Sınırsız kibirin güncesi

“Sonuçta insanın mezarı onun en son kendini ifade imkânıymış.” Üzerine kitaplar yazılabilecek kadar derin anlamlar ifade eden bu cümle, Günter Grass’ın ‘Kurbağa Güncesi’ adlı eserinin en vurucu ama en kısa cümlelerinden biriydi. Kısa oluşu, bana kalırsa, insanoğlunun şikayet edip durduğu yaşam süresine yapılan bir gönderme, vurucu oluşu ise insanın ölüm karşısında düştüğü aciz ve komik durumu bu denli açık ifade etmesinde gizliydi.

Rafi Atam

"Çünkü hiçbir şey, diyorum sana, hiçbir şey, hayat bile son bulmuyor. Alexandra’nın vurulmuş erkek kardeşi, benim yanmış, paramparça olmuş erkek kardeşlerim yaşamlarını sürdürüyorlar. Herhangi bir yerde ya da hiçbir yerde - kavrulmuş gitmiş bile olsalar daha içimizde yaşayıp gidiyorlar, sona ermek istemiyorlar, dahası yaşanmak istiyorlar, bizim tarafımızdan yaşanmak…”

“Sonuçta insanın mezarı onun en son kendini ifade imkânıymış.” Üzerine kitaplar yazılabilecek kadar derin anlamlar ifade eden bu cümle, Günter Grass’ın ‘Kurbağa Güncesi’ adlı eserinin en vurucu ama en kısa cümlelerinden biriydi. Kısa oluşu, bana kalırsa, insanoğlunun şikayet edip durduğu yaşam süresine yapılan bir gönderme, vurucu oluşu ise insanın ölüm karşısında düştüğü aciz ve komik durumu bu denli açık ifade etmesinde gizliydi. Üzerine düşünüp durdum acaba hangi canlı türü öldükten sonra kendini ifade etmeye bu kadar meraklıdır diye, inanın bir cevap bulamadım. Sanırım biz insanları eko-sistemin bir parçası olmaktan çıkarıp ego-sisteme taşıyan en önemli özellik, sınır tanımayan kibrimiz olsa gerek, baksanıza mezarlarımızla bile gurur duyuyoruz!

Polonya kışının rüzgarı

‘Kurbağa Güncesi’ her şeyden önce müthiş bir düş gücüyle yazılmış ironik bir roman. Hikâye zaman zaman acımasız ve sert olsa da yazarın yaratıcılığı ve görselliğe olan tutkusu, zihninizde kelimelerle beraber akıp giden sinematografik bir görsellik hissi yaşamanıza sebep oluyor. Kitabın kahramanlarıyla mezarlıkları birlikte dolaşıyor, kurbağaların seslerini dinleyip yüzünüze çarpan Polonya kışının rüzgarını duyumsayabiliyorsunuz. Bu, hayatını kitap okuyarak geçirmiş bir insan olsanız dahi pek az yazarın size hissettirebileceği türden bir hazdır.

Günter Grass çağdaş Alman edebiyatının en önemli romancı, oyun yazarı ve şairlerinden biri olarak kabul ediliyor. 1927 yılında bugün Polonya topraklarında bulunan Danzig’de doğan yazar, Nazi döneminde yetişmiş olduğu için mecburi askerlik döneminde Hitler gençliği örgütünde yer almak zorunda kaldı. Savaş esnasında yaralanıp tutsak düşen yazar, savaştan sonra Berlin Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü’nde okudu. Öğrencilik döneminden sonra geçimini sağlamak için karaborsacılık, mezartaşı imalatı, caz davulculuğu gibi birçok iş yaptı. 1956 yılında Paris’e giden Grass, 1959’da kendisine dünya çapında ün getiren ‘Teneke Trampet’ romanını kaleme aldı. 1999 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan yazar, 13 Nisan 2015’te Lübeck’te öldü.

Kitap; Polonyalı, dul, gotik melek uzmanı Bayan Piatkowska ve Alman, dul, sanat tarihçisi Bay Reschke’nin tuhaf karşılaşmalarıyla ortaya çıkan entelektüel ve barışçıl bir fikir birliği etrafında şekilleniyor. Polonya’dan göçmüş Almanların yurtlarında gömülmesinin iki ülke arasındaki barışa katkı sağlayacağını düşünen Piatkowska ve Reschke, projelerini hayata geçirme heyecanıyla yola çıkarlar. Şansları yaver giden iki barış gönüllüsü insan, birçok engeli ve bürokrasiyi umduklarından kolayca aşarak hedeflerine her geçen gün bir adım daha yaklaşmanın heyecanını yaşarlar.
Projelerinin hayata geçmesiyle birlikte her geçen gün yeni bir hayal kırıklığı yaşayacak olan çift, iyi niyetle ortaya çıkardıkları bu barışçıl fikrin liberal kapitalizmin dişlileri arasında nasıl paramparça edildiğini, en ön koltuktan izleme şansızlığını yaşayacaklarından habersizdir.

Günter Grass, önceleri herkesi memnun edip, çok makul görünen yeni fikirlerin olayın özünden kopup bir çıkar çatışmasına dönüşmesini, barışçıl bir proje olarak ortaya atılan Alman - Polonya Mezarlık Şirketi’nin ekonomik durumları daha iyi olduğu için salt Alman mezarlığı haline dönüşünü, postmodern tabut tasarımlarından golf turizmine uzanan bir insanlık komedisi halini alışını ustalıkla kaleme alıyor.

Barışçıl mezarlık fikri

Kitabın birinci boyutunda barışçıl mezarlık fikrini ustalıkla anlatan Grass arka planda ise akıp giden tarihi en çarpıcı biçimleriyle gözler önüne seriyor. O tarihlerde henüz başlamış olan Körfez Savaşı’nı, Avrupa’nın içinde bulunduğu açmazları, Batı dünyasının soğuk ve küçümser bakışlar attığı Asya’nın kendini dünyaya kabul ettirme mücadelesini romanında yarattığı karakterler üzerinden basit ve yalın bir biçimde dile getiriyor.

Bütün bu karmaşık siyasi dünya halleri içinde savrulan karakterlerin iç dünyalarının ön perdedeki hikâyenin vuruculuğuna rağmen arka planda kalamayacak kadar derin ve etkili bir biçimde anlatılmış olması kitabı başarılı hale getiren önemli etkenlerden biri olmuş. Özetle Günter Grass çarpıcı, bir o kadar ironik ve iç gıcıklayıcı bir esere imza atarken her birimizin iç dünyasına ayna tutacak bir eser yaratmayı başarmış görünüyor.

Kurbağa Güncesi
Günter Grass
Çeviri: Fatih Özgüven
Everest Yayınları
255 sayfa.

Etiketler

Günter Grass