YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Türkiye toplumu aynı deprem konusunda olduğu gibi bu konuda da devlet tarafından yalnız bırakılmış durumda. Vakalar her gün katlanarak artıyor. Ancak yeni ve ciddi bir önlem gündeme gelmiyor ve resmî makamlar sorumluluğu toplumun üstüne atıyor.

Gazeteci Fehim Taştekin 19 Ekim Pazartesi günü GazeteDuvar'da yayınlanan yazısında Rus Kommersant gazetesinin, Türkiye'nin ortak tatbikat sonrası Azerbaycan'a bıraktığı silahların ve askeri personelin hayli detaylı bir listesini yayınladığını yazdı. Taştekin'e göre bu, Moskova'nın Ankara'ya bir mesajıydı. Taştekin ile bu mesajın ne anlama geldiğini konuştuk.

Gelinen aşamada hem siviller, hem de gencecik askerler hayatını kaybediyor. Bir kez daha söylemek gerek: Ermenistan ve Azerbaycan halkları savaşmaya yazgılı değildir. Çözüm mutlaka müzakere masasında bulunmalı, iki halk birlikte yaşamanın imkân ve şartlarını yaratmalıdır.

Tüm bu tablo konu Ermenistan olduğunda ve hele ki savaş, ölüm, sivil kayıplar gibi çok ciddi meseleler söz konusu olduğunda Türkiye’de işin perde arkasına ya da ayırd etmeden tüm kayıplara bakma gibi bir ihtiyacın neredeyse hiç olmadığını gösteriyor.

TTB’ye yönelik bu kampanya toplumda neyse ki karşılık bulmamış görünüyor. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun TTB yönetimini ziyaret etmesi de hayli olumlu bir adım. Ama yaratılan bu iklim yine siyaset üzerinde kara bulutların dolaşmasına, hekimlerin, sivil toplum örgütlerinin, meslek kuruluşlarının hedef hâline gelmesine neden oluyor.

Eğer mahkeme böylesi önemli bir cinayetin aydınlanması için davet kararı veriyorsa, MİT niçin bu yazılara yanıt vermiyor? MİT yanıt vermiyorsa mahkeme tutumundan niçin hızla vazgeçiyor?

2015 sonrasında olanları, 12 Eylül öncesi ve sonrasına biraz benzetiyorum. Hatırlayalım, 2015’e gelirken de toplum 12 Eylül sonrası kendini içinde bulduğu laik-dindar ikilemini, cenderesini ve 90’ların Türk-Kürt gerilimini kırıp aşmaya başlamıştı.

Bu eylemi seçen kişi, belirli bir süreç sonunda bu kararı alıyor ve hak savunucularına, bu eylemi yapan kişinin ya da kişilerin taleplerini duyurmak kalıyor. Ancak, hükümette diyalog kurulabilecek birileri yok. Bu durumda ölüm orucunu yapan kişinin taleplerini duyurmak kadar, onu ölümden vazgeçirmek de önemli. Ateş düştüğü yeri yakıyor çünkü.

Yargının siyasallaşmasına çok tanık olduk, hele ki son yıllarda. Ancak böyle bir vakada bu derece bir siyasallaşmayı görmüş müydük, bilmiyorum. Muhtemelen o karanlık 90’lı yıllarda malum coğrafyada çok daha ağır ihlaller olmuştu ama 2020 yılında, tecavüze uğramış ve hayatını kaybetmiş bir genç kızın üzerinden böylesi bir süreç yaşanması, gerçekten çok ağır.

Beyrut'taki patlamanın ardından siyasi bir kriz başgösterdi. Sokaklar Hükümet'e yönelik protestolara sahne olurken, Hasan Diab başkanlığındaki Hükümet de istifa etti. Patlamadan etkilenen Ermeni toplumunda ise ölü sayısı 13’e yükseldi. 300 de yaralı var.Gerek krizin siyasi ve insani boyutlarını, gerekse Ermeni toplumunun durumunu Suriye'de yaşayan ancak Lübnan'ı yakından takip eden gazeteci Sarkis Kassargian ile konuştuk.