Mükemmel bir casus

Casus romanlarının en başarılı ve ünlü yazarlarında biri olan John Le Carré’nin Alfa Yayınları’ndan çıkan ‘Son Casus’ isimli romanında, İngiliz istihbarat görevlisi Magnus Pym babasının cenazesi sonrası aniden ortadan kaybolur.

BÜRKEM CEVHER

Hem İngiliz İstihbaratı, hem Amerikan İstihbaratı, hem de Çekoslovak İstihbaratı Pym’in peşine düşer. Pym, Amerikan İstihbaratı’nın iddia ettiği gibi çift taraflı çalışan bir casus mudur, yoksa hayatının romanını yazmak üzere bir süreliğine sessiz bir kasabada inzivaya mı çekilmiştir? 

Le Carré’nin otobiyografisi

Le Carré’ın en otobiyografik romanı da sayılan ‘Son Casus’, çizgisel bir zamanda değil geri dönüşlerle ilerleyen bir roman. Bir yandan şimdiki zamanda bir casus avı başlarken diğer yandan da Pym’in çocukluğundan başlayarak geçmişine döneriz. Annesinden çok küçük yaşta ayrılmak zorundan kalan Pym, dolandırıcı babası, onun arkadaşları ve sevgilileri ile yaşar. Babası kadınlara düşkün bir adamdır, savaş zamanında karaborsadan bol miktarda para kazanır, iflas eder, sonra yine zengin olur ve yine iflas eder. Pym babasına hayran bir çocuktur ve üniversite yıllarında bile babası her çağırdığında ona yardıma gidecektir.

Pym, daha küçücük yaşlardan itibaren karşısındaki her insanın karakterine göre ayrı bir kişiliğe bürünerek herkese kendini sevdirir. Büyüdükçe de çeşitli ‘persona’lar yaratmakta ustalaşır. ‘Mükemmel bir casus’ oluşunda bu ‘persona’ları yaratmadaki becerisi büyük rol oynar. Pym, kitabın orijinal ismindeki gibi mükemmel bir casustur ancak en sevdikleri veya onu en yakından tanıyan kişiler bile karşılarındaki Pym’in ‘gerçek Pym’ olup olmadığından emin değildir.

Roman süresince Pym’in dünyasına gireriz, bu mükemmel casusu meydana getiren koşulları okuruz. Bu ‘persona’ları yaratırken kendi kişiliğini kaybeden Pym’in aslında tek isteğinin kitap yazmak olduğunu görürüz.

Amerikan polisiyelerinde ya da casusluk romanlarında olduğu gibi, aksiyon ve macera değildir le Carré romanlarında amaç. Ana karakterin psikolojik çözümlemesi yapılır; nasıl iyi bir casus olduğu, bu arada da ruhunu nasıl kaybettiğini okuruz. Hollywood filmlerindeki gibi yakışıklı, karizmatik adamlar da değildir le Carré romanları casusları. Emekliliklerini düşünen memurlardır, ailevi sorunları vardır. Büyük oyunlar çevirirler, ama her zaman oyun dışında kalma riskleri de bakidir. Amaç o büyük oyunlardan ziyade oyuncuların karakterleridir le Carré için. Oldukça güçlü karakterler yaratır, romanlar bittikten sonra da uzun bir süre o karakterle yaşar okur. Neyi, niçin yaptığını biliriz, anlarız karakterin. O nedenledir ki le Carré romanları edebi romanlardır aynı zamanda. ‘Son Casus’ ise le Carré romanları içinde bu özellikleri en yoğun şekilde yansıtan bir romandır.

‘Savaştan bu yana yazılmış en iyi roman’

Kitabın kapağında da özellikle belirtildiği gibi, Philip Roth ‘Son Casus’ için “Savaştan bu yana yazılmış en iyi roman” der. Pek çok eleştirmen ise kitabı le Carré’in başyapıtı ilan eder. Kitabı aksiyon romanı okumak isteyen okurlara ve belki onlardan da çok özellikle iyi bir roman okumak isteyen okurlara tavsiye ederiz. Kitapta le Carré’ın hayatının ipuçlarını bulmak da memnun edici bir ayrıntı olacaktır. 

Son Casus
John le Carré
Çeviri: Mehmet Harmancı
Alfa Yayınları
638 sayfa.