24 Nisan'dan önce

Türkolog Ardak Şakaryan'a göre, Türkiye'nin tüm komşularıyla sorunları var ve Türkiye toplumu ve hükümeti, kendini kandırmayı sürdürdükçe normal ve iyi komşuluk ilişkileri kurmak mümkün değil.

Son birkaç yıldır Ermeni ve Türk toplumları arasında resmi iletişime paralel farklı düzlemlerde de iletişim kuruluyor; yazarlar, gazeteciler ve sinema yönetmenleriyle Ermenistan’daki bazı uzmanların görüşleri, toplumsal iletişimin gelişmesinin Ermeni soykırımını tanıma konusunda halkın ve hükümetin algılarının değişmesini mümkün kılacağı yönünde. Özellikle son iki yılda bilhassa sanat çevreleri, Ermeni ve Türk toplumlarında birbirlerine karşı var olan düşman önyargısını kısmen kırabildi. Sonuçta, iki toplumun farklı kesimleri dostane ilişkiler için ortam oluşturdu.

Demokrat olup da tarihle yüzleşmemek imkânsız

Buna rağmen Ermenistan’da birçok devlet görevlisi, Türkolog ve diplomat, iki halkta hoşgörü ilkesinin işlediği yönündeki fikirleri paylaşmıyor. Türkolog Ardak Şakaryan’a göre, Ermenilerin Türkiye toplumundan beklentileri hiçbir şekilde haklı değil. “Türkiye’de Ermenilerle uzlaşı isteyip büyük şehirlerde ‘Hepimiz Ermeniyiz’, ‘Hepimiz Hrant Dink’iz’ dövizleriyle gösteriler düzenleyenler azınlıkta. Hatta Türk toplumundaki ezici azınlık denebilir! İşte bu yüzden Türkiye’nin önde gelen siyasi odaklarının, partilerinin, elit tabakanın veya Ani’deki (Kars) katedralin restorasyonu gibi sembolik adımlar atıldığında bile tarihi değiştiren aydınların ezici çoğunluğunun uzlaşmaz tavırlarıyla ilerlemeliyiz”.

Şakaryan, Türkiye’nin gösteriş için attığı adımların Batılı, yani demokratik kuruluşların ülkedeki reformları kabul etmesi için olduğuna inanıyor. Fakat Şakaryan aynı zamanda, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy gibi, Türkiye’de reformun, tarihindeki bütün sayfaları eşit olarak gözden geçirmesiyle mümkün olacağına inananlardan. Demokratik bir ülke olup da sadece Ermeni kıyımıyla sınırlı olmayan kendi tarihini kınamamak mümkün değil.

“Herhalde herkes hatırlıyordur; Süryaniler, Ermenistan hükümetine başvurup Süryani soykırımının tanınmasını istemişti. Bu, bir tesadüf değil. İleride Kürtler ve Osmanlı sınırları içinde yaşayıp kırılmış, yok edilmiş ve asimile edilmiş diğer halklar da bize başvurabilir. Türkiye, Bizans İmparatorluğu’na kadar uzanan tarihi kökleri göz önüne alındığında, çokuluslu bir çoğrafyaydı”.

Her halükarda Şakaryan, iki ulus arasındaki farklı kesimlerin sağladığı ilişkinin faydalı olduğu inancında. Özellikle kültür çevrelerinin ilişkileri eskiye dayanmakta: “20 yıllık bu ilişkiler Türkiye toplumunun ve yöneticilerinin günahlarını itiraf etmedikçe, sana güvenmelerinin imkânsız olduğu gerçeğini anlamaları için belli ki yeterli değildi. Gerçeği ben yaratmadım. O gerçek yerkürenin kanunu. Kendi hatalarını cesurca itiraf etmiş farklı devletlerin tarihinde olmuş örnekleri saymaya gerek yok. O cesur adımlara karşın Türkiye, farklı bir yol izleyip inkâr ediyor”.

Şakaryan, Türkiye’nin bütün komşularıyla sorunları olduğunu hatırlatıp o ülkelerin Türkiye hakkında olumsuz veya çekimser kaldıklarını söylüyor. Dolayısıyla Türkiye’nin kendini kandırma politikası sürdükçe normal ve iyi komşuluk ilişkileri kurmak mümkün değil.

‘Türk-Ermeni diyaloğuna dair daha fazla bilgi gerek’

Ermenistan’daki bazı uzmanların görüşlerine göre, Türkiye toplumunun davranışının bilgi sahibi olmamasından da kaynaklandığını göz önüne alınca, iletişim teknolojileri, bilginin ulaşılır olmasında ve algıların değişmesinde rol oynayabilir. Fakat Şakaryan, Türk toplumunun 1915’te olanlarla ilgili bilgi sahibi olduğu düşüncesinde. “Belki Allah’ın unuttuğu bir köyde, on yıl önce oraya gelmiş köylüler haberdar değildir, fakat Türk toplumu atalarının gerçekleştirdiği olayları çok iyi biliyor.

İletişim teknolojilerinin, Türkleri kendi tarih sayfaları üzerinde daha fazla düşünmeye teşvik edeceğini düşünmüyorum. Dünyadaki teknolojik gelişmeler, Türkiye için de geçerli. Türk ve Azeri bilgisayar korsanlarının Ermeni sitelerinin üzerine yaptıkları saldırıları hatırlayalım”. Türklerin ruh halinin kendileri istemedikçe değişmeyeceğini söylüyor.

Şakaryan’ın Fransız Senatosu’ndaki gelişmeler hakkındaki fikirleri, onların iki halkın ilişkilerini daha da gerginleştirdiği yönünde. Türkolog Ardak Şakaryan, Ermeni ve Türk toplumlarının farklı kesimlerinin, özellikle kültürel ve sosyal alanlardaki iletişimini olumlu olarak niteliyor ve onları küldeki ateşi kor tutmak için gerekli olduğu görüşünde. Fakat o, sadece bu görüşmelerin bir sonuca varmayacağını söylüyor. “Eğer iki ülke hükümetlerinin ilerleme yönünde istekleri olsa ve iki ülkenin de ekonomisi işbirliğinde kâr sağlarsa, durum değişir. Sobaya odun ve benzin konduğu zaman o görüşmelerin kıvılcımı bütün ilişkileri ateşler. Fakat bugünün değişimi (eğer varsa) çok yavaş ve daha hızlı ilerleyen gelişmelere paralel ilerlememekte”.

Şakaryan’a göre, her halükarda iletişim teknolojileri bu iki devlet içinde de az da olsa hoşgörü yönünde bir ilerleme sağlamakta. İnternet, arama motorları ve sosyal ağlar sınırları aştı. Dolayısıyla bugün Türk toplumuyla birlikte çalışmak, onlara farklı bir görüş teklif etmek için Ankara’yla eşgüdümlü çalışmak gerekmiyor ve bu da işleri kolaylaştırıyor.

Şakaryan’a göre, “Ermenilerin ve Türklerin, internet imkânlarını tam anlamıyla kullandıkları söylenemez. Paylaşılan konular, genellikle yurtiçine veya Avrupalı okuyucuya yönelik ve propaganda amaçlı. Türk-Ermeni diyaloğu konulu daha fazla makale paylaşmak gerekir”.

 

Kategoriler

Güncel Ermenistan Gündem