BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

İslam (ve Türkiye) nasıl kurtulur

İslamcıların yoğun terörüne şimdi de karikatürist katliamı eklenince, Müslümanlarda başlıca iki eğilim belirdi: 1) “Batı kendisi kaşındı, oh olsun!”; 2) “Bu İslam değildir. İslam barış dinidir”. 

Bazen ikisi bir araya gelen bu eğilimlere göz atalım, sonra da İslam nasıl bu hale girdi, nasıl çıkar, onları düşünelim.

“BATI KENDİSİ KAŞINDI, OH OLSUN!”

El Kaidecilere gitmek gereksiz; Yeni Akit’te A. Dilipak yazıyor: “Zaten içinizden birileri ‘Tanrıyı kıyamete zorlamak’ istemiyor mu idi, buyurun işte şimdi buldunuz papazı. (…) Üflediğiniz bu ateş sizin de sakalınızı tutuşturacak. Onun için korkmalısınız (…) Bizim mukaddeslerimizi alay konusu yaparak ne de eğleniyordunuz! Hadi eğlenmeye devam edin (…) intihar etmek yerine bu işten önce intikam almak isteyen bir sürü genç var (…) Eden bulur. Selâm ve dua ile.” (link).

Tatvan Belediyesi panosunda afiş: “Selam olsun Allah’ın Resulü’nün öcünü alan Kuaşi kardeşlere. Allah şehadetinizi kabul etsin. Siz vurulunca demokrasi, biz öç alınca terörizm” (link). Aczmendiler, katliamı yapanlar için İstanbul’da gıyabi cenaze namazı kıldı (link), Leman dergisine Ak Trollerden uyarı: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik edepsizlikte sınır tanımayan @lemandergisi #charliehebdo saldırısından ders çıkarmalı!”.    

“BU İSLAM DEĞİLDİR. İSLAM BARIŞ DİNİDİR”

Oysa, Müslüman filozof Abdennur Bidar 2014’te demiş: “‘Bu ben değilim’, ‘bu İslam değil!’  (…) halbuki bu an senin kendini sorgulaman için tarihi bir fırsat olabilirdi. (…) esas soru şu: ‘Bu iğrenç canavar neden senin suratını çaldı, neden başka bir suratla değil, senin suratınla dolaşmayı seçti?’” (link) 

Karşı görüşün teorisini ise Erdoğan, 2009’da  “Bir Müslüman soykırım yapamaz” (link), 2014’te de “Biz  İslami̇ Terör di̇ye bi̇r şeyi̇ asla ve asla kabul etmedi̇k, etmi̇yoruz” (link) diyerek çoktan inşa etmişti. Halbuki:

1) Aksini kanıtlayan çok fazla örnek var:  1999’da Müslüman feminist yazar Konca Kuriş’i domuz bağıyla katleden Hizbullah. Nijerya’da adıyla müsemma Boko Haram. Melanetin başı El Kaide. Bir yandan gırtlak kesip bir yandan Ezidi kadın satan IŞİD. Onun pederi El Nusra. Afganistan’da Buda heykellerini top ateşine tutup parçalayan Taliban.

2) Din bir üstyapı (yani, kültür) unsuru. Bu yüzden, bağımsız değil bağımlı değişken. Altyapıya bağımlı, kurulu düzene bağımlı. Duruma göre barışa da hizmet edebilir, savaşa da. Mesela Osmanlı’nın temel gelir kaynağı olan akınlar yüce bir dinsel kavrama dayanıyordu: Gaza. Yani İslam dinini yaymak amacıyla Müslüman olmayanlara karşı kutsal savaş. Katılanlar gazi, ölenler şehit, ele geçirilen mallar da ganimet. Türkler acaba niye hemencecik Müslüman oldu?

Uygulamalara değil, Kur’an’a bak diyorsanız: "İnsanlar içerisinde, müminlere en şiddetli düşman olarak Yahudileri bulursun." (Mâide: 82). "Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, o onlardandır."  (Mâide: 51) (link).

Zaten, Erdoğan’ın ‘Müslüman sütten çıkmış ak kaşıktır’ kıvamındaki o sözlerini, bizzat, kılına dokundurtmadığı Yeni Akit’in yazarlarından Faruk Köse fena halde yalanlıyor: “Müslüman Kur’an’ın tamamına muhatapken, savaşmayan bir Müslüman tipi, Kur’an’ın önerdiği bir Müslüman tipi olabilir mi?” Kur’an’da “kıtal”, “mukatele”, “katl”, “harb”, “cihad” kelimelerinin toplam 292 kere, barış anlamına gelen “silm”in ise sadece 6 kere geçtiğini raporlayarak (link).

İslam’ın başlangıcına gidersek durum daha ürkütücü: Hz. Ömer ve Hz. Ali namaz kılarken, Peygamber’in iki kez damadı Hz. Osman Kur’an okurken öldürülüyor. Hz. Hasan, karısına zehirletilerek. Hz. Hüseyin, Kerbela’da bebeği için su isterken. Kuyucu Murat Paşa bu geçmişin halefi.

İslam böyle de, Hıristiyanlık? Cadı yakmayı ve engizisyonu atlayıp kısa kesmek için: 1524-1648 arasındaki Katolik-Protestan kavgasının sadece son otuz yılında ve sadece Alman prensliklerinde nüfusun üçte biri ilâ üçte ikisi öldü.

Yani, din birleştirdiği kadar ayırır da. Ama mevcut gerçek şu ki, bir zamanlar Hıristiyanlar kesiyordu, artık Müslümanlar kesiyor, Charlie Hebdo katliamı üzerinden bunun sebeplerine geçelim.

MÜSLÜMANLAR NİYE BÖYLE?

Müslümanlarda Batı’ya haklı bir tepki var. Emperyalist yakın geçmiş. Ezeli-ebedi petrol oyunları. Bush’un utanmaz saldırısı. İsrail denilen rezalet. İslamofobi suçu.   

Gelgelelim, gelişmiş ve/veya demokrat tek bir İslam ülkesi yok. Bunların en gelişmişi, KaçAk Saray merdivenlerine 16 zebellahı 16 Türk devleti diye dikip yabancı konuk karşılayan Erdoğan’ın Türkiye’si. Bunlardan bornozlusu (solda, üstten ikinci) Dulkadiroğulları’ndan mülhem olarak Duşakabinoğulları’nı temsil etmek üzere.

Yakın geçmişte azgelişmiş ülkeler, Batı mitosları tarafından aşağılanınca, kendilerini ispat için karşı-mitoslar üretirlerdi. “Siz çok gerisiniz” diyen Hobbes’cu saldırıya “biz çok ileriyiz” diyen Rousseau’cu cevaplar verirlerdi. Mesela Kara Afrika insanı Babil Kulesi’ni yapmış, alfabeyi icat etmişti. Atatürk milliyetçiliği de bütün halkların Türk’ten, bütün dillerin Türkçeden geldiğini öğretmişti. Tabii, şimdi de Amerika’yı Müslümanlar keşfetmiş bulunuyor.

Bu karşı-mitoslar tabii ki sonunda hayal kırıklığı yarattı ve yaraları daha da deşti. Şimdi, bunları söyleyecek entelektüel birikime bile sahip olmayan Müslüman genç daha kestirme bir çare buluyor. Dr. Murat Peker’in deyişiyle, “Biz (…) [ilahi olduğu için] mutlak doğruya sahip isek, düşmanımız da mutlak yanlış ise (…) o zaman biz düşmana her şeyi yapabiliriz.” (link) deyip, katlediyor. Tabii ki bu “düşman” sadece Batılı değil. Çünkü kör tutabildiğini öpermiş.

BİZİMKİLER NİYE BÖYLE?

“Din uğruna şehit olacak Müslüman erkeklerin tenasül uzuvlarının Cennet’te hep dik kalacağı, tam müminlerin ise günde 100 bakireyle cima edeceği” pek muteber vaizler tarafından anlatılıp duruyor. Bu vaat cahil ve aç bir genç için çok önemli ama, biz daha gerçek durumlara geçelim:

Balık baştan kokarmış.   “Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz” (N. Cerrahoğlu röportajı, 14 Temmuz 1996, Milliyet) diyen bir Erdoğan var. Onun “fetvacısı” olarak anılan ve “Yolsuzluk başkadır, hırsızlık başkadır” (link) özdeşiyle de tanınan ilahiyat profesörü Hayrettin Karaman Mayıs 2014’te şöyle diyor:  “(…) bütünüyle (felsefesi ve tekniği ile) demokrasi Müslümanların siyasi sistemi olamaz. Ancak demokratik mekanizma, İslâm ve siyaset teorisinin ilkeleri doğrultusunda -daha iyisini buluncaya kadar- kullanılabilir.” (link).

Bu durumda, daha aşağıda oturanlar her şeyi demeye ve yapmaya artık yazgılıdır. Yazının en başında verdiklerime ilaveten birkaç örnek:

Daha önce de “Çalışan kadın fuhşa hazırlık yapıyor demektir” demesiyle ünlenen Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nureddin Yıldız: “[25 yaşındaki bir erkekle] 6 yaşındaki çocuklar evlenebilir”. Bütün pedofiller için çok ilgi çekici bir haber.

İş cinayetlerini önlemek için alınacak tedbirlerde aşırılık Allah’a güveni sarsacağı için ölçülü olunması gerektiğini savunarak, Soma maden sahiplerini pek memnun eden İstanbul Müftülüğü (link). "18 yaşındakinin zinasına karşı çıkamıyorsanız, 7 aylık bebeğe tecavüze karşı çıkmak timsahın gözyaşlarıdır" diyebilen  Samsun İl Müftüsü Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Öztürk (link). Haram parayla yaptırılan camide namaz kılmayı caiz ilan eden (link), ayrıca, erkeklerin küpe takmasını “harama yakın mekruh” sayarak, üçüncü köprüye adı verilen Yavuz’u farkında olmadan gay diye fişleyen DİB (link). “Midye yemek haramdır” diyen Erzurum mahalle imamı (link).  

Tabii, Suudi Arabistanlı imam Mohammed Munajjid’in “Kardan adam yapmayı İslam yasaklamıştır. Onunla oynamak bile günahtır” (link) demesi bunların yanında epey sevimli kalıyor.

İSLAM VE TÜRKİYE NASIL KURTULUR?

Bir zamanlar, Hıristiyanlık bütün bunlara taş çıkartırdı. Ama burjuvazisi gelişti ve bir yandan para kazanırken, Rönesans (15. Yy) ile Aydınlanma (17. Yy) arasında konumuz açısından esas eserini yarattı: Reformasyon (16. Yy). İslam’da bu olmayınca, tersi oldu: “İçtihat kapısı” kapandı yani İslam’ın gelişen topluma uygun yorumlara kavuşturulması engellendi.

Fakat kaçınılmaz bir doğa kuralı var: Her aksiyon, bir reaksiyon doğurur. Erdoğan Rejimi iki tane doğurmuş vaziyette. Hem de can alıcı önemde olarak, “içeriden” çalışacak iki tepki:

Sınıf açısından çok farklı bu tepkilerin şu anda başlamış olan birincisi, Antikapitalist Müslümanlar grubunun teorisyeni İhsan Eliaçık’ın şu sözlerinde:

“Elam Suresi 68. ayet, ‘Alay edenleri gördüğün zaman onların yanından uzaklaş’ (…) diyor. [Batılıların yaptıklarının] tabloya etkisi yüzde 1 bile değildir. Yüzde 99’u içeridedir. Bu görüşlere sığınanların şuna cevap vermesi gerek: İslam’ın 3 halifesini kim öldürdü? Kerbela’yı kim yaptı? Mekke’yi, Medine’yi kim basıp ateşe verdi? Batılılar mı yaptı bunu? (…) Türkiye’deki İslam kültürüyle yetişen bir genç 3 gömlek sonra IŞİD’cidir” (link).  

İkinci tepki, bizzat AKP’nin yarattığı Anadolu Burjuvazisi’nden gelecek. Daha önce de yazdım: Onun oğulları burjuva olacak. Baş eğmiyor diye Aydın Doğan’a, Gezi’de yaralılara otel lobisi açtı diye Koç’a korkunç vergi cezaları kesildiği halde, Birinci Kuşak burjuvazi sesini TÜSİAD üzerinden yükseltiyor (link). Yarın, Anadolu Sermayesi de başlayacak çünkü evrensel hukuku ve insan haklarını savunmadan ihracat yapamayacak.

Batı’da ne olduysa, bizde de oldu. Bunda da olacak, hiç kaçış yok.   

(Not: Yazı çok uzadı, bağışlayın ama: Etrafımdaki herkesin önce fotomontaj sandığı bu “16 Türk Askeri” setinde “3 film, tekmili birden” çevriliyor: 1) “Bir Padişah’ın Hazin Psikolojisi; 2) “MHP’yi Bitireceğiz!””; 3) “İslam Yetmedi, Yanına Türk de Verelim”).