VAHAKN KEŞİŞYAN

Vahakn Keşişyan

Ermenistan’da Diaspora’yı Bulmak

Eskiden bölünme çok daha belirgindi. Diaspora’lı olmak ya da Ermenistanlı olmak birbirinden çok farklı iki şeydi. Hatta, farklı ülkelerin cemaatleri, yani Diaspora’lılar bile kendi aralarında farklılıkları vardı. Buna, tam da Diaspora sayamayacağımız Türkiye, Gürcistan ve İran Ermenilerini de eklersek, çok renkli bir kimlik ortamıyla karşı karşıya olduğumuzu görebiliriz. Ama şimdi, öyle değil. Bir taraftan küreselleşme, diğer taraftan bu renkler arasında oluşan bağ, farklılıkları gidermiş. Ya da gidermemiş, ama herkes belli bir gruba değil de bir kaç gruba mensup olduğu için, gruplar arasındaki sınırlar da silikleşmiş. Bu da Ermenistan’da yeni bir durum yaratıyor. Yeni olmaktan öte, Ermenistan - Diaspora ilişkilerine yeni bir boyut katarak, bu ilişkileri doğru anlamak için, klasik bakış açısından  kurtulmamız gerekiyor.

Ermenistan’da yaşayan ama ABD’den gelmiş bir İstanbul Ermenisi’ne ya da Fransa’dan gelen bir İran Ermenisi’ne rastlayabiliriz mesela. Değişik amaçlarla Ermenistan’a yerleşen birçok Diaspora’lıyı görebilirsiniz. Bu her zaman böyle olmuştur, 1946-48 yıllar arasında Nerkağt olarak adlandırılan “Geri Dönüş” kampanyaları sayesinde, 100 binden fazla Diaspora’lı Ermenistan’a yerleşmiş. 60’lardan beri, özellikle Ortadoğu Ermenileri, Ermenistan’a eğitim almak için gelmişler. 1991’de Ermenistan bağımsızlığını aldıktan sonra, eğitim için Ermenistan’a gelen Diaspora’lıların sayısı daha da arttı.

Bu dalgalara, artık galiba son on yılda, yani 2000’li yıllardan beri, çalışmak ya da yatırım yapmak için, gönüllü olarak kısa ya da uzun süreler geçirmek için, ya da staj yapmak için Ermenistan’a yerleşen Diaspora’lıları da katmalıyız. Bu grubu, eskiden gelenlerle karşılaştırırsak, hâlâ genel toplumla iç içe geçemediklerini görebiliriz. 40’larda gelenler, her ne kadar da hâlâ ahpar (Ermenice ‘yeğpayr’, yani ‘kardeş’ kelimesinin Ortadoğu’da kullanılan argosu) olarak adlandırılsalar bile, Ermenistan’ın toplumsal, kültürel ve ekonomik hayatında önemli bir yere sahipler. Bunlar arasında yer alan Ermenistan’ın ilk cumhurbaşkanı Halep doğumlu Levon Ter Petrosyan’ı ve Beyrut doğumlu dünyaca ünlü besteci Tigran Mansuryan’ı saymak yeterli olacaktır.

1960-1990 yılları arasında, genellikle öğrenci olarak gelenlerin hikâyesi ise başka. Bu gruptan kendi ülkelerine geri dönenler, Ermenistan hakkında daha çok bilgiye sahip oldukları için, cemaatleri ile Ermenistan arasında bir tür köprü olmuşlar. Aralarından birçoğu Ermenistanlılarla evlenmiş, böylece akrabalık bağları da kurulmuş ve bir şekilde ilişkilerini Ermenistan’la sürdürmüşler. Öğrenci olarak gelip, Ermenistan’a yerleşenler de az değil. Bir kısmı, 1990’dan 1996’ya uzanan savaş-deprem-çöküş yıllarında Ermenistan’ı terketmiş, ama kalanlar da var ve dil bildikleri için dış dünyayla ilişkiler kurmuşlar, birçok bakanlıkta, iş dünyasında ve eğitim alanında çalışmaya devam etmişler. Bu grup arasında Amerika ve Avrupa’dan gelerek, Ermenistan’a yerleşmiş olanlar da var; mesela eski iki dışişleri bakanı, Raffi Hovannisyan ve Vartan Oskanyan gibi…

Son 10-15 yılda, Ermenistan’a değişik amaçlarla yerleşenler ise, kendilerine özgü küçük bir toplum oluşturdular. Sayıları yaz aylarında artan bu grubun gidecekleri barlar ve kafeler bile belli; Yerevan’ın merkezinde yaşıyorlar. Genel olarak sivil toplum örgütlerinde çalıştıkları için, aynı yerlerde çalışan Ermenistanlılarla ilişkileri var ve Ermenistan’ın genel aktivist-liberal kesimin bir parçasını oluşturuyorlar.

2012’den beri Ermenistan’a yerleşen 10 binden fazla Suriyeli Ermenilerin büyük bir kısmı, üçüncü ülkelere gitmek istemiyor. Suriye’den mülteci olarak gelenlerin bir kısmı da, bahsettiğimiz aktivist-liberal kesim içinde yer alıyor. Ve işte tam bu noktada, Ermenistan-Diaspora ilişkileri bambaşka bir boyut kazanıyor. 40’larda, 60’larda, 90’larda gelenler gibi, 2000’lerde gelenler, yerlilerle bir tür bütünleşme yaratıp, geleneksel Ermenistan - Diaspora ayrımını sorguluyor.