Osmanlı ordusunda teğmen olmak

Mart ayında Tarih Vakfı Yurt Yayınları etiketiyle raflarda yerini alan ‘Harbiyeli Bir Osmanlı Ermenisi’ üst başlıklı kitap, Kalusd Sürmenyan’ın birebir tanıklığında 1914-15 yıllarında yaşananları anlatıyor.

EZGİ BERK 

Ermeni Soykırımı, soykırım mıdır, kıyım mıdır, felaket midir, bunların hiçbiri değilse nedir? Hepsiyse ne yapmak gerekir?” gibi soruları bir kenara bıraktığımızda dönemin tanıklarının anıları karşılar bizi. Mart ayında Tarih Vakfı Yurt Yayınları etiketiyle raflarda yerini alan ‘Harbiyeli Bir Osmanlı Ermenisi’ üst başlıklı kitap, Kalusd Sürmenyan’ın birebir tanıklığında 1914-15 yıllarında yaşananları anlatıyor. Kitabı okurken bununla da kalmıyor, Sürmenyan’ın hayatını adım adım izliyoruz. Çevirmen Tolga Cora’nın kapsamlı önsözü, tarihin tehlikeli sularında yüzerken bize ışık tutuyor.

‘Bugün’den ‘o gün’e bakıyor olmanın zorluğu

Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı ordusunun askerlerinden bahseden Cora, 2015 yılından bakınca çok tuhaf karşılanacak bağlantıların aslında ‘bugün’den ‘o gün’e bakıyor olmaktan kaynaklandığının altını çiziyor: “Osmanlı Ermenilerine yekpare bir grupmuş gibi yaklaşmanın tarihsellikten uzak bir tutum olduğunu göstermesi açısından bu durumun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha belirtmek gerekli.”

Bir yandan da tarihçiler tarafından şüpheyle yaklaşılan bir tür olan anı metninin avantaj ve dezavantajları üzerine düşünüyoruz. Aslında her metne şüpheyle ve sorularla yaklaşmak gerekirken nedense bunun en kolay uygulandığı tür anılar oluyor: “Farklı bireylerin ve hikâyelerinin gözardı edilmesi, resmî tarihin bugüne kadar ya yok saydığı ya da ötekileştirdiği Ermenilerin yerine ‘iyi’ Ermenilerin de olduğunun vurgulanmasıyla ‘kötü’ Ermeni –‘iyi’ Ermeni ikileminin yeniden üretilmesi tehlikesini içermektedir.”

Kalusd Sürmenyan’ın anıları üzerine düşünmeyi bırakıp anılara dalıyoruz şimdi de. Sürmenyan, mülâzım-ı sânî (teğmen) olarak görev yaptığı ve aynı zamanda memleketi olan Erzincan’dan Mayıs 1915’te Zile’ye sürülür. Ailesini yanına almasına izin verilmez. Zile’de ise ailesinin de tehcire gönderildiğini öğrenip onları bulmak için yollara dökülür. Ailesini Kemaliye’de bulur bulmasına ama isyan çıkardığı söylenerek tutuklanır. Hal böyleyken, Sürmenyan’ın ailesinin tekrar tehcir kervanına katılması gerekir, ama Sürmenyan bir subayı ikna ederek ailesinin Zile’de kalmasını sağlar. Çünkü tam bu sıralarda Ermeni asker, subay ve doktorların tehcir dışında tutulduğunu söyleyen bir emir gelir.

Sürmenyan, isyan çıkarmaktan yargılanır ancak alt sınırda bir ceza alıp Zile’deki görevinin başına geri döner. Bir buçuk yılın ardından, ordu Sürmenyan’ı Batum’da görevlendirir. Oradan da bir daha Türkiye’ye geri dönmez, artık Ermenistan vardır. Ama Sovyetler’in baskısıyla Ermenistan’da da barınamaz, tutuklanır. Oradan da kaçar ve Fransa üzerinden Amerika’ya geçmek isterken Bağdat’ta bir Ermeni okulundan öğretmenlik teklifi alınca ailesiyle birlikte oraya yerleşir.

Yerzınga anıları

Kalusd Sürmenyan anılarını, 1947 ve 1967 yıllarında olmak üzere iki defa yayınladı. İlki, ‘Yerzınga’ (Erzincan) anılarını içeriyor. Ermeni yazarların 1915 sonrası kaybettikleri memleketleriyle ilişkili topladıkları ne varsa yazdıkları anı metinleri vardır. ‘Yerzınga’ da onlardan. Tolga Cora’nın çevirisi, daha çok bu metne dayanıyor. 1967’de yayınlanan anı kitabının ismi ise ‘Türkiye Ermenisi Askerler ve Askeriyesi: Önce Türk, Sonra da Ermeni Okullarında’. İlk kitapta Osmanlı ordusundaki görevlerini anlatan Sürmenyan, bu defa daha çok Ermenistan ordusundaki deneyimlerini anlatıyor.

İki ayrı anı metni, bize Sürmenyan’ın değişen görüşlerini adım adım izleme fırsatı veriyor. Bunu, Tolga Cora’nın iki metni de didik didik edip önümüze koymuş olması sayesinde yapabiliyoruz. 

Harbiyeli Bir Osmanlı Ermenisi Mülâzım-ı
Sânî Sürmenyan’ın Savaş Ve Tehcir Anıları
Kalusd Sürmanyan
Yayıma Hazırlayan ve Çeviren: Tolga Cora
Tarih Vakfı Yurt Yayınları
128 sayfa.