BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

Bu dolandırıcılar tabii ki biliyorlar: 1) Türk milleti kuzu gibidir, şikayet etmez; 2) Emniyet’in o birimine ulaşmak büyük sabır ve sebat işidir; 3) Sizi arayan telefonu ihbar etmeniz yetmez, Adliye’ye bizzat gidip yazılı dilekçe vermeniz gerekir, zarar görmedim diye ilave ederek.

Geçen hafta Hatice Molla Salih davasını yazmıştım. Şimdi o ilginç olayı doğuran ortamı anlatmak istiyorum. Varılacak sonucu isterseniz söyleyeyim: Ege’de birbirine giren Türkiye ile Yunanistan, B. Trakya’da tam bir simbiyoz halindeler.

İbrahim Kalın zikrettiğim konuşmasında şöyle dedi: “Bugüne kadar nasıl yapıldıysa bundan sonra da yapılmaya devam edecek.” “Bugüne kadar” deyince, bu bizi bu “operasyon”ların yakın geçmişine götürüyor bunların “bugüne kadar” niye yapıldığını anlamak açısından.

Anayasa Mahkemesi, ebeveynlerin eğitim ve öğretimde dinî ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesini isteme hakkı bulunduğunu kabul etmiş. Buna dayanan bir İstanbullu aile, kızlarının zorunlu din dersinden muaf olması için 01.03.2022’de Milli Eğitim Müdürlüğüne başvuruyor . Reddedilince, İstanbul 3. İdare Mahkemesine gidiyor

"Jeep jandarma karakolunun yanındaki meydanda durdu. Seyit Rıza sehpaları görünce durumu anladı. ‘Asacaksınız’ dedi ve bana döndü. ‘Sen Ankara’dan beni asmak için mi geldin?’ Bakıştık. İlk kez idam edilecek bir insanla yüz yüze geliyorum." İhsan Sabri Çağlayangil 'Anılarım’da çok net anlatıyor. Şimdi yorumsuz vereyim, belki bitirince sonuna bir satır eklerim.

Bu haftaki yazımı, 6 Kasım Pazar gecesi kaydettiğim haberlere dayanarak yazmak zorundayım. Türkiye Yüzyılı’nda Türkiye’nin en önemli tatil yerindeki durum böyle.

Yurt dışından bir iletişim uzmanı angaje edilmiş iktidarın seçim kampanyası için. İnsanları kutuplaştırıcı ve çatıştırıcı üsluptan uzaklaştırmak ve Tek Adam iktidarını benimsetmek amaçlanıyormuş. Tabii, bu kolay iş değil. Kutuplaştırıcı üslup yumuşatılırsa partinin çekirdek dinci takımı çok rahatsız olabilir çünkü çok alıştılar fütursuzca kapıp koyuvermeye.