‘Kamp Armen’i yıktırmayacağız!’

Jaklin Çelik, Kamp Armen'de geçirdiği ve unutamadığı 15 günü yazdı.

JAKLİN ÇELİK

Çocukluğumun kırık dökük anıları içinde hepi topu 15 günlük bir yer tutar Kamp Armen. Unutamadığım birkaç ayrıntı var oraya dair…

İlki, kampın girişinde, altında annemi beklediğim o koca ağaç. İkincisi nilüferli havuz. Üçüncüsü ise akşamüzerleri çam ağaçlarının altında bir dilim ekmeğe katık ettiğimiz o kıymetli zeytinler. Onlardan biri kazara yere düşecek olsa çam iğnelerinin arasına karışır, yakalamaya çalıştıkça dibe inerdi. İğneler hallaç pamuğu gibi attırılır, tekini kaybetmiş kara bir göz, bulunmuş olmanın şaşkınlığıyla bize bakardı.

Doğu’lu Batılı farketmeksizin kayıp toprakların pusulası durmuş çocukları birer masal kahramanına dönüşmüştü orada. Molnár’ın ‘Pál Sokağı Çocukları’romanındaki Nemecsek’di her biri…

Kamp binasını yıkma girişiminin üzerinden günler geçti. Bu yıkık hali, yası hiçbir zaman tamamlanmayacak bir ölünün kederli gömü merasiminden farksız.

Gözümün önünde günlerdir Hrant Güzelyan’ın heybetli görüntüsü ve o görüntünün misli cesaretle örülmüş yüreği var. Cennetin kapanan kapıları önünden toplamıştı çocukları birer birer. Sason, Muş, Bitlis, Diyarbakır’dan… Şimdi o yıkıntılar arasında kampı teslim etmeyeceklerini haykıran çocukların sesleri Güzelyan’ın kalp atışlarına dönüşüyor. Bugün o kamp binasının ödediği bedeli, o yıllar önce işkence ve hapis cezalarıyla ödemişti. En sonunda ait olduğu toprağı çektiler ayakları altından. Onun da kaderinde bir başka ülkenin toprağına düşmek varmış…  

Çocukların tırnaklarıyla inşa ettikleri o yere bugün iş makinelerinin demir pençeleri değdi. Oysa orada, oranın toprağında zeytinlerin son bakışı vardı… Bir de bizim o son bakışta kalmış parmak izlerimiz…

Bu devlet yüz yıldır kalan ne varsa bize ait, elimizden almaya devam ediyor. Topraksa toprak, insansa insan, nefesse nefes… Bir tek gökyüzünü çekmeyi beceremediler üzerimizden. Yıldızlar bize hep göründü. Cuma gecesi Tuzla semalarında göz kırpıyorlardı umutla. O yıldızlar orayı tırnaklarıyla var eden çocukların göz kırpışıydı. O gözler Hrant Güzelyan’dı. O gözler Hrant Dink, Rakel Dink’ti...

Velhasılıkelam biz öğrendik ki, toprak giderse yıldızlar kalır. Ve o yıldızlar bize samanyolunun sonsuzluğunu hatırlatır.  

Kamp Armen… Epeydir elden ele aktarılmış olmanın yorgunluğunda. Aldığı son darbe hepimize, hepimizin geçmişine, geleceğine vuruldu. Ama unutmamak lazım, bir yanımız yıkıksa diğer yanımız dimdik ayakta. Bu yüzden son cümle oranın nöbetini tutan yanımızdan, çocuklarımızın dilinden, yüreğinden gelsin:

“Kamp Armen’i yıktırmayacağız!”

Kategoriler

Dosya Orta Sayfa

Etiketler

Kamp Armen