NAZAR BÜYÜM

Nazar Büyüm

DÖNÜP BAKTIĞIMDA 

Akrep ve insan...

İnsanın insana akrep etmez ettiğini, derler. Akrep var, akrep var... İnsan var, insan var.

(Ne güzel, Akahualpa Yupanqui’yi yazacaktım bugün, mutlu mesut. Güzel yurdum bırakır mı hiç?)

Komşumuz Yunanistan bir derin krize düşünce, Ankara’daki büyüklerimizden hamiyetli bir ses yükseldi. “Yunanistan komşumuzdur, bu dar zamanında yanındayız. Elimizden gelen her türlü desteği vereceğiz.” 

İnanır mısınız, yüreğim serinledi. Yunanistan gibi çok alanda sorun yaşadığımız bir ülke zorluk içindeyken, bakın görün ki,  yanında çevresinde üyesi olduğu AB ülkelerini değil, Türkiye’yi buluyor.

Baştaki söz yanlış. İnsan insandır, akrep değil. Ve insan insanlığını böyle zamanlarda gösterir.

Bu insaniyet baştaki büyüklerimizle sınırlı kalmadı. Türkiye’de bir kısım arkadaşlarımız, dostlarımız da bu tabloya kayıtsız kalmadılar. Bir bildiri yayımladılar. O bildiride Yunanistan’a kredi açalım, para verelim, falan demiyorlar. Diyorlar ki:

Türkiye ve Yunanistan NATO üyeleri olmalarına rağmen halledilemeyen sorunlar nedeniyle hala birbirlerine karşı büyük ölçekte savunma düzenlemeleri yapıyorlar.   Türkiye’nin 4. Ordu’su (Ege Ordusu) Yunanistan’a karşı konuşlanmış durumda. Buna karşılık Yunanistan eriyen bütçesinden her yıl askeri harcamalara 4 milyar Euro kaynak ayırıyor. Oysa iki ülke halkları karşılıklı sorunların çatışmaya yol açacağını düşünmüyor, birbirlerini düşman olarak görmüyor, her alanda dostça ilişkiler kuruyor. 

Türkiye kuvvet indirimine gidebilirse Yunanistan da bütçesindeki savunma harcamalarını azaltarak toparlanmasını kolaylaştırabilir. Böyle bir kuvvet indiriminin sağlayacağı tasarruf her iki ülkede de eğitim, sağlık, adalet alanındaki iyileştirmeler için kullanabilir.

Böyle bir adım, kimsenin kaybetmeyeceği, herkesin kazanacağı, iki ülke için maliyeti sıfır, kazancı yüksek bir dönüm noktası olur. Dahası, çatışmaların ve güven bunalımının yaşandığı bölgemizde komşuya  yardım etmenin onuru ve Ege’de güven ortamının tesisi bu anlaşmanın örnek alınacak kalıcı kazanımları olur.  

Böyle bir dileği, böyle bir girişimi doğru bulmaz mısınız? Desteklemez misiniz? 

İşte benim yüreğimi serinleten ikinci haber bu oldu.

Yunanlılarla biz bir denizin ayırdığı aynı halklarız. Bunu ben zaten biliyordum, Yunanlıları (1924/1964) ve Rumları (1924-) ülkeden kovalamadan önce... ve sonra. 

Türkiye-Yunanistan Dostluk Derneği’nin kurulması sürecinde ve sonrasında çok konuşulan bir konuydu bu. Konuşulan ve konuşmaya dahil herkesi etkileyen, herkesin paylaştığı bir görüş, bir inanış.

Yunanistan antik Yunan uygarlığının mirasçısı. Batı uygarlığı tümüyle eski Yunan’dan esinlenmiş, hala öyle bilir, öyle düşünür. Demokrasinin beşiği. Felsefenin, hele tragedyanın doğduğu, serpildiği toprak. Hala daha Sofokles’ten, Evripides’ten, Aristofanes’ten, Sokrates’ten, Aristo’dan, Eflatun’dan, Herodot’tan, Homeros’tan söz eder, feyz alırız; esrik Sapho’yu, antik Yunan epigramlarını, aforizmalarını bilir, tanırız. Aklımıza Perikles, Sparta, Atina gelir. Maraton’u, antik olimpik oyunları anarız. Biliriz ki, antik Roma’nın, Yunan’ın kadim yurdu bugünkü toprakları kadar Anadolu’dur. Ege’de kurulan krallıkları, Likya’yı, Lidya’yı, Frigya’yı, Bitinya’yı, Truva’yı, Ida Dağı’nı -ki Olimpos’tur- bilir, söyleriz. Mezelerimiz, içkilerimiz, kasap oyunumuz, rembetikomuz, hele keyfimiz aynıdır. 

Yunanistan... Ritsos’un, Kazancakis’in, Seferis’in, Elitis’in, Theodorakis’in, Hacıdakis’in yurdu. Nazım’ın 

Sonra, her şafak vakti, doktor,

her şafak vakti kalbim

Yunanistan'da kurşuna diziliyor.

dediği ülke.

İşte o Yunanistan pek çok bakımdan -örnekse, militarist diktasını alaşağı etmek bakımından- bizden fersah fersah öndedir. Halkı faşizmle savaşmıştır. Demokrasisi gelişkindir, sendikaları, sağı-solu vardır. Cumhurbaşkanı dikta heveslisi, kral olma hırsı içinde değildir. Yani güzel, hoş bir ülkedir Yunanistan, insanları güzeldir, hoştur.

Yunanistan, Avrupa Birliği üyesidir. Nedeni niçini ayrı konu, gel zaman git zaman bu ülke, Yunanistan, o güzel insanlar, Yunanlılar, yani bizi sade bir denizin ayırdığı komşularımız, güçlük yaşadıkları bir evreye girdiler. 3-4 yıldır. Top atmak, batmak üzereler. 

Biliyorsunuz, ülke batmaz, insanlar batar. 

İşte tam bu sırada, Türkiye’den bu güzel yardım eli uzanmış, bu alicenap yaklaşım içimizi ısıtmışken Türkiye’ye piyango vurdu. Yıllar süren bir dava, Türkiye ile Yunanistan arasındaki dava, Türkiye lehine sonuçlandı. Dava sonucuna göre, Yunanistan Türkiye’ye 100 milyon ABD doları ödemeye mahkum edildi.

Ne güzel değil mi? Ne güzel fırsat... Mahkeme kararıyla gerdeğe gireceksin. Cebinden kırk para çıkmadan komşuna yardım edeceksin. Dünya senin ne kadar yüksek gönüllü, ne denli rahman, ne ölçüde inayet sahibi olduğunu görecek. Yüz milyon dolar (hele cebinden çıkmayacaksa) Türkiye için hiç para, Yunanistan için kurtuluş değil, ama büyük bir katkı, büyük bir jest... Dünya önünde... üyesine sırt çevirmiş, Türkiye’ye yüz vermeyen Avrupa önünde... Yarım milyar dolar reklamdan iyi. “Bu zor günlerinde böyle bir talepte bulunamayız. Yunan halkına helal olsun. Ne zaman bellerini doğrulturlarsa o zaman öderler,” deyiver. Bağışlama, o alçaltıcı olur. Ama isteme, hemen ödeyin de deme, işte o gaddarlık olur.

Değil mi?

Değil. Değilmiş.

Bir Enerji Bakanımız var, Taner Yıldız. Hükümetin en çalışkan, en ciddiyetçi bakanlarından. Onu hatırlarsınız, Soma faciasında gecesini gündüzüne kattı. Ordan hiç ayrılmadı. 301 maden işçisinin öldürüldüğü o fecaatte, başbakanının (RTE) “Böyle şeyler olur, fıtrattandır,” demesine rağmen, çalıştı, didindi... Ama kimseyi kurtaramadı. O yara hala, bir eczane pansumanı olsun yapılmadan, kanıyor.

İşte o bakanımız, Taner Yıldız, müjdeyi verdi: "Bizim adımıza sevineceğimiz, Yunanistan adına üzüleceğimiz haber vermek istiyorum. Dört yıl önce açtığımız bir tahkim davası vardı. Paris'te bu dün sonuçlandı ve Türkiye'nin lehine karar açıklandı. (…)Bu rakamın da 100 milyon dolarlar civarında olduğunu söylemem lazım.

Tabii biz Yunanistan'ın bu zor durumunda kendilerine yardımcı olmak isterdik ama takdir edersiniz ki vatandaşımızın, bizim ülkemizin çıkarlarının ön planda olduğunu ve bizim görevlerimizin de bu çıkarları koruma adına yürütüldüğünü söylemem lazım.  Bunu da bayram öncesi ülkem adına sevindiğimiz bir nokta olarak arz etmek istiyorum."

Ne dersiniz, yazının ilk satırına dönelim mi?

Suruç... İŞİD. Korkarım daha işin başındayız.