TUĞBA ESEN

Cem Dinlenmiş’in üçüncü kişisel sergisi ‘Görsen Kesin Tanırsın’, Nişantaşı’ndaki sanat galerisi x-ist’te açıldı. Dinlenmiş, yeni sergisindeki yapıtlarında, Akarca İnşaat adlı hayali şirketin sıfırdan zirveye uzanan serüvenine paralel olarak, aşina olduğumuz bir kentsel dönüşüm hikâyesini görselleştiriyor.

20. yüzyıl başlarında Mazlumyan ailesi tarafından Halep’te kurulan meşhur Baron Oteli’nin son vârisi Armen Mazlumyan, geçen hafta hayata veda etti. Mazlumyan’ın aile mirasına bağlılığı, Baron Oteli’nin ayakta kalması için verdiği mücadele ve savaş yıllarında bile terk etmediği Halep’te geçen sıradışı yaşamı, Flavia Amabile ile Marco Tosatti’nin, ‘Halep’in Baronları: Suriye’de Bir Otel, Bir Aile ve Ortadoğu’nun Son Yüzyılı’ başlıklı kitabına konu olmuştu.

Hrant Dink ölümünün dokuzuncu yıldönümünde vurulduğu yerde, Agos’un önünde kitleler tarafından bir kez daha anıldı. İlhamını onun fikirlerinden ve karakterinden alan sanat yapıtları da, öldüğü günden beri onu hatırlamayı hiç bırakmadı.

Türkiye’de LGBTİ (lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks) hakları için mücadele eden ve 2015 Hrant Dink Ödülü’ne değer görülen Kaos GL’nin kuruluşunun 20. yılı için bir güncel sanat sergisi düzenlendi.

Salt Galata bugünlerde üç dilli bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Dilek Winchester ve Atıf Akın tarafından geliştirilen ‘Şam’da Kayısı’ adlı sergi projesi, Türkçe, İngilizce ve Arapça fanzinler aracılığıyla göçün etkilerini araştırıyor.

Bu yılki Filmekimi’nde izleyicinin beğenisini toplayan ‘The Lobster’, az sayıda sinemada gösterime girdi. Yunan sinemasının yaratıcı ismi Yorgos Lanthimos’un son yapımı, özgün senaryosu ve başarılı oyunculuklarıyla, bu dönem en izlenesi filmler arasında yer alıyor.

Bir gün Karaköy sokaklarında yürürken, Manuk’s Workskop’ın vitrini dikkatimi çekiyor. Uzaktan gördüğüm takıların cazibesiyle içeri adım atıyorum. Orada karşılaştığım ve mağazadan sorumlu olduğunu anladığım kişiye bir şeyler sormak için kulaklıklarımı çıkardığımda, dinlediğim şarkının çalmaya devam ettiğini fark ediyorum. Ardından, takılara değil ama radyo kanallarına dair bir sohbet başlıyor. Sonra, yarattığı sade ama cezbedici tasarımları konuşmak için, Manuk Durmazgüler’in kapısını bir kez daha çalıyorum.

Senenin sonu hızla yaklaşırken, 2015’in son sergilerini geziyoruz. İstanbul’daki sanat mekânları, başka dünyalara kapılar açan, çok çeşitli anlatılar barındıran yapıtlara ev sahipliği yapıyor. Bunlar arasından seçtiklerimizi, dikkat çekici yönleriyle ele alıyoruz.