Hayat tam da böyle bir şey

BÜRKEM CEVHER

David Wagner, Türkçe’ye çevrilen ilk yapıtı ‘Hayat’ta karaciğer nakli olan bir adamın, nakil öncesi hastanede, sonrasında ise rehabilitasyon merkezinde yaşadıklarına odaklanıyor. Kendisi de karaciğer nakli olan yazar, romanda hayat, hastalık ve hastalıkların insan üzerindeki etkileri üzerine düşüncelerini duru bir dille sunuyor. 

Dönüm noktası olarak hastane

Kitabın başında roman kahramanı Bay W. evine gider, hafif bir şeyler yer, boğazına bir şey takıldığını hisseder, banyoya gider ve kan kusar. Hemen ambulans çağırır ve hastane serüveni başlar. Tüm bunlar sadece ilk üç sayfada olur. Bay W.  hastane öncesi detaylara fazla değinmez. Asıl macera hastanede başlamaktadır. Kitap bu haliyle okuru karamsarlığa sürükleyecek gibi görünmektedir. Ancak yazar kendine acımaz, acınmasına izin vermez. Hastane anılarını anlatırken kendi hayatını da anlatır, hastane bu hayatın bir dönüm noktasıdır.

Kitap, kimi birkaç sayfa kimi de sadece bir cümle uzunluğunda 277 bölümden oluşuyor. Her bölümün kendine has bir tınısı var. Bazı bölümlerde  Bay W.’nin çaresizliğini, bazı bölümlerde ise komik anılarını okuyoruz. İnce bir hastane eleştirisi de var kitapta. “Ama burada hastanede tedavi edilen vücut artık benim değil. Onu teslim ettim, altına imzamı attım, başkalarına bıraktım” derken, hastanedeyken vücudumuz üzerinde söz hakkımız kalmadığını, o vücudun hastane çalışanları için üzerinde çalışılabilir bir malzemeye dönüştüğünü anlatmaktadır.

Hemşirelerin bir kısmı zoraki bir nezaket gösterir, bir kısmı gerçekten naziktir. Gece hemşiresinin boş su şişelerinden yakındığını anlattığı bölümde şöyle yazar Wagner, “Kendine dolu şişe alanın boşları da pekâlâ geri götürebileceğini belirtmeden geçmez. Bu eğitim denemelerini seviyorum. Yeniden sekiz yaşındayım, birazdan annemi çağıracağım.” Gerçekten seviyor mudur bu eğitim denemelerini? Yoksa o anda bu sözleri sineye çekmekten başka şansı yok mudur?

Karaciğer nakli öncesinde gazetelerden topladığı ilginç ölüm hikayeleri yazarın ve roman kahramanının nakil öncesi ruhsal durumuna en çok ışık tutan bölümlerden biri. Bazıları acıklı çoğu da trajikomik bu hikayelerle Wagner ölümü tiye almaktadır. Ölüm korkusunu kara mizahla örtmek isteyen pek çok hastanın adına konuşmaktadır aslında.

Yazarın yorgunluk üzerine yazdığı bölüm kitabın en güzel bölümlerinden biri. Kitaptaki felsefi tartışmalar ise başlı başına edebi/düşünsel bir ziyafet. Hastalıklar ve hastalıkların insan üzerindeki etkileri, ölümün doğallığı ve organ nakli üzerine düşünceleri özellikle okunmaya değer. Hastalık koşulları ve etkilerinin anlatıldığı kimi bölümler okuru zorlasa da yazarın mizahı elden bırakmaması, düşünsel tartışmalarla okuru da düşünmeye sevk etmesi ve kişisel gelişim kitaplarındaki ‘hayat her şeye rağmen çok güzel hadi mutlu olalım’ tuzağına düşmeyerek umudu ancak hissedilebilir düzeyde tutması ile çok başarılı. Sadece olayları okuyup geçmek istemeyen, olayların arkasındaki kavramları da düşünmek isteyen okurlar için.

Hayat
David Wagner
Çeviri: Ayça Sabuncuoğlu
Everest Yayınları
253 sayfa.