BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

Acayip bir olayla burun burunayız: Sosyal demokrasinin kıblesi sayılan İsveç, NATO’ya girmeye takmış durumda. Oysa Finlandiya’nın aksine Rusya’yla sınırı yok. Daha önemlisi, Ukrayna başarısızlığının (ve ayrıca Prigojin olayının) ardından kendi derdine düşmüş Putin’in hiçbir ülkeyi tehdit etmesi artık mümkün değil.

Bursa'nın Büyükorhan ilçesine bağlı Karaağız Mahallesi’nde “Muhtarlık, kadın ve erkeklerin birlikte eğlenmesini ‘yasakladı’” . “Karar”ı, Türkçesini ve imlasını hiç ellemeden, sadece “EYLENÇE” türünden dikkatimi çeken kelimeleri siyah puntolarla vererek elifi elifine aldım. Yorum yapmayı sizlere bırakıyorum. Sadece, “Balık baştan kokunca, kuyruğu da kokuyor” deyip bırakıyorum.

Devlet kurumlarında açılan ve daha da açılacak bu Kur’an kurslarının şu günlerde fazla dikkat çekmeyen bir diğer haberle çok yakından ilişkisi olabilir: Sertifika olayıyla. Sertifika, “kişinin bir kursa katıldığını belgeleyen yazı” demek. Ankara Üniversitesi geçen aylarda “sağlık personeli” alımı için sertifika şartlı ilan açmıştı. Şimdi de Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nin açtığı personel alım ilanında da aynı şart var.

Anayasasının 2. maddesinde “laik” olduğu yazan ülkenin Ordu’sunda ve Emniyet’inde bu törenler yapılırken ve iktidar ortağı D. Bahçeli “Yeni bir anayasa hazırlanmalı ve Anayasa Mahkemesi’ne şekil verilmeli” derken, hayat devam ediyor. Şöyle ediyor..

Lozan Barış Antlaşması’nın 100. yılı dolayısıyla Lausanne kenti belediye binasında 10 Haziran günü bir sempozyum yapıldı.Ben ikinci paneldeki “Antlaşma’da Azınlıklar” konulu Fransızca bildirimi 3 bölüm halinde sundum. Çok özetle şöyle..

CB Erdoğan’ın 3. kere seçilerek okuduğu resmî yemini okuması- 0 dakika 57 saniye, 3 salise sürdü. Kendisinin göreve başlaması üzerine Saray’da düzenlenen törende Diyanet Başkanı Ali Erbaş’ın okuduğu Arapça ve Türkçe dua , 4 dakika 46 saniye sürdü. İnsan bu iki metin arasındaki bu süre farkını manidar buluyorsa, CB Erdoğan’ın seçilişi öncesi ve sonrasındaki gelişmeleri de normal buluyor. Kısa bir kronolojik seçki yapalım.

Bu başlığı atarken aynı zamanda hem “maalesef” diyorum hem de “çok şükür”. Çünkü maalesef daha epey ıstırap çekeceğimize işaret ediyor, çok şükür ise en sonunda kurtulacağımız anlamına geliyor.

Bu ülkede Atatürkçü Kurucu İrade 1919’u izleyen zor yıllarda ülkenin temel düzenini kurmuş, ondan sonra da 1950’den itibaren epey düşe kalka da olsa bu düzen demokratikleştirilmeye başlanmıştır. Şu anda ise, yaklaşık son beş yıldır bu ağır-aksak demokratikleşme tarumar edilmeye çalışılmaktadır. “Parantez”, işte bu tarumar etme çabasının adıdır.

Seçim ile milliyetçilik arasında isabetli olarak yakın ilişki kuran çok kişinin düşüncesinden geliyoruz başlıktaki konumuza. Bu seçimin galibinin milliyetçilik olduğuna. İşin teorik temelinden kalkıp bugünkü seçimlere kadar ulaşmaya çalışalım.

Ali Yeşildağ’ın bu ilk videosu ve arkasından yayınlananlar, çok somut veriler taşımalarına rağmen, Sedat Peker’in videoları kadar bile çalkantı uyandırmıyor. Bu arada, en önemlisi, bu satırları yazdığım 10 Mayıs’a kadar yani altı gündür CB Erdoğan’dan da gık çıkmıyor. Sadece, video erişime kapatılıyor.