Şahin Gezer: Diyalog kuramayan bir toplum olduk

Patrikhane Emlak Komisyonu Üyesi Şahin Gezer, yeni kurulan ‘Hovagim 1461 Vakfı’na ilişkin halen topluma hiçbir bilgi verilmemesiyle ilgili sessizliğini bozdu. Emlak Komisyonu adına konuşmadığını ve şahsi görüşlerini paylaştığını söyleyen Gezer’in serzenişi, önemli noktalara işaret ediyor. Beykoz Mezarlığı’yla ilgili yazılı hiçbir belge yokmuş gibi davranılmasını kabul edemediğini belirten Gezer, toplumdaki sessizliğin çok tehlikeli olduğuna dikkat çekiyor.

Patrikhane’nin kendi kurduğu komisyona emlak konusunda hiçbir şey danışmadığını söyleyen Emlak Komisyonu üyesi Şahin Gezer, ‘Hovagim 1461 Vakfı’nın kurulması eğer en doğru seçenekse, bunun tartışılarak ve ortak akılla karar verilmesi gerektiğini vurguluyor: “Şahsi fikrim, bu kadar vakıf varken, ayrıca bir vakfın kurulmasının gerekli olmadığı yönünde. Bunun gerçek bir ihtiyaç olduğunu düşünsek bile, iyice tartışılmadan hayata geçirilmesi son derece yanlış. Din adamlarının yöneteceği ve ticaret yapacağı bir vakıftan bahsediyoruz. Kurulan bu vakfın, tüzel kişilik sorununu çözmekle de uzaktan ya da yakından bir alakası yok. Tüzel kişilik sorunu çözülmek isteniyorsa, hukukçulardan oluşan bir ekip kurulur, toplantılar yapılır, en uygun yöntem belirlenir ve topyekûn bir hukuk mücadelesi verilir. Patrikhane’nin tek bir hukukçuyla hukuksal işlemlerini yürütüyor olması, çok acı bir durum.”  

Hukuk herkese gerek

Beykoz konusunda son gelinen duruma ilişkin olarak Şahin Gezer, Hastane Yönetim Kurulu Başkanı Bedros Şirinoğlu’nu da eleştirmekten geri durmuyor: “Sadece Beykoz konusunu ele alacak olsak bile, benim de aralarında bulunduğum bir toplantıda, Beykoz arsasının üst kullanım hakkı Hastane Vakfı’na emanet edildi. Ne oldu da Patrikhane buraya talip oldu? Sonuçta, o toplantıda hukuki bir protokol imzalandı ve bu protokol iptal edilene kadar belirli şartlar yerine getirildi. Nasıl olur da aynı kişiler tekrar toplanmadan, protokol iptal edilebilir? Bu protokolün tarafları, yalnızca Beykoz Vakfı Başkanı, Hastane Başkanı ve Aram Sırpazan değil ki, başka insanların da katkıları var o belgenin altında. Hastane’nin değerlendireceği bu arsadan elde edilecek gelirin büyük bir kısmıyla okulların bütçe açığının kapatılması, ayrıca Patrikhane’nin de bu gelirden pay alarak maddi sorunlarının çözülmesi hedefleniyordu. Geniş katılımlı bir toplantı yapılmadan, kapalı kapılar ardında ‘protokol geçersiz’ denilerek bu işten sıyrılınabilir mi?”

Bu kurulan vakfın, tüzel kişilik sorununu çözmekle uzaktan ya da yakından bir alakası yok. Tüzel kişilik sorunu çözülmek isteniyorsa, bir hukukçu ekibi çağrılır ve topyekûn bir hukuk mücadelesi verilir. Patrikhane’nin tek bir hukukçuyla, hukuksal işlemlerini yürütüyor olması da çok acı bir durumdur.

‘Patrikhane beş yıldır böyle’

Şahin Gezer, Patrikhane içerisindeki işleyiş konusuna da değindi: “Patrikhane’deki bu tartışamama hâli, son beş yılın olgusu. Sürekli bir kavga hâli söz konusu. Mesrop Sırpazan döneminde hararetli tartışmalar olsa bile, mutlaka bir noktaya ulaşılabiliyordu. Çünkü danışma kurulları vardı. İşler maalesef artık bu şekilde yürümüyor. Beykoz’la ilgili haberler kamuoyuna yansıdıktan sonra, komisyon olarak Patrikhane’de beş ay önce bir toplantı talep ettik. Ömer Kantik, bu konularda en yetkin hukukçulardan birisidir ve aynı bizler gibi hiçbir bedel talep etmeden komisyonumuza destek vermektedir. Onun da bulunduğu bu toplantıda, tüm çekincelerimizi ve karşı olduğumuz noktaları Aram Sırpazan’a aktardık. En az 12 vakfın temsilcisi, 10 hayırsever, beş veya altı hukukçu ile Hastane, Beykoz ve Patrikhane’nin bulunduğu geniş katılımlı bir toplantıyla, Beykoz konusunun masaya yatırılmasını ve oradan çıkacak kararın uygulanmasını önerdik. Aram Sırpazan da bunu düşüneceğini söyledi. Sonuçta yine yapılan hiçbir şey yok. Anlaşılıyor ki, böyle bir niyet de yok.”

Ermeni toplumunda 2015 sessizliği

Patrik seçimi, yönetim kurulu seçimlerinin yapılamıyor olması, mülklerin doğru idaresi gibi konularda birlik ve ortak akıl üretmenin mümkün olamadığını hatırlatan Gezer, en kötüsünün de Türkiye Ermenilerinin ortak acılarını hatırlamak konusunda bile çekince hissettiklerini kaydediyor: “2015 için, Ermeni toplumunun bir şey yapacağını duydunuz mu? Böyle bir sessizlik nasıl olabilir? Dünyadaki en doğal hak, ölülerini anmaktır. Bu topraklarda, kefensiz yatan bir milyondan fazla insandan bahsediyoruz. Bunların birçoğu toprağa dahi kavuşamamıştır. Sadece kendi sülaleme baktığımda, yayam 11 kardeşken şimdi 5 kardeş, dedem 9 kardeşken 4 kardeş kalmışlar. Yarıdan fazlası yok olmuş. Kalanların yarısını da ben tanımıyorum, çünkü görmemişim.

24 Nisan insanlara çok simgesel gelebilir ve çekinebilirler, bunu anlayabiliyorum. Mutlaka o tarihte de yapmak zorunda değiliz anmamızı. Bu anma, tüm okullarımızın ve kurumlarımızın katıldığı ortak bir etkinlikle de olabilir ya da daha farklı görüşler öne sürülebilir, bilemiyorum. Sonuçta, bir araya gelip konuşmamız gerekiyor.

Toplumda çalışmaya 82 yılında Samatya’da dernek çatısı altında başladım. Her kademede görev aldım ve vakıfta da sekiz yıl yöneticilik yaptım. Samatya, toplumun en cesur kesimi olarak bilinir; orada bile ‘aman’ diyenler, ‘devlete dava mı açılır’ diyenler çoğunluktaydı. İnsanların içselleştirilmiş korkularını çok iyi anlayabiliyorum. Ancak, hakkını doğru bir biçimde aramaktan daha doğal ne olabilir. Bunun mücadelesini vermekten kaçınamayız.”

Emlak Komisyonu kalıcı faydalar sağladı

Yetesya Tırtır başkanlığında, Danyel Antikacıyan, Murat Vural, Arsen Erol, Mıgırdiç Ardzivyan, Vağarşak Simkeşyan ve Şahin Gezer’den oluşan Emlak Komisyonu, gasp edilen vakıf mallarının iadesi sürecinde, tüm başvuruların tek merkezden yapılmasını sağlayarak koordinasyon adına önemli katkı sağladı. Patrikhane bünyesinde II. Mesrop döneminde kurulan Emlak Komisyonu, Başepiskopos Aram Ateşyan’ın genel vekil olarak göreve başlamasının ardından yenilendi. Mülk iadelerinin yoğun olarak takip edilmesi gereken bu dönemde bir araya gelen komisyon üyeleri, VADİP’in davetiyle VADİP bünyesinde de çalışmalar yaptı. Şahin Gezer, komisyonun çalışmalarını şöyle anlatıyor: “Bünyemizde hukukçular da olduğu için dilekçeleri kendimiz yazıp, başvuru süreçlerini komisyon olarak başlatabileceğimize karar verdik. Bu şekilde toplam 400’den fazla başvuru yapıldı. Komisyonun sekreteryasını, Bedros Şirinoğlu ve Vahit Uyanık şahıs olarak finanse ettiler. Bu sayede komisyon, hiçbir vakfa yük olmadığı gibi toplumun kasasından yaklaşık bir milyon TL tasarruf edilmesini sağladı. Komisyonun yaptığı en önemli iş ise, vakıflardan ve Patrikhane’den toplanan tüm belgelerin dijital ortama aktarılması oldu. VGM’de değerlendirilmeyi beklenen, yaklaşık seksen tane başvuru kaldı. Bunların takibi adına, düzenli toplanmaya devam ediyoruz. Bunların takibini yaptıktan sonra, bir işlevimiz kalmayacak. Çünkü Patrikhane, kendi kurduğu komisyona herhangi bir konuda danışma ihtiyacı hissetmiyor.”

AGOS’UN MERCEĞİNDEN

Çelişkili açıklamalara karşı ortak tutum lazım

 Şahin Gezer’in işaret ettiği ‘sessizlik’ son derece önemli. Toplumun temel sorunlara çözüm bulunamamasındaki neden de burada yatıyor. Patrik seçimlerinin yapılması gerektiği yönünde 2014 Eylül ayında, toplumun tüm kesimlerinden ciddi bir talep yükseldi. VADİP heyetinin Patrikhane’ye ziyareti ve Başepiskopos Aram Ateşyan’ın da bu heyete gerekli hazırlıkları yaptıklarını söylemesi üzerine, toplumda tekrar bir bekleyiş hâkim oldu. 6 Ocak 2015’te düzenlenen Dznunt (Noel) Resepsiyonu’nda Başepiskopos Ateşyan, “hakkında çok yazılıp çizilen Patriklik seçimi konusunda” çalışmalarını tamamladıklarını ve İçişleri Bakanlığı’ndan randevu talep ettiğini açıkladı. Birçok basın mensubu, vakıf temsilcisi ve toplumdan kişilerin hazır bulunduğu davetteki bu açıklama, olumlu karşılandı. Ancak, bu konuşmanın üzerinden henüz 15 gün bile geçmeden, Ateşyan, Milliyet’te yayımlanan demecinde ise, İçişleri Bakanı Efkan Ala ile randevu taleplerinin Patriklik seçimleriyle ilgili olmadığını söyledi ve ilk duyurusuna taban tabana zıt bir açıklamada bulunmuş oldu. Şahin Gezer’in açıkladığı örnekte Ateşyan, Emlak Komisyonu’nun tavsiyelerini değerlendireceğini de söyledi ve üzerinden beş ay geçmesine rağmen bu yönde hiçbir adım atmadı. Patriklik seçimi konusunda da herhangi bir adım atacağına dair açık bir işaret yok. Yapılan bu çelişkili açıklamalar, toplum içerisinden ortak bir talebin yükselmesini bir kez daha elzem kılıyor. Aksi takdirde, keyfiyet, hüküm sürmeye devam edecek.

Kategoriler

Toplum Vakıflar



Yazar Hakkında

1979 İstanbul doğumlu. Toplum bölümünün editörü, demokratikleşme, insan hakları, inanç özgürlüğü ve azınlık vakıflarıyla ilgili haberler yapıyor.