BASKIN ORAN
Bir Mübadele ve bir Sürgün
Adından da belli, bu nüfus değişimi bir anlaşma sonucuydu. Her iki ulus-devlet de, bu acımasız devlet türünün doğası gereği, “öteki”den kurtulmak için karşılıklı olarak etno-dinsel temizlik yapmışlardı. Yani bu utanç ortak idi.
Yaklaşık bir ay sonra, 16 Mart 1964 olayının 59. Yıldönümünü idrak edeceğiz. Bu olay, anlaşma sonucu veya karşılıklı filan değildi. Düpedüz, devletimizin İstanbullu Rumlara uyguladığı tek taraflı bir etno-dinsel temizlik idi.
İsveç’teki rezaletin akla getirdikleri ve öğrettikleri
Kimi insanların inandıkları simgeleri, o insanlara acı vermek ve onları aşağılamak amacıyla tahrip etmek hiçbir biçimde ifade özgürlüğüne girmez. Sadece ve sadece nefret suçuna girer. Dahası, bu insanlık suçunun ifade özgürlüğü kisvesine bürünerek işlenmesi rezaletin son perdesidir.
Sıra, İsveç savcısına İsveç hukuku öğretmeye geldi
Putin Ukrayna’ya saldırarak, istemeden, kendi eliyle NATO’ya can suyu verdi. Üstelik, üçüncü defa başkomutan olarak cepheye bu sefer de genelkurmay başkanını atamış olmasının gösterdiği gibi, fena sıkışmış durumda. Daha fazla dibe gitmeden nasıl kurtulurum diye debelenmekte. Böyle bi durumda Başbakan Kristersson sanki İsveç 50’lerin başındaki Türkiye misali vahim Rus tehdidi altındaymış gibi NATO diyor başka bişey demiyor. Bu da CB Erdoğan’ın elini kuvvetlendiriyor.
İmanı kavi bazı müddeiumumi ve hâkimlerle hasbihal
Bu yazıda, zihinsel engelli kız çocuğunu önce istismar edip sonra öldüren İsmail Karakoç’un İzmir istinaf mahkemesinde “rızası vardı, şikayet yapılmamış” hükmüyle beraat ettirilmesi veya Hiranur Vakfı kurucusu tarikatçının 6 yaşındaki kızını kocaya teslim etmesi türünden kamuoyunda fazlasıyla konuşulmuş rezaletlere girmeyeceğim. Sadece adalet mekanizması ile İslam ilişkisi üzerine yazacağım.
AYM’ye önerim: Kapatacaksanız, HDP’nin Hazine hesabını bloke edin, kolaylık olur
Fiilen kapatılma? Çünkü AKP hukuken kapatmada zorlanıyor: Ekim 2002’de ve Mart 2008’de olmak üzere kapatılmaktan 2 kere zor sıyırmış olan AKP Kasım 2002’de iktidara geldikten sonra ‘ne olur ne olmaz kendimi sağlama alayım’ diyerek, siyasi partilerin AYM tarafından yani hukuken kapatılmasını zorlaştırmıştı: AYM’nin parti kapatma nisabını önce basit çoğunluktan 3/5 çoğunluğa, sonra da 2/3 çoğunluğa yükseltmişti. HDP’yi nisap yüzünden hukuken kapattıramazsam diye fiilen kapatmaya çalışıyor.
Niye dolandırmasınlar, dövmesinler, küfretmesinler yahu?
Bu dolandırıcılar tabii ki biliyorlar: 1) Türk milleti kuzu gibidir, şikayet etmez; 2) Emniyet’in o birimine ulaşmak büyük sabır ve sebat işidir; 3) Sizi arayan telefonu ihbar etmeniz yetmez, Adliye’ye bizzat gidip yazılı dilekçe vermeniz gerekir, zarar görmedim diye ilave ederek.
Bizdeki “münferit”in okyanus-ötesi fotokopisi üzerine
“Laik” Türkiye’de şeriat düzeninin son yıllarda nasıl bu kadar etkinleştiğini, kavrayamıyoruz. Anlayabilmek için ABD’nin bazı eyaletlerine bakalım. Çünkü...
Ege’de didişme, B. Trakya’da simbiyoz!
Geçen hafta Hatice Molla Salih davasını yazmıştım. Şimdi o ilginç olayı doğuran ortamı anlatmak istiyorum. Varılacak sonucu isterseniz söyleyeyim: Ege’de birbirine giren Türkiye ile Yunanistan, B. Trakya’da tam bir simbiyoz halindeler.
“Laik” Türkiye’nin şeriat ihracatı: Hatice Molla Salih davası
Dava epey kılçıklı. Erdoğan Türkiyesi’nin içeriyle yetinmeyip yurt dışına şeriat ihracatı yaptığının yanı sıra, bütün ilgili tarafların kafasının ne kadar karışık olduğunu gösteriyor.
PKK meselesi mi Kürt meselesi mi, yoksa…
İbrahim Kalın zikrettiğim konuşmasında şöyle dedi: “Bugüne kadar nasıl yapıldıysa bundan sonra da yapılmaya devam edecek.” “Bugüne kadar” deyince, bu bizi bu “operasyon”ların yakın geçmişine götürüyor bunların “bugüne kadar” niye yapıldığını anlamak açısından.