Bir tıp kurumunun ötesinde

Arsen Yarman’ın eseri, bugünlerde medyada tartışılmakta olan 1915 senesinde yaşanan tehcirin ortaya çıkardığı felaketleri bir bağlama oturtmak için vazgeçilmez bir kaynak niteliğinde.

BEYİZ KARABULUT

“Tehcir kararı Dr. Değirmenciyan’ı büyük bir ikilem içinde bırakmaktadır; ya işi gücü bırakıp bütün hayatını değiştirecek ve ailesinin güvenliğini sağlayacaktır ya da görevine devam ederek ailesinin kötü bir akıbetle karşılaşmaması için elinden geleni yapacaktır. Dr. Değirmenciyan’ın bu sırada içinde bulunduğu koşulları çok iyi bilmiyoruz ancak ikinci seçeneğe uygun davrandığı anlaşılmaktadır. 1915 yılında tehcire gönderilmeleri kararı çıkarıldığında Dr. Değirmenciyan Ankara’dan ailesinin yanına Adapazarı’na gelmiş, onları görmüş ve Adapazarı’ndan tehcire hazin bir şekilde yolcu etmiştir.”

Arsen Yarman’ın Ermeni Etıbba Cemiyeti’yle ilgili kaleme aldığı eserinde Dr. Navasart Değirmenciyan’ın anılarına dayanarak kullandığı bu cümleler, tehcir sırasında Birinci Dünya Savaşı’nda ve tehcir sırasında görev yapan Ermeni askerlerin içine düştüğü ikilemi ve psikolojiyi çok iyi yansıtıyor. Ermeni askerler bir taraftan cephede savaşırken diğer taraftan ailelerinin tehcirden kurtulabilmeleri için uğraş vermişlerdir. Savaşın ve tehcirin ortaya çıkardığı koşullar Ermeni askerler için pek fazla da seçenek bırakmamıştı. Nitekim Ankara Merkez Komutanlığı’nda görevli olan Dr. Navasart Değirmenciyan da diğer birçok Ermeni asker gibi 1917’de ailesini bulmak üzere Der-Zor çölüne gitmiş ve onları daha güvenli olduğunu düşündüğü Halep’e göndermeye çalışmıştı. Anılarından ailesinin büyük bölümünü kaybettiğini öğreniyoruz.

Arsen Yarman, eserinde Birinci Dünya Savaşı’nda görev almış diğer doktorların da anılarına yer veriyor. Mesela Dr. Avedis Nakaşyan 24 Nisan 1915’te Ayaş’a gönderilen kafilenin içerisindedir. Üç ay tutukluluktan sonra şans eseri kurtulur ve Osmanlı ordusunda Gülhane Hastanesi’nde askeri hekim olarak görev yapmaya başlar. Bu süreçten sonra birçok ikilemler içerisinde kalan Dr. Nakaşyan Amerika’ya göç ederek doktorluk yapmaya başlar.

Çıkış noktası: Tarman dergisi

Aslında Yarman’ın kitabının amacı 1912’de İstanbul’da Ermeni hekimler tarafından kurulan Ermeni Etıbba Cemiyeti’nin faaliyetlerini ve cemiyet tarafından 1919’da yayınlanmaya başlayan Tarman dergisini incelemek gibi görünse de I. Dünya Savaşı’nda görev almış doktorların anılarına, Osmanlı ordusundaki görevlerine de yer verilmektedir. Ermeni toplumu sadece cephede değil cephe gerisinde de Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu zor şartlara uyum göstermiş, cephede görev yapan askerlerin ihtiyaçlarını karşılamaya katkıda bulunur. Ermeni Etıbba Cemiyeti savaşın çıkacağı anlaşılınca, 1914 yılında, İstanbul Pera’daki Esayan Okulu’nda hastabakıcılık ve hemşirelik kursları açmış, İstanbul’un çeşitli semtlerinde bu konularda konferanslar düzenler.

Ermeni Kilisesi ve siyasal partileri Birinci Dünya Savaşı’nda tüm Ermenilere Osmanlı ülkesini savunmaları yönünde çağrıda bulundu. 1914 yılı Kasım ayının başında Galata’da toplanan Ermeni Milli Meclisi bu konuyu görüşmüş ve Ermeni toplumunun kurul üyesi olmayan ama İttihatçılara yakın bir mebus, gazeteci ve tüccar gibi bazı önemli isimlerini de bu toplantıya davet etti. Toplantıdan çıkan karar şaşırtıcı değildi: Osmanlı Ermenileri başka tesirlere kapılmadan Osmanlı Devletine bağlılığını göstermeli ve her Ermeni vatani görevini yerine getirmelidir. Alınan bu karar imparatorluğun bütün vilayetlerindeki Ermenilere bir genelgeyle duyurulmuştur. Ermeni din adamları da kilise ayinlerindeki dualarında devletin savaştan galip çıkmasını temenni ederler.

Ermeni doktor ve eczacıların bizzat Birinci Dünya Savaşı’nda orduda görev alarak cephede ya da askeri hastanelerde çalıştıkları da biliniyor. Prof. Yücel Yanıkdağ (“Osmanlı’nın Ermeni Askerleri”, Agos, 20 Mart 2015) bunu anılar ya da bu doktorların ifadeleri aracılığıyla değil bizzat Sıhhiye Dairesi evraklarına dayanarak tespit ediyor. Buna göre, Sıhhiye Dairesi’nin evraklarından derlenmiş istatistikler, orduda 299 Ermeni doktorun görev yaptığını ve Sağlık Dairesi’nde çalışanlarla beraber bu sayının 353’e yükseldiğini gösteriyor. Ayhan Aktar, sadece Çanakkale cephesinde yaklaşık bin Ermeni askerin görev yaptığını iddia ediyor. (Toplumsal Tarih, Mart 2015).

Arsen Yarman’ın eseri, bugünlerde medyada tartışılmakta olan 1915 senesinde yaşanan tehcirin ortaya çıkardığı felaketleri bir bağlama oturtmak için vazgeçilmez bir kaynak niteliğinde. Bu eser ile birlikte Ayhan Aktar’ın, Yücel Yanıkdağ’ın (Millete Deva Olmak: Osmanlı Savaş Esirleri, Tıp ve Milliyetçilik, 1919-1939, Tarih Vakfı , İstanbul 2014) ve Yaşar Tolga Cora’nın (Harbiyeli Bir Osmanlı Ermenisi, Mülazım-ı Sani Sürmenyan’ın Savaş ve Tehcir Anıları, Tarih Vakfı, İstanbul 2015) çalışmaları bir Osmanlılık düşüncesinin hâkim olduğu Çanakkale Savaşı’nın tek bir milletin, tek bir dinin ön plana çıkarılarak anma törenleri yapılmasının yanlışlığını gözler önüne seriyor.

Ermeni Etıbba Cemiyeti 1912-1922 (Osmanlı’da Tıptan Siyasete Bir Kurum)
Arsen Yarman
Tarih Vakfı Yurt Yayınları
488 sayfa.