“Karabağ çözülürse, Soykırım tanınır”

Ateşkes 20. yılını devirirken, Karabağ Dışişleri Bakanı Karen Mirzoyan’la, ülkenin geleceğini, sorunlarını ve Diasporayla ilişkilerini konuştuk.

Karabağ Savaşı sonrasında, Mayıs 1994’te, Azerbaycan, Ermenistan, Karabağ Cumhuriyeti ve Rusya arasında imzalanan Bişkek Protokolü’yle tesis edilen ateşkesin ardından, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu görüşmelerinin yavaş yavaş çıkmaza girmesi, Güney Kafkasya’da bölgesel güvensizliği ve hayal kırıklıklarını artıyor.Uluslararası kamuoyunda bir tür ‘donmuş çatışma’ bölgesi olarak görülmeye başlayan Karabağ aslında yaşayan bir ülke. 

Hem Karabağ-Azerbaycan, hem de Azerbaycan-Ermenistan sınırındaki gerilimler, ateşkes ihlali ve ölümler, akıllara savaşın yeniden başlayıp başlamayacağı sorusunu getiriyor.

Diğer yandan, ‘Güvenlik Konferansı’na katılmak üzere Almanya'nın Münih kentinde bulanan AGİT Dönem Başkanı ve Sırbistan Dışişleri Bakanı Ivica Daciç; AGİT Minsk Grubu’nun üç Eş Başkanı Rusya Büyükelçisi Igor Popov, ABD Büyükelçisi James Warlick ve Fransa Büyükelçisi Pierre Andrieu ile bir görüşme gerçekleştirdi. AGİT Minsk Grubu Eş Başkanları, 8 Şubat’ta, "Tarafları, saldırıları sonlandırmaya, köyleri ve sivil halkı hedef almayı bırakmaya, misilleme tehdidini ve asimetrik güç kullanımını sonlandırmaya, tansiyonu düşürmek için ek önlemler almaya ve ateşkesi uzatmaya çağırıyoruz" şeklinde yazılı bir açıklamada bulundu.

Ağustos ayından bu yana Karabağ-Azerbaycan sınırında bir gerginlik var, yaralı ve ölü sayısına baktığımızda küçük ölçekli bir savaş yaşanıyor. Neler oluyor sınırda?

Ağustos ayında Azerbaycan tekrar saldırılarına başladı, sınırda gerginlik yaratıp Karabağ sınırına nüfuz etmeye çalıştı, iki taraf da şehitler verdi. Ateşkesin 20. yılında bu yaşananlar, Azerbaycan’ın hâlâ hali hazırdaki durumla barışamadığını, çözüme gitmek istemediğini gösteriyor. Azerbaycan ilk kez bu sene değil, ilk günden beri bir şekilde gerginlik yaratmaya ve ateşkesi ihlal etmeye çalışıyor. Sadece askeri olarak değil, iç ve dış siyasette de çözümsüzlükten yana. Bu şartlar altında barış uzak gözüküyor.  

AGİT Minsk Grubu çalışmaları içinde ülke olarak Karabağ’ın rolü nedir? Grup, çözüm sürecinde ne kadar söz sahibi?

Bildiğiniz gibi AGİT Minsk Grubu sorunu barışçıl bir çözüme ulaştırmak için 1992’den beri çalışıyor. İlk günden itibaren Karabağ, grubun içinde eşit söz sahibiydi. Aslında Karabağ’ın masaya oturduğu senelerde barış için önemli adımlar atılabildi. 1994’teki ateşkes, Karabağ sorununda en önemli kazanımdı. Karabağ ülke olarak masada olmasaydı belki bugün başka bir yerde olacaktık.  Genel gidişata baktığımızda ilk yıllarda yol alınabildi.

1998’den beri Karabağ müzakereci konumunda, yani eşit söz sahibi değil. Ama sürecin dışında da değil. AGİT Minsk Grubu eş başkanlarıyla görüşmeler sürüyor, fikirler ve öneriler sunuluyor. Açıkçası şu an gelinen durum eş başkanların ülkeleri dâhil kimseyi tatmin etmiyor. AGİT Minsk Grubu zor şartlar altında çalışıyor, özellikle bir tarafın hiçbir olumlu adım atılmaması yönünde çabaları var. Biz yaklaşık 20 senedir göreceli bir barışın içinde yaşıyoruz, bunu AGİT Minsk Grubuna borçluyuz.

Türkiye bu ‘oyunun’ neresinde sizce?  

Türkiye’nin yapıcı bir rolünün olduğunu söylemek ne yazık ki güç... Türkiye bölgesel yakınlığı itibarıyla barışın tahsisi konusunda daha aktif olabilirdi, fakat ne yazık ki taraflı bir siyaset geliştirdi. Türkiye, Azerbaycan’ın tarafında, bunu saklamak gibi bir niyeti de yok. Türkiye’nin bu tutumu sonucunda, yürütmeye çalıştığı ara buluculuk rolü çok büyük kuşku altında kalıyor. Fazlası da var, bu duruşuyla barışa giden yolu kolaylaştırmak bir yana, imkânsızlaştırıyor.

 ‘Diaspora, kamu diplomasisi konusunda bize yardımcı’

Yurt dışında bazı temsilcilikleriniz var, onlar ne ile uğraşıyor?

Karabağ’ın, AGİT Minsk Grubu ana müzakereci ülkelerinde, yani ABD, Fransa ve Rusya’da temsilcilikleri var. Bunun dışında Orta Doğu’da Beyrut önemli bir nokta. Avusturya, Almanya da yine Avrupa’da önemli ülkeler… ABD’deki temsilcilik ‘dış temsilcilik’ statüsünde, STK olarak faaliyet gösteren temsilciliklerimiz de var. Dağlık Karabağ’ı temsil etmek dışında, ülkenin çıkarlarına hizmet etmeye çalışıyorlar. Karabağ’ın ekonomik olarak gelişmesine katkıda bulunmak için ticari ilişkilerin araştırılması ve ortaklıklar yaratılması da bu faaliyetlere dahil.

Karabağ devletinin siyasi ajandasında ilk sırada ne var?

Karabağ’ın özgürlük hareketi, kendi kaderini tayin hareketiydi. Halk bir seçim yaptı, bu onun demokratik hakkıydı. Biz bu savaşı kazandık, fakat ardından kapıda bekleyen başka bir savaş daha vardı. Bu halkı layık olduğu gibi demokratik, sosyal ve ekonomik olarak gelişmiş bir ülkede yaşatmak istiyoruz. Biz, SSCB’den ayrılan diğer ülkeler kadar şanslı olamadık, savaş sonrası tüm altyapı çökmüştü, tahrip olmuştu. Çoğu şeyin tamiri mümkün değildi. Biz de yeniden inşa etmeye çalıştık. Siyasi ve ekonomik sorunlarınız varken bir taraftan da demokratikleşme için mücadele etmeniz zor oluyor, ama bu yönde de çalışıyoruz.

Karabağ’ın tanınması konusunda Diasporanın tutumu nasıl?

Diasporadan yardım görüyoruz, fakat bunu sadece onların omuzlarına bırakmak doğru değil. Diaspora, bizim için bir kanal. Mücadelemizi, gerçeğimizi, sesimizi yurt dışına çıkarabilmek için bir yardımcı… Bize Azerbaycan tarafından uygulanan sadece ekonomik ya da sınır ambargosu değil aynı zamanda iletişim ambargosu… Karabağ hakkındaki bilginin dışarıya taşınması Azerbaycan için kâbus gibi bir şey. Karabağ ile ilgili görüşleri sadece kendileri ya da Türkiye dillendirsin istiyorlar. Bu anlamda Diaspora kamu diplomasisi anlamında da bize yardımcı, yaşadığı ülkeyi iyi tanıyor, toplumsal yapısını biliyor. 

Diaspora için öncelik Soykırım mı yoksa Karabağ mı?

Öncelik konusu yok, ikisi de bence birbiri ile son derece bağlantılı. Soykırımın tanınması Karabağ’ın tanınmasının yolunu açacaktır. Tam tersi de geçerli, Karabağ tanınırsa Soykırım için mücadele daha güçlenecektir. 

2012 yılından bu yana Karabağ Dişişleri Bakanı olan Mirzoyan, Ermenistan Dışişleri Bakanlığı’nda Ortadoğu ve Komşu ülkeler bölümleri şefliği yaptıktan sonra 2005-2010 Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü Ermenistan Daimi Temsilciliği görevi süresince İstanbul’da bulundu. Karen Mirzoyan ayrıca Ermenistan’ın en başarılı Türkologlarından bir olarak anılıyor.




Yazar Hakkında