YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Tekrarlanan yerel seçimlerden sonra Suriyeli göçmenlere yönelik ırkçı, dışlayıcı politikalar daha fazla zemin bulmuş gibi gözüküyor, bilhassa iktidar kanadında. Birkaç karar var önümüzde: Birincisi, İstanbul’daki Suriyelilerin kayıtlı oldukları illere gönderilmesi kararı, fakat bunun da ötesinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ‘’Suriyelileri sınır dışı etmeye başladık. Daha da devam edeceğiz’’ gibi açıklamaları var. Suriyeliler konusuna çok büyük oranda siyaset sahasında dışlayıcı, ötekileştirici şekilde yaklaşılıyor. Tüm bu konuları 27 Temmuz günkü Radyo Agos’ta (Açık Radyo) hak savunucusu Hakan Ataman ile konuştuk..

Çek akademisyen Marek Jandak Ermeni Soykırımı üzerine çalışmalar yürütüyor. Konuyu incelediği kitabı yakın zamanda Çek dilinde yayınlandı. Ermenice öğrenmek üzere Türkiye’ye gelen Jandak ile konuyla ilgilenmeye nasıl karar verdiğini ve Çek topraklarında konuya tarihsel olarak nasıl bakıldığını konuştuk.

Şöyle bir durum var. Bu savunma sistemi hem çok pahalı, hem de Türkiye’ye gönderilen füze vs gibi saldırılar karşısında etkili olabilir. Şimdi mantıken sorulması gereken şu: Türkiye’ye kim füze atacak?

Şimdi zar atıldı. Artık bir parti kurulması kaçınılmaz. Peki, bu parti başarılı olur mu? Buna yanıt vermek elbette zor. Erdoğan cephesi iki argüman üzerinde duruyor.

Gülen Cemaati’nin kudretli olduğu dönemde yürütülen ve AKP tarafından da hararetle desteklenen bu soruşturma boyunca çok kez hukuk dışı yollara sapıldığı da biliniyordu. Davanın mağdurlar yarattığı açıktır. Ancak bu dava Türkiye’nin yakın tarihine damgasını vuran derin devlet operasyonları ve zihniyeti ile hesaplaşılması için bir imkan olarak kullanılabilirdi. Birçok karanlık cinayetin yanısıra Hrant Dink’in bilhassa hedef haline getirilmesinde bu çevrelere yakın bazı isimlerin de payı yok muydu?

Evet belki AKP ve Erdoğan rejimi ekonomik krizin ve dış politikadaki savrulmaların da etkisiyle artık yıpranmaya başlamıştır. Dolayısıyla “doğal haline” bırakıldığında bu rejimin gibi her rejimin de sona yaklaşması yoluna girmiş olabiliriz. Ancak burada dikkat edilmesi gereken şu.

Tekrarlanan İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerinde Ekrem İmamoğlu’nun aldığı net galibiyet ve AKP’nin yenilgisi tüm yönleriyle tartışılıyor. Birikim dergisi yazarı Ahmet İnsel’e 17 yıllık AKP iktidarında büyük bir kırılma yaratan bu gelişmenin arka planını sorduk.

Bir yıl geçti. Yani o zaman da bunların olmayacağı ayan beyan belli idi ama şu geride kalan bir yıla bakıldığında bu sistemin hiç de öyle Türkiye’yi şaha kaldırmadığı ortaya çıktı. Özellikle ekonomide varolan krize karşı çözüm yaratılamadığı gibi, alınan kararlar ve uygulanan politikalar krizi daha da derinleştiriyor gibi gözükmektedir.

Patrik seçimi sürecinin ilk ve en önemli aşamalarından Değabah yani Patrik Kaymakamı seçimi için Ruhani Kurul’un bu hafta toplanacağı açıklandı. Sonraki hafta da, yani 23 Haziran’dan sonra, Ruhaniler Genel Meclisi’nin toplanarak patrik seçimi süreci boyunca Patrikhane’yi yönetecek Değabah’ı seçmesi bekleniyor. Ruhani Kurul toplantısı öncesinde gerek Başepiskopos Ateşyan gerekse Ruhani Kurul Başkanı Episkopos Maşalyan’dan gelen açıklamalar sadece iki ismin yani Ateşyan ve Maşalyan’ın aday olacağı yönünde. Bundan önceki patrik seçimi süreçlerinde rol oynayan Samatya Surp Kevork Kilisesi Onursal Başkanı Melkon Karaköse’nin ise bir önerisi var. Karaköse ruhanilerin ikiye bölünmemesi ve sürecin sağlıklı yürütülmesi adına tarafsız bir ismin Değabah olması gerektiğini söylüyor.

Muammer Güler ifadesinde Dink’in neden bu görüşmeyi iki yıl sonra yazdığını sorguladı. Çünkü görüşme yeni yapılmış gibi bir kanaat oluşuyormuş. Devlet Dink’in yazısını görüp alarma geçeceğine hiçbir şey yapmamış, Dink hayatını kaybetmiş ve şimdi de dönemin valisi “Niye iki yıl sonra yazdı?” diyor.