NAZAR BÜYÜM

Nazar Büyüm

DÖNÜP BAKTIĞIMDA 

Davamız nedir…

Kısa tarihçe:

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) bir dava peşinde olanlarca kuruldu. Cumhuriyet döneminde epey zulüm görmüş, eza çekmiş insanların nam-ı hesabına peşine düşülen bir davaydı bu. Partileri defalarca kapatılan, başlangıcı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a dayanan bir dava. Bülent Ecevit’le, Tansu Çiller’le ortak iktidar oldular, Erbakan başbakanlık da etti. 28 Şubat onlardan çekinen, bu dava sahiplerinin Cumhuriyet ilkelerini yıkmak amacında olduğunu “değerlendiren” rejimin zinde güçlerinin yaptığı bir kansız darbeydi.

Dava sahiplerinden bir bölümü, başta Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç, Abdüllatif Şener, Binali Yıldırım, İdris Naim Şahin olmak üzere, “Hoca” dedikleri Erbakan’ın Milli Görüş’ünden ayrılarak gömlek değiştirdiler, yeni bir parti kurdular: AKP. Bu insanlar “dava”nın yenilikçi kanadıydı. AKP 2002 genel seçimlerine katıldı, seçimi kazandı, sonraki seçimleri de kazandı, 13 yıldır iktidarda… 

AKP Cumhuriyet boyunca ve özellikle son 30 yılda yaşananlardan, hele hele 28 Şubat darbesinden dersini almış, ezberlemişti. Meselenin seçimi kazanmak değil, iktidar olmak, iktidarda kalmak olduğunu çok iyi biliyordu. “Dava”yı genişletip onu bir özgürlük mücadelesi haline getirmek gerektiğini anlamıştı. İnanç özgürlüğünün yanına düşünce ve ifade özgürlüğünü de koydular. Bunlar bu ülkede yaşayan herkesin özlemini duyduğu, hasretini çektiği kavramlardı. Geniş bir kabul ve destek gördü. Gülen Hareketi gücünü AKP’nin arkasına koydu. İlerlemeciler, liberaller, demokratlar destek verdiler. Kürtlerin silah yerine siyasete katılma talepleri kabul gördü, çözüm ümidi yeşerdi. Avrupa Birliği’ne katılım süreci canlandı, hız kazandı. Dünya, Tayyip Erdoğan önderliğindeki bu yeni açılımı alkışladı.

Derken, bu destek(ler) sayesinde iktidarları sağlamlaşınca, Türkiye’ye sunulan davanın özü değişti, tersyüz edildi. Gülen Hareketi ile gönüllü iktidar paylaşımı gereksiz oldu. Artık kimseye, dış desteğe de ihtiyaç kalmadığı zannıyla gemi azıya aldılar. Alışkın olduğumuz, dayak yiye yiye sırtımızın nasırlaştığı kırk katır-kırk satır “rejim”i, eski dönemlere taş çıkartan bir hoyratlıkla geri döndü. Bırakalım itirazı, muhalefeti, eleştiriyi, ses çıkarmak dahi suç sayıldı, yasak oldu. Dava, bir kişinin, tek bir kişinin bağırıp çağırma, azarlama, hakaret, cezalandırma ve ulufe dağıtma gücünü pekiştirme davası haline dönüştü.

Bugün yaşadığımız budur. Ve bu seçimler bunun için önemlidir. Öyle bir rejimi istiyor muyuz? Öyle bir niyete, öylesi bir “dava”ya geçit verecek miyiz?

Başta Türkler olmak üzere bütün halkların ve inançların, Kürtlerin, Çerkezlerin, Lazların, Ermenilerin, Rumların, Yahudilerin, Şafi ve Hanefi müslümanların, Alevilerin, Hıristiyanların, Musevilerin, hülasa bu topraklar üzerinde nefes alıp veren herkesin iyi bir vicdan ve durum muhasebesi yapması gerekir… Asıl davanın eşitlik, özgürlük, barış olduğunu düşünenlerin, bütün sorunların temelinde haksız-eşitliksiz paylaşım olduğunu bilenlerin, hesap sorma/hak arama imkanı (yani demokrasi) yoksa geleceğimizin de olmayacağını gören herkesin 7 Haziran’da Tek Adam Yönetimi’ne hayır demesi gerekir.

Bunun görünen tek yolu, HDP’nin meclise girmesidir. 

Gelin şu utanç verici yüzde 10 barajını yıkalım. Gelin oylarımızla HDP’yi meclise taşıyalım. Huzur için. Adalet için. Davamız yeniden barış, özgürlük, eşitlik, demokrasi, insanca yaşama davası olsun. Kendi yarınımız için. Çocuklarımızın geleceği için.

DAVA

Dava nedir diye sorsan Erdoğan’a
İktidar der sana
BaşBaşkan olmak benim kaderim
Oldum bittim.

Söz ister Sayın Başbakan:
Biz ne olacağız o zaman
Senin davan benim davam, anladık
Lakin işsiz kalırız be adam!

Öne çıkar Bülent Arınç ne demek
Dava mesir macunu demek.
Her derde deva bir macundur bu
Bütün zındıklara yedirmek gerek. 

Geride kalmanın telaşıyla
Atılır oradan Kemal Ağa:
Dava makus talihimizi yenmek,
Dava ebedi muhalefet, dava Cumhuriyet.

Çapulcu gençler çadır kurar
Dava geleceğimizdir diye.
Dava hak-hukuk, dava özgürlük
Bunlar niye sorulmuyor bize?

Toprağın altından seslenir biri
Bilinmez ölü mü yoksa diri mi:
Başımıza çöktü dünya kömürü
Dava bu madenden sağ çıkmak demek.

Parçalanmış bedenden yükselir sesi
Ötede bir kolu, burda gövdesi:
34 kişiydik biz bomba öncesi
Davamız nafaka, ölüm çaresi.

Görünür birden bir çocuk hayali
Kaşları bitişik gözleri nemli
Lirayı tutuyor cebinde eli
Dava fırından bir ekmek belli ki.

Heeyyyt! diye naralanır bıçkın
Davamı mı sordu, kimmiş bu uçkun?
Benim dava Necla, ıtır nefesli
Gaco bana vurgun, var mı ötesi? 

Hocaefendi önüne alır müritleri
Dava diye başlar vaaz
Dava kitabın söylediği
Dava namaz niyaz.

Dava, der beriki burnu havada
Dava… hani anlatmıştım ya
Dava, bilirsiniz a canım
Dava bakın bir daha anlatayım
Dava davadır.

Söz gelir dayanır Selahattin’e
Açık açık tane tane konuşur
Dava, diye başlar söylemeye
Dava barıştır, dava eşitlik
Dava hür yaşamak hep birlikte.

Böylece anlaşılmış olur dava
Herkesin davası ayrıymış dersin
(Sen başka söylersen silleyi yersin)
Dava sabahı şerifler hayrolsun
Allah rahatlık versin.

Kimi der dava alın yazısı
O bizim devletimizdir der bazısı
Kimi şöyle der kimi böyle
Dava nedir ki
Dava…uçtu gitti.

(W.H. Auden ile Melih Cevdet Anday’a kifayetsiz bir nazire)