sonuçta Cumhurbaşkanlık büyük itibar yitirdi. Şimdi CHP’nin, kazandığı galibiyetle hiç şımarmadan ve silkinip baştan aşağı değişerek derhal harekete geçmesi lazım.

Sıkışma derken, sadece son bir aya bakalım. CB Erdoğan Büyük İstanbul Mitingi için "Biz bu meydanda 1,5 milyona alıştık, bugün ise 650 bin kişi..." diye öfkeleniyor. Sonra, emeklilere merhem olarak banka promosyonlarını gösteriyor. Ve, ilk defa büyük itiraf geliyor: “Dipsiz kuyu misali ne versek gidiyor.” Sertleşme derken, yine son bir aya bakalım: Rejim, seçime hazırlanıyor: Sahte DEM Parti afişleri basıyor . CHP-DEM Parti arasında protokol yapıldığına ilişkin sahte belge yayınlıyor.

Şu anda Başsavcılık ilgililerin birer birer ifadesini almakta. Peki, elden ödenecek parayı saymak TCK’ye göre suç mu? Dahası, bir avukatın, kendi ofisinde müvekkiline ödenecek paraların sayılmasını güvenlik kamerasına gizlice kaydedip CHP’ye satmak istediği (şantaj?) iddiası da araştırılıyor mu ve bu suç mu değil mi?

Emeklisine verecek para bulamayan bir ülkede paraların nerelere harcandığına bakmak da iyi olur. Cumhurbaşkanının biri Ankara’da, biri Marmaris’te, biri de Bitlis Ahlat’ta olmak üzere 3 tane köşkü var. Bunlardan “Ak Saray” olarak anılan Ankara’daki, sit alanı olan Atatürk Orman Çiftliği’nin 50 dönümü üzerine 1.150 odalı olarak 350 milyon dolar maliyetle inşa edildi . Günlük masrafı Sayıştay raporuna göre 15 milyon TL’yi aşmakta . Adları “devlet konukevi” diye geçtiği halde iki köşk daha var.

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (kazayı yapanın babası), "Türkiye 10 yıl boyunca denizlerimizi koruyacak. 10 yıllık işbirliğinden sonra biz de denizlerimizi koruyacak bir donanmaya sahip olacağız" dedi . Eğer Afrika’yla özel olarak ilgili değilseniz, bu kadar uzakta olan ve bu kadar yakın davrandığımız Somali hakkında özet bilgi yararlı olabilir

T24’ten Cansu Çamlıbel, “Mavi Vatan” doktriniyle tanınan Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’le uzun ve önemli bir söyleşi yaptı . İnanılması zor. Montrö’yü uygulamayalım, diyor, sonra da Kemalistim diyor. Atatürk’ün yaptığı en önemli antlaşma Lozan değil Montrö. Çünkü Lozan bir uzlaşma olduğu için Boğazları Türklere vermedi. Oysa Montrö, Batılıların paniğe kapılıp Boğazları TC’nin egemenliğine verdiği metin.

Aday açıklamaları iki büyük partiyi yani AKP ve CHP’yi sarsmaya devam ediyor. İktidarın durumu daha iyi değil ama, AKP’nin şahıs partisi olması sayesinde, çıkması beklendiği kadar patırtı çıkmıyor şimdilik; Yeniden Refah Partisinin (YRP) rekabeti dışında. Tabii, Tek Adam Erdoğan artan ve artacak iç ve dış sorunlar karşısında tek adamlığını ne kadar sürdürür, bekleyeceğiz. Şu anda her şey ve herkes ayakta.