Rojava’da olanları anlamak için

SERAP ÇAKIR

Kobanê hem gerçek hem de simgesel. Asla düşmemeli! Etnik azınlıkların ve dinsel çeşitliliğin beşiği Rojava’da olup bitenleri siyaset bilimci Thomas Schmidinger, yerinde inceledi ve önemli aktörleriyle mülakatlar gerçekleştirdi. ‘Suriye Kürdistanı’nda Savaş ve Devrim’ derli toplu bir Suriye analizi içeriyor. Yordam Kitap’tan çıkan kitabın odağında Rojava yer alıyor, röportajlar ve saha araştırmalarına dayanıyor. 

Thomas Schmidinger öncelikle Suriye’de yaşanan çalkantılı günlerin bir portresini sunmuş okuyucuya. Bunu yaparken de Suriye Kürdistanı’nda yaşananlar ışığında bir çerçeve çizmiş. Suriye Kürtlerinin geçmişten günümüze yaşadıklarını içeren siyasal ve sosyal bir tarih anlatısıyla işe başlamış.

Schmidinger’in ‘Suriye Kürdistanı’nda Savaş ve Devrim’ kitabında ele aldığı konulardan birisi de dinsel, dilsel ve etnik kimliklerin epeyce ön planda olduğu renkli yelpaze. El-Nusra Cephesi ve IŞİD gibi çetelere karşı ayakta durmaya çalışan ve kimi zaman birbirlerini destekleyerek dayanışan kimlikler gözler önüne seriliyor. Kitabı çarpıcı kılan yanlarından birisi ise Suriye’de bulunan ve pek çok STK, parti ve dini kimliği temsil eden önemli isimlerle mülakatların yapılmış olması. Bunun içinde Kürt Partileri, Hıristiyan topluluklar ve hatta müzik dernekleri de var. Böylece Suriye’de yaşanan savaşın onların gözünde nasıl değerlendirildiğini, aralarındaki çıkar çatışmalarını ve dayanışmayı bir nebze olsun anlama imkânına kavuşuyoruz.

Suriye Kürdistanı’nda bir diğer ismiyle Rojava’da ve en önemlisi son dönemde haberleri ve yaptıkları başarılı mücadelelerle IŞİD’in eline düşmeyen Kobanê’de neler olup bittiğini öğreniyoruz.

Bugünkü durum

Rojava, 2014 Ocak’tan beridir üç kantondan oluşuyor. Bu kantonlar IŞİD (Irak ve Şam Devleti) tarafından kontrol edilen bölgelerle birbirinden son günlere kadar ayrılmış durumdaydılar. Telabyad’ın  YPG’lilerce IŞİD’in elinden alınmasıyla birlikte günlerdir süregelen insanlık dramı da Cizire ve Kobanê arasında açılan koridorla bir nebze olsun azalacak gibi görünüyordu; ta ki Kobanê’ye IŞİD tarafından gerçekleştirilen son saldırıya kadar. IŞİD’in Türkiye’den sızdığı iddiaları bir yana, orada yaşananlar ben bu satırları yazarken gözyaşıyla giderilecek gibi değildi. Ama şimdilik! IŞİD’in nasıl gelişip serpildiğine ve ülkenin iç savaşa nasıl sürüklendiğine gelince onu da Schmidinger bakın nasıl açıklıyor: “2012’de silahlı bir devrime dönüşen süreç zaman içinde mezhepçi ve etnik bir iç savaş olarak gelişti. Yüksek rütbeli, cihatçı bir kadronun rejim tarafından serbest bırakılmasının ardından muhalefet de değişti. El- Nursa Cephesi ve Irak Şam İslam Devleti gibi yeni askeri aktörlerin dünya kamuoyu önünde askeri ve siyasi etkileri artarken, Suriye muhalefetinin saygınlığı yara aldı. Suriye, erkek ve sayıları giderek artan kadın cihatçı maceracıların hedef ülkesi haline gelip her geçen gün çeşitli savaş ağalarının ve suç çetelerinin eline düştü.”

Cizire, Kobanê ve Afrin olarak üç kantondan oluşan Rojava’da hakimiyet, çok kültürlü olmakla birlikte, Kürtlerin elinde. Kantonlar arasındaki sınırlarda ise IŞİD ve El Nursa Cephesi’nin kontrolünde olan bölgeler var. Kobanê özellikle yalnızlaştırılmış bir kanton olarak son günlere kadar haritadaki yerini almıştı. Eskiden tahıl ve sebze ekilen ve Suriye’nin neredeyse yarısına sebze ve buğday tedarik eden kanton şimdilerde yıkık ve harap durumda. IŞİD özellikle Kürt bölgelerinin elektriğini ve suyunu elinde bulunduruyor ve şehirler bu nedenle karanlıkta ve sağlıksız su kaynaklarıyla yaşama tutunmaya çalışıyor. Türkiye sınır kapılarının kapalı olması da kaçakçılığın son derece artmış olmasını bizlere açıklayabiliyor. Ancak Kobanê’nin şehrin tamamının yıkılması pahasına savunulması Suriye Kürtlerinin uluslararası alandaki kabulünü de artırmış görünüyor. IŞİD korkusuyla yer değiştiren Araplar ve Türkmenlerin oradaki nüfustaki payının azaldığı gerçeği de bizlere bir başka çerçeve çiziyor.  

IŞİD kazanırsa…

Suriye’de ve Rojava’da işler karışık. Kimin başarı kazanıp, kimin kaybedeceği güç dengelerine göre her an değişebilir. Kırılgan bir süreç oradaki sivil halkın geleceğini belirleyecek gibi duruyor. IŞİD’in kazanması demek, yalnızca Kürtlerin kaybetmesi anlamına gelmeyecek. Güç dengeleri değişecek ve orada tüm etnik ve dinsel azınlıklara yönelik bir katliam yaşanacak. Ben bu satırları yazarken Türkiye IŞİD cehenneminden kaçan Türkmenlere sınır kapılarını henüz açmıştı, stratejik önemdeki Cizire-Kobanê kantonları arasında bir koridor oluşturulmuştu ve IŞİD çetesinden kimilerinin Türkmenlerin yanında sırıtışlarını gazeteci arkadaşlarım fotoğraflamışlardı. Birkaç gün sonra ise IŞİD, Doğu, Batı ve Güney bölgeleri tamamen YPG’nin kontrolünde olmasına rağmen Kobanê’ye saldırmayı başarmıştı.

Roj güneş ve gün demekmiş. Rojava ise ‘Günbatımı Ülkesi’ anlamına geliyor. Güneş, gelecek günlerde kimin için doğacak hep birlikte göreceğiz. 

Suriye Kürdistanı’nda Savaş ve Devrim
Thomas Schmidinger
Çeviri: Sevinç Altınçekiç
Yordam Kitap
256 sayfa.