Bu atölyede ‘Nefes’ üretildi

Sarkis’in ‘Respiro’ (Nefes) adlı sergisi bugün Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’nda açıldı. Serginin bir parçası olarak, Fransa, Hollanda, İsviçre ve İstanbul’da bulunan yerleştirmeler, ‘Respiro’yu Venedik sınırlarının dışına taşıdı. Sarkis’in, Anarad Hığutyun Binası’nda bulunan ‘Altın İkona’ adlı eseri, bienalin açılışıyla eşzamanlı olarak ziyaretçilere açılıyor ve aynı gün, binada bulunan ‘Havak’ salonunda, Ali Kazma’nın ‘Atölye Sarkis’ isimli videosu gösteriliyor. Video gösterimi, 8, 9 ve 10 Mayıs’ta, 13:00-19:00 arasında ‘Havak’ta devam edecek.

‘Atölye Sarkis’, Ali Kazma’nın estetik yaklaşımı ve yorumuyla, Sarkis’in Paris’teki elli yıllık atölyesinin detaylarında geziniyor. Burası Sarkis’in sadece işlerini ürettiği değil, aynı zamanda onları muhafaza ettiği ve topladığı gündelik, tarihsel, sanatsal objelerle bir araya getirdiği mekân. Bu da, her an sıradışı karşılaşmalara açık olmayı gerektiriyor. Ali Kazma, ‘Atölye Sarkis’le ilgili sorularımızı yanıtladı.

‘Atölye Sarkis’, ‘Respiro’ sergisinin üretim sürecine mi odaklanıyor?

Çalışmalarımda bir işin yapılış şeklinden çok, o işin yapılmasının ne anlama geldiğine odaklanıyorum. İşin neden ve hangi bağlamda üretildiği, nasıl üretildiğinden daha çok ilgimi çekiyor. Bir de, ‘Atölye Sarkis’te olduğu gibi, tamamen mekân üzerine kurulu işlerim var – ‘Cezaevi’, ‘Okul’, Füsun Onur’un evinde ve stüdyosunda geçen ‘Ev’ veya terk edilmiş bir Nato Üssü’nde çektiğim ‘Yokluk’ gibi...

Videoyu, Sarkis’in işlerini hem ürettiği hem de muhafaza ettiği ve onları bir müzedeymişçesine, birbirleriyle diyalog halinde yerleştirdiği, Paris’teki atölyesinde çektim ama Sarkis videoda çalışırken görünmüyor; onu sadece birkaç saniye, masasında bir deftere bakarken görüyoruz. Dolayısıyla yaptığım videonun ‘Respiro’nun hazırlanmasıyla doğrudan bir ilgisi yok. Bu iş, ‘Respiro’nun ortaya çıkmasını sağlayan, onun üretimini mümkün kılan atölyenin varlığı üzerine.

Sarkis’in atölyesinde günümüze ait nesnelerden, milyonlarca yıllık dinozor kemiklerine kadar, çok çeşitli objeler, malzemeler olduğunu biliyoruz. Siz en çok nelerle ilgilendiniz? Keşif sürecinizi anlamaya yönelik de bir soru bu; çekimlere başlamadan önce mekânda inceleme yapar mısınız, yoksa üretim esnasında mı şekillenir her şey?

Her iş kendi oluş seklini beraberinde getiriyor. Bazı işlerde önceden mekâna girerek keşif yapma şansım olmuyor. Fakat Sarkis’in atölyesinde çok rahat çalıştım. O bana güvenerek mekânın anahtarını verdi. Ben de acele etmeden, kendi ritmimde ve çoğunlukla mekânda tek başımayken yaptım çekimleri.

Gerçekten de orada, hem zamansal hem de form olarak birbirinden farklı içeren objeler bir arada. Yüksek sanat ile sıradan nesneler, popüler olan ile eşsiz olan arasındaki ilişkilere, bunların yan yana duruşlarına ve birbirleriyle kurdukları diyaloğa çok önem veren bir sanatçı Sarkis. Bu yüzden de, stüdyosunda benzersiz ve zihin açan eşleşmeler oluyor. Örneğin milyonlarca yıllık dinozor kemiklerinin yanında ‘Yüzüklerin Efendisi’ filminden yaratıklar duruyor; bir tarafta 500 veya bin yıl önce Afrika’da yapılmış bir heykel var... Sarkis’in atölyesindeki bu objelerden, ortaya bir yerleştirme çıkıyor. Farklı objelerin bir arada duruşu bir gerilime sebep oluyor; tekinsiz bir his veren bu gerilim bizi objelerle normalde kurduğumuz ilişkiden kopararak, onlara başka şekillere bakmamızı sağlıyor. Videoda, bu durumla ilgili hissettiklerimi, oradaki nesneler arasında oluşan çekimi ve gerilimi yansıtmaya çalıştım.

‘Atölye Sarkis’, 2013’te Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’nda sergilediğiniz ‘Rezistans’ serisinin bir parçası. Bu seride ‘beden’ ve ‘dönüşüm’ olgusu merkezî bir konumda bulunuyor. Sarkis de dönüşümü çok önemseyen, işlerinde hep durumları dönüştüren bir sanatçı. Sarkis’le kendi işleriniz arasında kavramsal bağlar var mı?

Sarkis’in işlerine objektif bir bakış açısı sunmaya, insanları onun işleriyle ilgili fikir sahibi yapacak, bilgilendirecek bir video yapmaya çalışmadım. Öyle olsaydı bu işi sahiplenemezdim. Ben Sarkis’in işlerine ilgi duyuyorum, onları değerli buluyorum; onun işlerinde en çok ilgimi çeken şey de, bahsettiğimiz dönüşüm sanırım. Objelerin, fikirlerin, estetiğin zamanla dönüşmesi; bazı durumlarda sanat eserlerinin ve objelerin uykuya yatırılması; Sarkis’in zamanla ve zaman içinde oluşan çatlaklarla, bu çatlakların tamirleriyle ilgili yaklaşımı beni çok ilgilendiriyor. Bunların üzerine gittim. Zamanla ve zamanın yarattığı tahribatla, değişiklikle yüzleşmesi, bence Sarkis’in üretiminin önemli eksenlerinden biri. Bunun izini sürmek, atölyede farklı yansımalarını görmek benim için çok önemliydi.

Bu video ilk kez Ermeni Soykırımı’nın 100. yılında, Anarad Hığutyun Binası’nda gösterilecek. Bunun sizin için özel bir anlamı var mı?

Benim anneannemin annesi Ermeni’dir. Bu bizim ailede gizlenen bir gerçek olmadı, Çocukken de böyle olduğunu bilirdik. Büyük anneannem 1907 doğumlu. Bütün ailesini bu olaylar sırasında kaybetmiştir. O yüzden, benim için bu hiçbir zaman sıfırdan bir yüzleşme olmadı, neler olduğunu zaten ailemden biliyordum. Bu yüzleşmenin, anlaşmanın ve Hrant Dink’in de dilediği gibi, helalleşmenin gerçekleşmesine ve vakfın sanat ortamında var olabilmesine, kendine yeni bir alan açmasına ufak da olsa bir katkım olabilirse çok mutlu olurum. 1915’in 100. yıldönümünden dolayı bu videoya farklı bir şekilde yaklaştığımı söyleyemem; diğer işlerimi nasıl yaptıysam bunu da öyle yaptım. Fakat Sarkis’in bu sene Türkiye Pavyonu’ndaki sanatçı olmasını çok önemli buluyorum.

Kategoriler

Kültür Sanat Sergi



Yazar Hakkında