LEVON BAĞIŞ

Levon Bağış

OBUR

Alkol karası

“Şarap bir benmari kullanılarak damıtılabilir ve gülsuyu renginde bir şey çıkar ortaya”

Ebu Yusuf Yakub bin İshak el-Sabbah el Kindi

(M.S. 801-8719 Arap bilim insanı ve filozof; ‘Güzel Koku ve Damıtık Sıvılar Kimyası Kitabı’ndan)

Yunan uygarlığından kalan pek çok bilgi Avrupa’da artık unutulmuşken, Kordoba, Şam ve Bağdat’ta Arap bilginler, Yunan, Hint ve Pers kaynaklarından edindikleriyle, o zamanın dünyasına pek çok kıymetli bilgiyi taşımaya başlamışlardı.

Kuzey Mezopotamya’da, M.Ö. 4000’li yıllardan beri, parfüm için kullanılsa da, basit damıtma teknikleri biliniyordu. Yunanlar ve Romalılar bu tekniğe yabancı değillerdi. Bugün bizim içtiğimiz yüksek oranda alkolü üretmenin tek yolu olan damıtma işlemi tekrar gün yüzüne Arap bilim insanları tarafından çıkarıldı.

Şarabı ya da herhangi bir fermente alkollü içeceği, mesela birayı ısıtıp 78 dereceye getirirseniz, bu derecede kaynayıp buharlaşan ilk şey alkol olduğu için, içindeki alkolü saflaştırabilirsiniz. Rakı da, viski de, votka da, yani aklınıza gelecek bütün yüksek alkolü içkiler bu yolla üretilir.

Zaten bugün hemen her dilde kullanılan ‘alkol’ sözcüğü, onu ortaya çıkaran Arap bilim insanlarınca türetilmiştir. Arapçada, göz kapaklarını boyamak için kullanılan sürme tozuna verilen ad olan ‘al-koh’l’ den gelir.

Gerçi Arap bilim insanları bu içeceği keyif verici bir madde olarak değil, ilaç olarak kullanmışlar başlangıçta. Hıristiyan Avrupa’ya yayıldıkça bizim gibi kullanılmaya başlasa da, Avrupa’da da pek çok tıp okulunda kullanılan bu mucizevî sıvıya Latince ‘aqua vitae’ (yaşam suyu) adını vermişler. Montpellier Üniversitesi’nden, damıtmanın temel ilkelerini yazan Villanova’lı Arnauld, bu sıvının ilaç olduğuna inananlardan biriydi. “Biz buna ‘aqua vitae’ diyoruz. Bu son derece uygun bir addır, çünkü gerçekten de bir ölümsüzlük suyudur bu. Ömrü uzatır, kötü sıvıları temizleyip atar, kalbi canlandırır ve gençliği sürdürür” diye yazmış profesör...

Alkollü içkilerin şifa kaynağı olduğuna olan inanç, çok uzun yıllar geçerliliğini korumuş. Bunun en büyük örneği, herhalde ‘bitter’ler. Bugün pek çok kokteylde kullanılan, yüksek alkolün içinde pek çok baharatın bekletilmesiyle yapılan, bu acı ama çok lezzetli içkileri, benim gibi kovboy filmlerine aşina olanlar iyi bilirler. Pazar sabahları 11:00’de TRT 1’de gösterilen o filmlerde, kasabaya gelen ve her derde deva diye satılan o minik şişlerdeki mucize ilaçlar, aslında bitterlerin atasıdır.

Bugün herkesin bildiği ‘cin’ de sağlık alanında icat edilmiştir. 1550’li yıllarda, Hollanda’nın Lieden Üniversitesi’deki kimyagerlerden Français de le Boe, çavdardan damıtılan yüksek alkole pek çok baharat katarak, yorgunluğu giderecek, özellikle zor şartlarda yolculuk edenlere zindelik verecek bir ‘ilaç’ icat etti. İçinde ki baharatların en baskını olan ardıç, bu içkiye adını verdi. Ardıcın İngilizcesi ‘genevire’nin kısaltması olan ‘gin’, bizim bildiğimiz adıyla cin, hızla bütün İngiltere’ye yayıldı.

Cinin iyileştirici etkisi bilinmez ama, keyif verdiği bir gerçekti. Bolca içilmeye başladı. Veba salgıları başlayınca su yerine bile içildi. Sonraları, İngiltere Hindistan’ı işgal ettiğinde sıtma belasıyla karşılaştı. İngiliz ordusu, sıtmadan kırılan askerlerin, acı tadını pek sevmediklerinden içmeye yanaşmadıkları sıtma ilacı olan kininli tonikleri onlara içirmenin bir yolunu buldu: Cin ile toniği karıştırmak... En klasik kokteyllerden biri olan cin tonik böylece, ordu tarafından yaratılmış oldu.

Artık herkes alkolün getirdiği sağlık dertlerini çok iyi biliyor ve sağlıklı olmak için değil başka sebeplerle içiyor; ancak bu köşeyi takip eden pek çok arkadaşımın rakıyı şifalı addedip içtiğini çok iyi biliyorum. Bu arada, ‘rakı’ sözcüğü de Arapçadan gelir. Rakı damıtılırken, terler gibi damla damla akar; belki bu yüzden, Arapçada ter anlamına gelen ‘arak’ kelimesinden türemiştir. Sağlığınızı bozmadan tüketirken aklınızda bulunsun…