Ezgi Başaran: 'İşte o 100 bin Ermeni'den biri

Ezgi Başaran, Radikal'de yayımlanan köşeyazısında, Narine'yi intihara sürükleyen süreci anlatıyor. 'Siyasi bir koz olarak, savunmasız şekilde hayatını kazanmaya çalışan o 100 bin kişiden biriydi Narine' diyen Başaran, Başbakan'ın, 'E ne yapacağım ben yarın, gerekirse bu yüz binine hadi siz de memleketinize diyeceğim' sözlerini hatırlatıyor.

Başbakan Erdoğan, Obama'ya demiş ki: Her sene şu Ermeni soykırımı meselesini gündeme getirip getirip durmayın rica edicem, her bahar arifesi bizi strese sokmayın...

Obama da ona demiş ki: Tabii haklısınız da yani işte siyaset...

Ne edelim, ben de bir yere kadar şey yapabiliyorum...

Ve de demiş ki, azınlık haklarıyla ilgili yaptığınız girişimler ne hoş oldu, bravo, filan.

***

Son dönemin en çok gizli (silahlı) operasyon gerçekleştiren Nobel Barış Ödüllü ABD Başkanı'yla, Kaddafi İnsan Hakları Ödüllü Türkiye Başbakanı bu küçük Ermeniler-azınlıklar konusunun üstünden tatlı tatlı atlayıp, asıl mesele olan Suriye ve Esad'ın (Esed?!) geleceğine geldiğinde... İstanbul'da bir aile büyük bir acı ve çaresizlikle oturup dışarıyı seyrediyordu.

21 yaşındaki Ermenistanlı Narine Mıkırtçiyan'ın ailesi...

Ağabeyi Zhora, babası ve acı haberi alıp Erivan'dan apar topar gelen annesi Nune.

Şimdi hikâyeyi dinleyin: Narine 4 yıl önce geldi, Kumkapı'ya yerleşti. Bir gümüş imalathanesinde çalışıyordu. Komşusunun oğlu Orhan'a âşık oldu, evlenmeyi düşünüyordu.

***

Fakat Orhan... İnsanlıkla hayvanlık arasındaki uzun yolda gerekli sıçramaları yapamamış olacak ki Narine'nin çıplak görüntülerini gizlice kaydetti. Üstüne... Eğer kardeşi Barış'la da birlikte olmazsa videoyu internete koyacağını söyledi. Narine kabul etmedi tabii. 'Öyleyse, bana para bul, yoksa videon internette' diye şantajı sürdürdü. Orhan ve Barış adlı müsveddeler, bir yandan Narine'yi sıkıştırıyor, bir yandan da ağabeyi Zhora'yı işin içine çekerek tuzağın çapını genişletiyordu. Narine, para bulmak için işyerindeki arkadaşlarından borç isterken Barış, Zhora'ya kız kardeşinin görüntülerini izletti. Zhora eve döndü, Narine'ye kötü konuştu, tokat attı...

Narine, ertesi sabah babası ve ağabeyini işe yolcu ettikten sonra siyanür içti...

Evin koridorunda öylece gitti.

Siyanürün insanı nasıl bir boğuntuyla öldürdüğünü bilir misiniz?

***

Narine ve Zhora bu korkunç olayın hiçbir aşamasında polise gidemediler. Kimseden yardım isteyemediler. Çünkü kayıtdışıydılar. Sınırdışı edilmeyi göze alamadılar çünkü paraya ihtiyaçları vardı. Hiç kimse statüsünde kaldıkları bu ülkede mutlaka çalışmaya devam etmeleri gerekiyordu.

Narine intihar etti. Cenazesi işyerinden arkadaşlarının yardımıyla kaldırıldı. Ölümüyle ilgili soruşturma dosyası ve otopsi raporu, Narine'nin ağabeyi Zhora'ya sahip çıkan Agos gazetesinin avukatına gösterilmedi. Ortada hukuki hiçbir gerekçe olmamasına rağmen. Niyet belli.

***

Tam iki yıl önce bu zamanlar Başbakan Erdoğan, Ermeni tasarılarıyla ilgili şöyle demişti: 'Türkiye'deki 170 bin Ermeninin 100 bini Türk vatandaşı değil. Biz ülkemizde şu anda idare ediyoruz. E ne yapacağım ben yarın, gerekirse bu yüz binine hadi siz de memleketinize diyeceğim, bunu yapacağım.'

Siyasi bir koz olarak, savunmasız şekilde hayatını kazanmaya çalışan o 100 bin kişiden biriydi Narine. Gitti. Bu sırada zaten Obama'yla Erdoğan başka konuya geçmişti. Barış ve Orhan da savcılıkta suçlamaları reddetmekle meşguldü. Tutuklandılar. Akıbetleri, Narine'nin ölümünü 'hayal kırıklığı yaşayan genç kız' hikâyesi olarak yorumlayan savcıya ve bu iklime bağlı.

Ezgi Başaran

28.03.2012