LUSYEN KOPAR
‘Yerle yeksan olmuş bir şehri sokak sokak anlatmaya çalıştım’
Bayram sabahı erkenden yeni kıyafetlerimizle Diyarbakır’ın daracık sokaklarında ilerlerken, başka Ermenilerin de bizim gibi kilise yollarında olması çok güzeldi. Surp Giragos Kilisesi’nde o gün 'khağortutyun'da (kominyon) kuyruk olurdu.
Şnofur Lole
Dillerin kardeşliği hüküm sürerdi, dinlerin kardeşliği gelmeden. ‘Gâvur’ değildik o zamanlar, sadece kardeştik. Bir toprakta yaşar, bin nağmeyi paylaşırdık; ne oldu?
Oysa ne güzel yaşıyorduk, Ermeni, Süryani, Keldani, Kürt, Türk; Katolik, Gregoryen, Protestan, ayırt etmeden.
Medeniyetler başkenti Diyarbakır! Noel arifesinde, bir yakınını kaybetmiş gibi boynun bükük, sokakların viran. Nerede o eski Noel ruhun, nerede kampanaları susmayan kiliselerin...
Çocukluğu ve gençliğinin bir bölümü Diyarbakır’da geçen Silva Özyerli’yle 1970’lerin Diyarbakır’ını ve Noel’lerini konuştuk. Silva Hanım, yakında Aras Yayınları’ndan çıkacak kitabı için hazırladığı yemek tariflerinden bazılarını bizimle paylaştı.
Vakıflı köyünün tarihinde yolcuydum
Bu pazar günü Ermenilerin en önemli ve renkli yortularından biri olan Vartavar’ı kutladık.. Bu bayramın ne anlama geldiğini Episkopos Sahak Maşalyan şu sözlerle anlatmıştı Agos’a: “Vartavar, Ermenilerin beş önemli yortusundan biri. İsa Mesih’in hayatında çok önemli bir olayı anlatıyor. Mesih çarmıha gerilmeden birkaç hafta önce üç öğrencisini yanına alır ve Galile yakınlarındaki Tabor Dağı’na dua etmeye çıkar. İsa Mesih onların gözünün önünde biçim değiştirir, ışık saçmaya başlar ve birden bire öğrencileri görür ki, bir yanında Musa, diğer yanında İlya var. Petrus bunun üzerine ‘Buraya üç tane çardak yapalım. Biri sana, biri Musa’ya, biri İlya’ya’ der. Tam o sırada, vaftizindeki gibi, gökyüzünü ışıktan bir bulut kaplar ve bir ses ‘Benim sevgili oğlum budur, ondan razıyım’ der.
Küçük hacimli yontuların ustası: Margarita Matulyan
Birkaç hafta önce Agos’ta çok önemli bir konuğumuz vardı. Heykeltıraş olan Margarita Matulyan, babası ressam olan Dikran Matulyan’la birlikte gelmişti İstanbul’a.
158 dansçı, tek bir sahne
Maral Müzik ve Dans Topluluğu, 29 Nisan’da Fulya Sanat Merkezi’nde düzenlediği gösteriyle, 158 kişilik geniş dansçı kadrosuyla izleyenlere seyir zevki yüksek bir dans gösterisi sundu. 74 minik, 38 junior ve 46 profesyonel dansçıdan oluşan grup, yoğun bir temponun ardından ürettiklerini bizlerle paylaştı. Topluluğun genel sanat yönetmeni, koreograf ve dans eğitmeni Garbis Çapkan’a, bu kadar çocuğu sahneye sığdırabildiği ve onların gönlünde ayrı bir taht kurabildiği için, hayranlıkla bakıyorum. Garbis Bey, sahnede her seferinde biraz daha büyüyor gözümde. Her bir çocukla ilgilenir, şaşırdıkları yerleri bilir, güçsüz olduğu tarafı, eğitilmesi gereken zayıf yönü bulup çalışır, çalıştırır. 158 dansçı ve bir Garbis Çapkan. Dans eğitmenleri İris Çapkan, Sarem K. Şeşetyan sağ ve sol kolu gibiler Garbis Bey’in. Ama o olmasa, küme küme büyüyen ‘Maral’ olur muydu, bilemiyorum. Bence tılsım her sene biraz daha kırlaşan saçlarında saklı… Tek arzum, ‘Kohar Korosu’nun Aram Khaçaduryan’ı gibi, 80’lerine bile gelse, sahneden
Çukurcuma’dan Manhattan’a hayallerin buluştuğu mücevherhane
Bir oyuncak dükkânı düşünün. Şirin, ahşap ağırlıklı küçük bir vitrini olsun. İki yana ayrılan perdelerin arasından, aynalar ve oyuncaklar sizi karşılasın. Camekânlı vitrinler, ahşap raflar, mobilyalar, antikalar… Hemen içeri girersiniz, değil mi? Sıcacıktır içerisi. Hayalindeki tonton dedeyi arar ve oyuncağını seçersin. Öyle bir dükkân gördüm, sevimli. Çukurcuma’nın eski ve yeni hayaller saklı kaldırımlarından birinde durup, vitrine bakıp bir rüya gördüm. “Harikalar diyarına yolculuk var” diye başladı rüyam. Sıcacıktı, hayalimdeki gibiydi ve hatta hayallerimin ötesindeydi… Burası antikalarla bezeli bir mücevherhaneydi...
Tablolarıyla iyilik saçan ressam
Sevgi dağıtan insanlar başka parlarlar. Geçen hafta Agos’un kapısından giren Tigran Matulyan güler yüzü ve sempatik tavırlarıyla ânında kalbimi çaldı. Sohbet ilerledikçe, ışığı parladı yüzümde. “Onun yolundan gitmek, onun gibi parlamak ister insan” dedim içimden. İyilik paylaştıkça çoğalır, tıpkı ışıklar gibi. Mumundan bir ışık alır, aydınlatırsın kendini. Ben Matulyan’ın ışığından bir pay istedim gönlüme.
‘Koloni’: İnsan olma mücadelesi
Sultanahmet’teki Abud Efendi Konağı, 23 Aralık’tan beri, ‘Koloni’ adlı, sıradışı bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Lusyen Kopar, Kaos GL’nin düzenlediği sergiyi küratörü Aylime Aslı Demir ve sanatçı Kerem Ozan Bayraktar’la konuştu.
Lusyen Kopar: İç kapının iç mandalı
Bazen Baron Hrant odaya girer sessizce camdan caddeyi seyrederdi. İnsanlar o yana bu yana koştururken caddede, bize döner çok alakasız bir şey sorar, bir şey söylerdi. Kesin yeni bir şey var aklında, kesin…
‘Parev’de iki kapılı Noel ruhu
Amasya Gümüşhacıköy’de doğan Berç Sözüdoğru'yla, Bakıtköy'deki dükkanı 'Parev' ve memleketi Gümüşhacıköy üzerine bir söyleşi.