Fethiye Çetin: Hrant'a sözüm var

Hrant Dink, Toronto'da düzenlenen bir törenle ölümünün 8. yılında anıldı. Toplantıda konuşan Fethiye Çetin, Türkiye'nin fail meçhullerle dolu geçmişini hatırlatarak "Hrant'a sözüm var, bu utancı geleceğe bırakmamak için çalışacağım" dedi.

Hrant Dink suikastının 8.yılında, Türkiye’de olduğu gibi dünyanın pek çok yerinde de Hrant Dink anıldı. Bunlardan biri de, Kanada’nın Toronto şehrinde  düzenlenen anma töreniydi. Toplantının ana konuşmacısı olan, Dink ailesinin avukatlarından ve yazar Fethiye Çetin, Türkiye’nin geçmişinin utançlarını ve suçlarını ortaya çıkarmanın öneminden bahsetti. 

Toronto’daki Ermeni Toplum Merkezi’nde gerçekleşen, sunuculuğunu Raffi Bedrosyan’ın yaptığı törende piyanist Lena Beylerian ve soprano Lynn Anoush Isnar’ın seslendirdiği Gomidas bestesi “Andouni” ve sözleri Houhannes Şiraz'a, bestes, Majak Toşigyan'a ait “Desmen Anin u no Mernem”i seslendirildi. Törende, Hrant Dink’le birlikte Charlie Hebdo suikastında öldürülen çizerler de anıldı. 

Hatırlatma ve unutturmama 

Anneannesinin Ermeni kimliğini 70 yaşındayken kendisine anlattığını belirterek söze başlayan Fethiye Çetin, Soykırımdan 9 yaşındayken kurtulan anneannesinin, aradan neredeyse 60 yıl geçmesine rağmen ailesiyle, yaşadığı yerle ilgili her şeyi hatırlıyor olmasının önemine dikkat çekerek, ‘Türkiye’nin geçmişi geride bırakma politikası ve topluma bu konuda uyguladığı baskı bir yararsız bir baskıdır’ ifadelerini kullandı.

Çetin, bu politikaya rağmen azınlıkların ‘öteki’ olduğunun da kendilerine nasıl sürekli hatırlatıldığı vurguladı: “Geçmişe dair belgeler gizli tutulur ve kamunun erişimine izin verilmeyerek insanların geçmişi unutması için uğraşılıyor; bir yandan da azınlıklarının kimliklerini kayıt altında tutarak  ‘öteki’ olduklarını onlara sürekli hatırlatıyor” dedi. 

Çetin, geçmişin suçlarıyla ve unutturmayla yüzleşen en önemli ismin Hrant Dink olduğunun altını çizdi; “Çünkü Hrant Dink sadece gerçeği hatırlatmakla kalmadı,  aynı zamanda dokunduğu her insanın ona inanmasını sağladı. Hrant Dink öldürüldü, çünkü devletin çizdiği o kırmızı çizgiyi geçti, tabulara dokundu. Dink, Ermenilere yönelik geçmişten gelen nefretin tek görülür hedefi haline getirildi.”

Dink cinayeti davasının 8 yıl boyunca iktidar savaşlarının kozu olarak kullanıldığını da belirten Çetin, “Hrant Dink’i ölüme götüren sürecin birebir tanığıyım. Türkiye tarihi faili meçhullerle, bulunamayan azmettiricilerle, topluma unutturulmaya çalışılan cinayetlerle dolu. Bu utancı geçmişten devraldık, fakat geleceğe bırakmamak bizim elimizde. Bu sürecin tanığı olarak Hrant’a bir sözüm var, gerçeği ve adaleti arayacağıma dair söz veriyorum.”

Kategoriler

Güncel Diaspora



Yazar Hakkında