Gugıl’ın fikir babası

SEVAN ATAOĞLU 

Benim gibi onlarcasının ilk Ermeni arama motoru. Ondan önce Aşçıyan Sırpazan vardı, diasporanın muhtarı, efsanevi geziler düzenlerdi. DVD’lerini arayıp bulun, muhteşemdir. O gidince fanları Seropyan’ın peşine düştü, tut bizim varbedi tutabilirsen. Bizde ustalar pek çırak yetiştirmez, Seropyan burada da bozdu geleneği. Lora daha iyi bilir, o büyük elini bir soktu muydu kazana, siz deyin bin, ben diyeyim iki bin yıl öncesinden çıkarır, masanın ortasına vururdu Mher’i, Anahid’i, Vartan Mamigonyan’ı dolma parmaklarıyla. Los Armenos, Beyrut, Paris, Tuşba, Daron, Tiflis, Yerevan, Agos’taki o masaya sığardı. Agos’un kütüphanesi raflarda değil, işte o köşede, piposunun arkasında duruyordu.

Eylül 1996. Agos’un kapısından girdiğimde bir onu tanırdım, bir de Gobelyan ile Ayvaz’ı. Üç silahşörlere çırak oldum ben orda. Oğluyla sınıf arkadaşlığımız vardı Getronagan’da, o kanaldan başladı tanışıklık. Jamanak’ta kültür-sanat köşesi hazırlarken, 80’lerin sonunda, Yervant Gobelyan ustamla birlikte üçümüz aynı sayfayı paylaştık kısa bir süre. Gezi yazıları, Ermeni tarihi kaleme alıyordu. Oğlu Vağarşag Seropyan’ın elinden öpeceğiz, Jamanak’tan bu yana yazdığı o güzelim yazılar bir kitap olabilirse eğer. Agos’un ikinci yerinde, o meşhur çatı katında, Hrant’la aynı odayı paylaştıkları için ikide bir yanına gitmek, takip etmek zor oluyordu varbedi. Ama yaz aylarında, yurtdışından birileri gelip uzun sohbetlere daldıklarında, bir ara içeri “Sevannn” diye bağırıldığında tamam oluyordu her şey. Yolgeçen hanında üç kare toplu fotoğrafla Ermeni tarihine, müziğine, sohbetine doyuyorduk. Bulunmaz nimet, paha biçilmez servet. Hâlâ o servetten geçiniyorum.

Bilirler, ben Ayvaz’cıydım, ama gizli kahramanım Seropyan’dı. Özcan Alper’in filmi için bırakılan sakaldan önceki Seropyan ama... O tombul gıdısında saklıyordu her bildiğini. Hrant’ı katlettikleri binada kendi odası olunca, büsbütün abonesi olduk. Paylaşınca çoğalan her şeyin tonton yüzüydü Agos’ta.

Hele Agop Ayvaz’ın geldiği cuma günlerini hatırlasanıza... Tiyatro, sinema, edebiyat, dedikodu, bol kahkaha. Karakaşlı daha iyi hatırlayacaktır, sihirli üçgenin iç açılarının toplamı oluyorduk o gün. Hrant Seropyan’a takılıp onu kızdırır, Ayvaz iğneli espriyi gediğine kor, Gobelyan kulağı bizde, gözü masada işine devam eder, Sarkis Çerkezyan kaymağı olur ekmek kadayıfının.

İnternetsiz zamanların bilgi edinme kaynağı Seropyan’ın olmadığı, keyifsiz bir dünyayı okuyorsunuz yazılarda. Toprağa verdik, 40’ı da geçecek, yaz gelecek sonra, Kınalıada başlayacak. Çarşıya inmek için evinin önünden her geçişimde yukarı bakacağım. Önce Alik’e takılacak, sonra babamı soracak, ben de “Seropyan JR ne zaman geliyor?” diyeceğim. “Uğra zo, unuttun bizi!” deyişinin acısını kalbimden kimse koparamayacak.

Sarkis Seropyan, benim ustam, yeni odasına yerleşemeden, yanağını son kez öpemeden, “Yeter” dedi, dostlarının yanına taşındı. Aris Nalcı, Karin Karakaşlı, Leda Mermer, Sandy Zurikoğlu, Sarkis Güreh, Lora Baytar, Lüsyen Kopar, eskilerden yenilere evlatları, canları öksüz.

Burnuma masasından eksik olmayan ballı Blackwoods sigarasının kokusu geliyor. Diyorum ki, varbetler taşınınca, öbür dünyadaki Agos daha matrak olmaya başladı.

Bana, bize kattıkların için minnettarım Seropyan, desnvelu huysov.

 

Նվիրական հոգիդ անմահ,

միշտ թարմ ինչպէս պատմութեան.

Հնչե զուրնան, բրնէ պարը

՝Ահա կալիս է Սերոբեան: