Yüreğin dağlarda şimdi Baron Seropyan

ARİS NALCI

  • E olmuş mu bu şimdi Baron Seropyan?
  • Ne olmuş?
  • Dağları taşları koymuşsun yine. Nerde röportaj yapılan insanlar?
  • Dağlar taşlar daha önemli, boşver sen. İnsanlar gelip geçer.

Bu konuşma Baron Hrant aramızdan alınmadan bir süre önce, Seropyan’ın gezilerine yeniden başladığı bir dönemde, Agos’un Ermenice sayfalarının hazırlandığı odada, iki baronum arasında yaşandı. Konuşanlar, Baron Hrant ve Baron Seropyan.

Onun için hep “Taşları insanlardan çok sever” derdi Baron Hrant.

Biliyor musun Baron, er geç bir gün bu gazete satırlarına yine bir ölümle ilgili yazacağımı biliyordum da, onun sen olacağın hiç aklıma gelmemişti.

Ocak 2007’de ilk baronumu uğurlarken kızgın almıştım kalemi elime, şimdi ise hıçkırarak yazıyorum bu satırları sana. Hani, insan yakınındakinin her zaman yanında kalacağını sanır ya, sen de öyle hep yanımda kalacaksın sanmıştım ben. Taşınmamızdan itibaren değiştirmemekte direndiğin o köşende beni bekleyeceksin, elinde pipon, yanında çayınla diye düşündüm. Nasıl da kokardı o tütün... Gezilerinden birinde eski bir Ermeni köyünde bulup ‘aşırdığın’, ofisinin başköşesine koyduğun o eski ağır taş gibi, hep ağırlığınla o masanın başında kalacaksın diye düşündüydüm.

İhtiyacım vardı birilerinin hep orada olacağını bilmeye, hissetmeye. Sıkıştıkça kimse soracağız o cahil sorularımızı şimdi?

Yazmak, araştırmak, şarkı söylemek, Ermenice konuşmak, gezmek için yüzlercesini cesaretlendirdin. Önündeki bilgisayarlar yıldan yıla model değiştirirken, sen hiç modelini değiştirmedin.

Arada parlayıp, sonra sevip-okşayıp ruhumu, bazen gaz verip, bazen azar çekip yolladın beni o ofisten.

Bilgi soran kimseyi o kapının öteki ucunda bırakmama geleneğini sen devam ettirdin, Baron Hrant’tan sonra.

Şimdi ben seni anacak 1500 vuruşluk kelimeyi nereden bulayım be Baron!

Sen bildiklerini koca hayatına sığdıramadın!
Şimdi yukarıdan iki baron bakıp gülüyorsunuz, değil mi?