LEVON BAĞIŞ

Levon Bağış

OBUR

Marul Bayramı ya da #direnbostan

Lüfer Bayramı’ndan bahsettiğimde “Lüferin bayramı mı olurmuş?” demişlerdi. Yaşadığı şehre sahip çıkmanın o şehri var eden her şeye sahip çıkmak olduğunu düşünenlerin organize ettiği o bayram, artık İstanbul’un –en şenlikli olmasa da– en çok ses getiren ‘belirli gün ve haftaları’ndan biri haline geldi. Ne de olsa, Boğaz’ın efendilerinden birini korumak için yapılıyordu. Buradaki anahtar sözcük belki de ‘korumak’ olmalı. Sadece nostaljik bir anma ve arkasından yas tutma değil, şehrin kültürünü oluşturan bir değeri yaşatmak için yola çıkmak... Fikir Sahibi Damaklar bu bayramla lüfere sahip çıkmıştı, şimdi sıra marula geldi.

Marul, daha doğrusu Yedikule marulu, bu bayramı fazlasıyla hak eden, İstanbul’un namlı güzellerinden. Kendi deyimiyle “150 yıllık Yedikuleli” olan Yetvart Tovmasyan, Yedikule marulunu şöyle anlatıyor: “Yedikule marulu yağlı olurdu. Yaprakları tutunca elin kayardı, sanki üzerine zeytinyağı dökülmüş gibi. Çengelköy hıyarı, Arnavutköy çileği, Bayrampaşa enginarı gibi meşhurdu.”

Mehmet Tevfik (Çaylak Tevfik , 1843-1893) ‘İstanbul’da Bir Sene’ başlığı altında, beş risalede topladığı yazılarında, Yedikule’de ‘Marul Palas’ adıyla anılan bir meyhaneden bahseder. Ama Yedikule marulunun daha köklü geleneklerle de alakası var.

İstanbullu Ermeniler, Paskalya’nın 40 gün sonrasında, İsa Mesih’in göğe yükselişini yani ‘Hampartsum’u bir şenlik olarak Yedikule bostanlarında kutlarlarmış. Tabii, ‘kutlama’ ve ‘Ermeni’ kelimeleri yan yana gelince, mutlaka yenecek bir şey olacak. Bu sefer başrolde marul var. 30 Mayıs 1938’de Cumhuriyet gazetesinde çıkan bir haberde bu âdetten bahsediliyor. Haberin başlığı ‘Yedikule dün marul bayramı tesid etti’, alt başlığı ise ‘bir taraftan marullar yeniyor, bir taraftan da Yedikule hastanesinin kuruluş günü büyük bir neşe içinde kutlulanıyordu’. Haberde, bir ‘marul güzeli’nin de seçildiğini okuyoruz. Büyük ihtimalle yılar içinde daha kapalı devre kutlanmaya başlayan bu âdet de günümüzde yok olmuş durumda.

1500 yıl aynı yerde, Yedikule’de yetiştirilen Yedikule marulu, artık neredeyse kimsenin dikmediği bir tohum... Bostanlarda artık ithal versiyonu bulunan bu ürün yerine daha fazla para kazandıran farklı şeyler dikiliyor. Bu nedenle, bayram programına tohum dağıtımını da eklemiş Fikir Sahibi Damaklar.

Ama asıl tehlike, artık ekilmiyor olmasından çok, ekilebileceği yerlerin tehlikeye girmiş olmasında. Tıpkı Diyarbakır’daki Hevsel Bahçeleri gibi Yedikule Bostanları da yok olmak üzere. Belgradkapı Rekreasyon Projesi’yle bostanlar yıkılmaya çalışılıyor. Şehri bizim yapan, içinden geçen anılarımız, hayatlarımızdır. Hayatlarımızı, anılarımızı kat karşılığı bir şeylere kaptırmamak için, yaşadığımız toprağı sahiplenmek için kutlamaya değer bir bayram Marul Bayramı. O nedenle, #direnbostan...

Ayrıntıları www.fikirsahibidamaklar.org adresinde bulabilirsiniz.

ZAHRAD

10 Mayıs Zahrad’ın (Zareh Yaldızcıyan) doğum günü. Batı Ermenicesinin en büyük şairlerindendi. 2007’de kaybettiğimiz şair için, Rober Haddeciyan, “Şiirimizin bütün yolları Roma’ya değil Zahrad’a çıkar” demişti. Okuduğum en ‘lezzetli’ şiirlerden biriyle bitirelim yazıyı… İyi ki doğmuşsun, Zahrad…

Ve çiçekler arasındaki erik ağacı
Güneşe ve yağmura dikmiş gözünü - 
- Güneş ki olduracak meyvasını
Yağmur ki besleyecek meyvasını -
Meyva ki sürdürecek erik ağacını

Ağaç ki çiçekler arasında 
O ben’im işte

Ve meyva ki güneş kokar
Usulcana erir ağzında
Ve bir an emip de çekirdeğini
Ya yere atarsın ya da denize

O çekirdek ki mutlu
O ben’im işte