‘Bay Yüzde Beş’in gerçek hikâyesi

2019, Kalust Gülbenkyan’ın doğumunun 150. yılı. Kendisiyle ilgili kapsamlı bir biyografi çalışması bulunmadığı için, hakkında yazılan çok şey spekülatif kaldı. Southampton Üniversitesi’nden İngiliz tarihçi Jonathan Conlin, iki yıl önce Gülbenkyan’ın hayatını yazmak üzere yola çıktı. Kitabını birkaç yıl içinde tamamlamayı planlayan Conlin’le, çalışması için İstanbul’a geldiğinde görüştük. Conlin, Gülbenkyan’ın bugüne kadar gün ışığına çıkmamış mektuplaşmalarını, çeşitli devletlerin arşivlerinden bilgileri, Agos’la paylaştı.

Kalust Gülbenkyan denince zihnimizde beliren ilk iki kelime, petrol ve sanat olur herhalde. 1869’da İstanbul’da varlıklı bir ailede dünyaya gelen Gülbenkyan, Çarlık Rusyası’ndan lamba yağı ithal eden babasının işiyle başladığı kariyerinde ilerleyip, Irak petrolünün yüzde beşine sahip olur ve tarihe ‘Bay Yüzde Beş’ (Mr. Five Percent) olarak geçer. Londra’da eğitim gören, çeşitli Avrupa şehirlerinde yaşayan Gülbenkyan, aynı zamanda dünyaca ünlü bir sanat koleksiyonuna sahip. Ölümünden bir yıl sonra, 1956’da, son yıllarını geçirdiği Lizbon’da Gülbenkyan Vakfı kurulur; sanat koleksiyonu da orada müzeye taşınır.

Kalust Gülbenkyan’ın biyografisini yazmaya sizi ne teşvik etti?

Gülbenkyan’la ilgili çok şey yazıldı, çizildi. Öldüğü yıl olan 1955’te kendisiyle ilgili İngilizce yayımlanmış bir çalışma mevcut. Ancak onun dışında, derli toplu ve etraflı bir çalışma yapılmamış. Mektuplar, belgeler var, ancak biyografi için doğru zamanın beklendiğini düşünüyorum. Ölümünün hemen ardından insanlar konuşmak istemeyebilirler, gerçekleri söylemeyebilirler. Şimdi doğru zaman. 2019, Kalust Gülbenkyan’ın doğumunun 150. yılı. Öte yandan soykırımın 100. yılına girdik. Ermeni-Türk ilişkileri, Diaspora ilişkileri açısından İstanbul’da olmak ve araştırma yapmak önemli. Benim bir önceki çalışmam, Londra’da bulunan 13. yüzyıl ile 20. yüzyıl aralığında pek çok tabloya ev sahipliği yapan müze ‘National Gallery’ üzerineydi. Araştırırken şöyle bir bilgiye rastladım: İkinci Dünya Savaşı’nda Gülbenkyan’ın planı, sanat koleksiyonunu bu galeriye vermek ve Londra’nın merkezinde, Trafalgar Meydanı’nda, ‘National Gallery’nin yanında bir Gülbenkyan binası inşa etmek. Hayali gerçekleşmiyor; ancak bu isteği, beni Gülbenkyan’ın biyografisini yazmaya yöneltti. Gülbenkyan Vakfı ve ailesi tüm süreçte bana destek verdi, veriyor. Arşivlere girmeme izin verdiler. Nasıl çalışacağımla ilgili de tamamen özgür bıraktılar.

Kitap için aileden kimlerle görüştünüz? Nasıl bir arşiv çalışması yapıyorsunuz?

Ölmeden önce torunu Mikael Esayan ile konuştum. Yeğenleriyle görüştüm. Lizbon’da bulunan merkezde, 600 metre uzunluğunda Gülbenkyan’ın yazdığı mektuplar var. Öncelikle şunu söylemek gerek: Kalust Gülbenkyan bir Osmanlı diplomatı, daha sonra İran’da görev yapan bir diplomat. Dünyanın lider petrol şirketlerini –Fransız Compagnie Francaise des Petroles, Alman Shell gibi– bir araya getirdi, birlikte çalışmalarını sağladı. İki yıldır çeşitli devletlerin arşivlerinde çalışıyorum. Türkiye’de Başbakanlık ve Osmanlı arşivlerine, Paris, Londra, ABD’nin çeşitli eyaletlerinde arşivlere, ayrıca banka ve petrol şirketlerinin belgelerine bakıyorum.

Ortadoğu petrolü denildiğinde, Gülbenkyan ‘Bay Yüzde Beş’ lakabıyla akla gelen ilk isimlerden. Dediğiniz gibi, hakkında az şey bilindiği için, spekülasyona da açık. Sizin ulaştığınız bilgiler çerçevesinde, Gülbenkyan petrol endüstrisine nasıl dahil oluyor, işin aslı nedir?

Gülbenkyan, Birinci Dünya Savaşı sıralarında bir Osmanlı diplomatıydı. İngiliz ve Alman petrol şirketlerinin arasında uluslararası birlik oluşturulmasına öncülük etti, işbirliği içinde çalışmalarını sağladı. Başarılı bir işadamı olmasının en önemli nedeni, belki de, birbirine rakip ülkeler arasında herkesin kazançlı çıkabileceği bir yol bulmasıydı. Peki bunu nasıl yaptı? Sultan II. Abdülhamid’den Basra ve Bağdat bölgelerinde petrol arama izni istedi. 1908’de Jön Türk devriminden sonra, Gülbenkyan sürece dahil oluyor.  O dönem Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıfladığı dönem… Gülbenkyan da bunun farkında. Fransızları, İngilizleri, Almanları ve Rusları memnun etmek gerekiyor; herkesin kazançlı çıkabileceği bir yol bulunması şart. Petrolü İngilizlere verirsen diğerleri şikâyet eder, Ruslara verirsen kalan ülkeler... Bunun bir çıkmaza götüreceğini öngörüyor. Türk Petrol Şirketi’ni (Turkish Petroleum Company) kuruyor. Herkesin kazançlı olabileceği bu teklifi Sultan’a sunuyor. Gülbenkyan, bazı kaynaklarda dendiği gibi petrolü Batılılara peşkeş çekmiyor kısacası. Kendisinin, tüm devletlerin ve Osmanlı’nın kazanacağı bir yoldan gidiyor. Şirketin hisselerinin yüzde beşi kendisinin olduğu için bu lakabı alıyor. Şirketin diğer sahip-
leri ise Deutsche Bank, Anglo Saxon Oil Company ve National Bank of Turkey oluyor.

Jonathan Conlin. Fotoğraf: Berge Arabian

Birinci Dünya Savaşı sonrası dengeler nasıl değişiyor?

Gülbenkyan, 1908 Jön Türk Devrimi ile ilgili iyimser görüşlere sahip. Anayasa, Batı yatırımları gibi gelişmelerle Osmanlı çıkarlarının korunacağına inanıyor. Birkaç yıl içinde Jön Türklerin aşırı sağcı tutum benimsendiği görülüyor. 1912’de bu rüya bozuluyor, daha sonraki yıllarda da savaş başlıyor. Savaş sonrası, galip devletler şimdiki Irak topraklarında, yeniden hak iddia ediyorlar. ABD devreye giriyor, hisseler yeniden paylaşılıyor. Daha sonra şirket, Irak Petrol Şirketi adını alıyor. Gülbenkyan’ın yüzde beş payı onda kalıyor.

Peki Kalust Gülbenkyan Ermeni kimliğini nasıl yaşıyor?

Öncelikle vasiyetlerine bakmamız gerek. 1901, 1919, 1924, 1926, 1953 ve ölmeden hemen önce 1955’te yazdığı vasiyetler var. Vakıf, son yazdığı vasiyetine göre hareket ediyor. Ermeni kiliselerine az bir kısım ayrılmıştı. Geldikleri yer olan Talas’taki okul, diğer Ermeni kurumları, yetimhaneler geniş aile mirasıyla destekleniyordu. Ailenin işleri 1907’de kötüye gitmeye başlayınca ve daha sonrasında iflas gelince, bu kurumlara destekler kesildi. Gülbenkyan da geniş ailenin yaptığı işi, tek başına üstlenmedi. Ancak, Ermeni kimliğini Gülbenkyan’dan ayıramayız. 1930-1932 yılları arasında AGBU’nun başına geçti. Çeşitli yardım kuruluşlarını konsolide ederek, tek vakıf altında toplanmasını istedi. Mümkün olmadı, iki yıl sonra AGBU’dan ayrıldı. Ermeni hayırsever kuruluşlarla arasına bir mesafe koydu. O daha çok sanatla, kültürle ilgiliydi. Son dönemki vasiyetlerinde, Londra’da bir kilise kurulmasını istediği yazıyordu. Şimdi o kilisede Gülbenkyan’ın külleri var. Bu anlamda, Ermeni Kilisesi’nin izinden gitmedi.

Gülbenkyan vasiyetinde, koleksiyonuyla ve servetinin nasıl değerlendirileceğiyle ilgili neler söylüyor?

Gülbenkyan ilk vasiyetlerinde, sanat koleksiyonunun nerede olacağıyla ilgili isteklerini yazıyor. Paris’te bir sanat galerisi açmak istiyor, hatta bir ev-müze düşünüyor. Dünyaca ünlü, eklektik bir koleksiyona sahip. Osmanlı-Türk eserleri, Ermeni, Mısır, Yunan, Mezopotamya eserleri, halılar, tablolar, çiniler mobilyalar… Hepsini bir araya getirecek müzeyi oluşturacak kuratöre, müze için tüm harcamalara yatırım yapmayı düşünüyordu.  Gülbenkyan’ın bir diğer isteği de kuşlarla ilgiliydi. Versailles Bahçeleri’ne yatırım yapmak istiyordu.

Kalust Gülbenkyan başarılı bir iş adamı, yurtsever ve hayırsever. Mektuplarında servetini tüm dünyaya bağışlamak istediğini yazmış, ancak ayrıntılı olarak ne yapılması, ne yönde kullanılması gerektiğini belirtmemişti. Dolayısıyla, aile ve vakfı kuranlar için bütçenin nasıl kullanılacağına karar vermek pek kolay değildi. Gülbenkyan, dönemin Portekiz devlet başkanı Salazar ile çalıştı, paranın çoğu orada, Portekiz’de harcandı. Portekiz, Gülbenkyan’ın, İkinci Dünya Savaşı sonrası Fransa’dan kaçıp 13 sene yaşadığı ülke. Ölümünden bir yıl sonra, Portekiz yasası altında vakıf kuruluyor. Bugün de vakfın bütçesinin yüzde 85’i Portekiz içinde harcanıyor. Az bir kısmı ise Ermeni Topluluklar Bölümü için ayrılmış.

İstanbul, Gülbenkyan’ın hayatının neresinde duruyor?

Gülbenkyan 86 yaşında vefat ediyor. 14 yaşında Türkiye’den ayrılıyor ve okumak için Londra’ya gidiyor. Geri döndüğünde beş sene kalıp tekrar ayrılıyor. Toplamda 19 sene Anadolu topraklarında yaşamış. Aile, Talas’tan İstanbul’a geliyor, iş kuruyor. Üsküdar’da yaşamışlar, şimdi o ev yok. Sirkeci’de, Mahmutpaşa’da Büyük Valide Han, Selamet Han, Gülbenkyan Han’da iş yapmışlar. Çocukluğu burada geçmiş.

Gülbenkyan’ın İnönü döneminde mal varlığını Türkiye’ye getirmek istediği iddiası doğru değil

Kalust Gülbenkyan mal varlığını Türkiye’ye getirmek istediği ancak İsmet İnönü tarafından engellendiği söylenir. Bununla ilgili bir belgeye ulaştınız mı?

Bunu destekleyen bir belge yok. Bence Gülbenkyan’ın kurulacak vakfa ev olarak Türkiye’ye düşünmesi pek olası değil. Portekiz’den önce İngiltere ve ABD’yi düşündü ancak Türkiye’yi değil. Ermenistan’da buna benzer bir söylenti var. Gülbenkyan’ın vakfı Yerevan’da kurmak istediği, ancak bir otobana ismi verilmediği için vazgeçtiği söylenir. Ama bu da bir söylentiden ibaret.

1915’te yaşananları kuzeni Matilda’nın yazdığı mektupla öğrendi

Gülbenkyan’ın mektuplarında 1915 ve önceki katliamlarla ilgili bir ize rastladınız mı?

Çalışmada en çok zorlandığım bölümlerden biri Birinci Dünya Savaşı yılları. Gülbenkyan’ın ne yaptığı kadar, neyi yapmadığı veya neyi söylemediği de aktarmak istiyorum. 1909 Adana katliamı sırasında Kalust Gülbenkyan Londra’da. İstanbul’da bulunan amcasından gelen mektupla Adana’da neler olduğunu öğreniyor. Gülbenkyan’ın cevabı oldukça sakin oluyor; katliamların farkında olduğunu ve para göndereceğini söylüyor. Bu sakin cevabının iki nedeni olabilir: birincisi kendisinin o sırada Londra’da olması, ikincisi Anadolu’da Ermenilere yönelik katliamların bir süredir devam ediyor olması, yani bunun da benzer katliamlardan biri olduğunu düşünmesi. Ancak 1909 Adana katliamının farklı olduğu, büyük çaplı olduğu 1920’lerde anlaşılıyor. Kalust Gülbenkyan’ın Ankara’da yaşayan kuzeni Parseğ Gülbenkyan’ın kızı Matilda Miskciyan, 1920’de Kalust Gülbenkyan’a yazdığı bir mektubunda, 1915 yılını anlatmış. Ankara’da Türk askerleriyle kuşatıldıklarını, şehrin duvarlarında yürütüldüklerini, orada insanların vurulduğunu, kendisi ve diğer kadınların trenlere bindirilerek, Der Zor’a doğru ölüm yürüyüşüne başlayacakları noktaya götürüldüklerini yazıyor. Saklanmayı ve kaçmayı başaran bu kadın, beş yıl sonra bu mektubu kaleme alıyor. Kalust Gülbenkyan’ın da bunun daha önce kimsenin görmediği, geniş çapta bir katliam, bir soykırım olduğunu anlaması bu mektupla başlıyor diyebiliriz. 



Yazar Hakkında

1985 İstanbul doğumlu. Toplum haberleri, Türkiye-Ermenistan ilişkileri, güncel politika, azınlık hakları, insan hakları ve müzik haberleri yapıyor.