Edebiyat gurmeleri için

Çokça ve yanlış kullanılan Gurme kelimesinin kökeni ‘gourmand’, yani obur kelimesinden gelir. Her ne kadar gurme kelimesi çok daha sofistike ve özel bir imgeye sahipse de aslında bir gurmenin obur olmasını beklemekten daha doğal bir şey olamaz herhalde. ‘Gurmenin Son Yemeği’ kitabı, bir oburdan ziyade bir gurmenin sadece kırk sekiz saat ömrü kalan Fransa’nın en ünlü yemek yazarı ve eleştirmenin son saatlerini anlatıyor.

‘Yaşamımın ilk ve son gerçeği’
Kitabımızın kahramanı, “Öleceğim ama yüreğimde cirit atan bir tadı anımsamayı bir türlü başaramıyorum. Biliyorum ki bu tat, tüm yaşamım boyunca susturduğum bir kalbin anahtarını elinde tutan, tüm yaşamımın ilk ve son gerçeği” diyor.

Büyükannesi sayesinde kazandığı yemek zevkini daha sonra mesleği haline getirmiş bir kişi kendisi… Üstelik işinde olabileceği en üst noktaya yerleşmiş, bir restoranı şehrin en ünlü mekânı haline getirme yada en sevilen mekanı batırma imkanına sahip bir gastromi tanrısı…

Son saatlerinde kapıcısından pekte geçinemediği evlatlarına, aslında kendisine çok benzeyen ama kendisinin çok kızdığı büyük babasına kadar onlarla yaşadığı anların izini sürürden bir kitap gurmenin son yemeği. Proust’un meşhur kurabiye anlatımına taş çıkartan onlarca paragrafı barından kitap gerçekten iştah açıyor.
Yemeği, içmeyi bazı satırlarda ibadet gibi ele alıyor. Örneğin viski ile ilgili bazı satırlar şöyle;

“Uyuşmuş yaşlı bir kokana gibi son derece dikkatli bir şekilde dudaklarımı bu akışkan yanardağ lavına değdiriyordum ve… Ey o müthiş etkinin şiddeti! Ağzın içinde bir biber yanması ve zincirlerini koparmış bir sürü unsurun aniden patlayıp yayılması; ağızdaki organların hiçbiri artık varlıklarını sürdürmüyorlar, ne dil var, ne damak var, ne yanakların içi, ne de ağız mukozası: sadece içimizde başlayan ve ortalığı kasıp kavuran bir kara savaşının her şeyi yerle bir ediyormuş duygusu. Hayranlığın o insanı kendinden geçiren etkisiyle ağzımdaki ilk yudumun normalinden biraz daha uzunca bir süre dilimin üstünde gezinmesine izin verdim, aynı merkezden yayılan dairesel dalgaların dilimin yüzeyinde yayıldıklarını hissediyordum. Bu viski içmenin birinci şekliydi: vahşice okkalı bir yudum almak ve buruk ve sert tadını algılayabilmek için biraz ağızda tutmak, sonra aceleyle ikinci ikinci yudumu alıp hemen yutmak ve biraz gecikmeyle tüm sinir ağınızın kızışmasını hissetmek; hem de ne kızışma, adeta yanma! Bu, güçlü alkol içeren içki içicilerinin basmakalıp bir şekilde yaptığı gibi doymak bilmeyen açgözlülüklerinin öznesini oluşturan alkolü, tek seferde mideye indirmek, sonra şokun etkisiyle gözleri kapamak, ardından rahatlama ile yaşanan sarsıntının ifadesi olarak derin bir iç geçirerek nefesi ağızdan dışarıya vermek; işte, viskinin ikinci içiliş şekli bu. Alkol gırtlaktan transit olarak geçtiği için dil üstü dokuları işlevlerini yapmayarak hissiz kalıyorlar, ama göğüsteki sinir ağının dört dörtlük duyarlılığı sayesinde içinizi alkol plazma bombasının sıcaklığı sarıyor. Isınıyor, tekrar ısınıyor, yüksek hararet göğsünüzün her tarafını sarıyor, insanı kendine getiriyor, mutluluğu hissediyorsunuz. Etrafa yaydığı mutluluk ışıltılarıyla insanı rahatlatan bir güneş adeta.”

Fas doğumlu Fransız yazar Murriel Barbery çağımızın gastronomi çılgınlığına göz kırpan bir kitap yazmış. Yemekleri bazen orgazmik gibi gereğinden fazla değer vererek tüketen bir obur olarak benimde canımı çektiren pek çok satırı içinde taşıyan çok sağlam bir edebi metin gurmenin son yemeği.
Hem edebi hem de lezzetli bir kitap arıyorsanız tam sizlik bir kitap. 2013 yılında kaybettiğimiz Armağan Sarı tarafından yapılmış özenli tercümesi de kitabı okumak için bir bahane olabilir.

Gurmenin Son Yemeği

Murriel Barbery

Çeviri:Armağan Sarı

Kırmızı Kedi Yayınları

144 sayfa



Yazar Hakkında

Levon Bağış

OBUR