Avrupa’nın kilitleri kırılırken

MÜLTECİ-DER İdari Koordinatörü Pırıl Erçoban’la, Avrupa'da mülteci krizine çözüm arayışlarını konuştuk.

Önce Irak ve Afganistan, ardından Suriye savaşlarından kaçan mültecilerin yıllardır yaşadığı insanlık trajedisi ,nihayet Avrupa’da yankı buldu. Son iki haftada yaşananlar, Macaristan’ın tüm engellemelerine rağmen hayatta kalmak için yola devam eden mülteciler için yeni bir umut oldu. Almanya’nın sınırları açmasının ardından, yürüyerek Almanya ve Avusturya’ya giriş yapan sığınmacıların bir kısmının yeni hayatlarına başlayadursun, gelmekte olan binlerce sığınmacının durumunun ne olacağı halen belirsizliğini koruyor. 

Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, 9 Eylül’de yaptığı açıklamada, önümüzdeki iki yıl içinde 160 bin mültecinin AB ülkeleri arasında dağıtılmasını öngören planlarını açıkladı. Öte yandan, BM’nin verdiği rakamlara göre, iki yıl içinde 850 bin sığınmacının Akdeniz’den Avrupa ülkelerine ulaşması tahmin ediliyor. Sadece 2015 yılındaysa yaklaşık 360 bin kişi ,aynı yolculuğu yapmak zorunda kaldı. En az 2 bin 500 sığınmacıysa bu uğurda hayatını kaybetti. MÜLTECİ-DER İdari Koordinatörü Pırıl Erçoban’la, mülteci krizine çözüm arayışlarını konuştuk. 

Geçtiğimiz hafta Yunanistan’da düzenlenen, sığınmacı kriziyle ilgili bir toplantıya katıldınız. Oradaki gözlemlerinizi paylaşır mısınız?

Mülteci akını karşısında neler yapılması gerektiği konusunda ne Yunanistan hükümeti, ne yerel yönetimler, ne de STK’lar hazırlıklı değil. Yunanistan genelde transit ülke olarak kabul ediliyor; fakat son akınlarda bu insanların bir kısmı belki Yunanistan’da sıkışıp kalacak, yerleşik bir nüfus doğacak. Bununla ilgili nasıl bir yöntem izlenmeli, kamu hizmetleri nasıl verilebilir, yetkililer ne yapmalı, bunlar konuşuldu. Yunanistan ciddi bir ekonomik kriz içinde. Pek çok kamu hizmeti ya verilemiyor ya da zar zor veriliyor. 

Pırıl Erçoban

Yunanistan’da mültecilere nasıl yaklaşılıyor? Geçtiğimiz günlerde Midilli’deki göçmen kampına iki kişi molotof kokteylli saldırıda bulunmuştu. 

Toplantıda konuşulan konulardan biri de, aşırı sağcı yabancı karşıtı görüşlerle nasıl mücadele edileceği oldu. Şu anda daha ılımlı olsa da iki sene öncesine kadar yabancı olduğunu düşündükleri herkese saldıran bir hareket vardı ve bu hareket şimdi Meclis’te. Ama ülkede bir yandan da mültecilerle ciddi bir dayanışma da var. Göçmenler, Midilli’de Molivos kıyısına geliyor ve orada kayıt olmak için adanın merkezine gelmeleri gerekiyor. 60-70 kilometrelik bu yolda otobüse binemiyorlar, insanların arabalarına almaları yasak. Son dönemlerde insanlar dayanışma amacıyla yasağı dinlemedi, arabalarıyla mültecileri merkeze getirdiler. Yerel halkın, aktivistlerin desteğiyle 100 kişiyi barındırabilecek bir kamp kuruldu.

BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, göçmen krizine karşı Avrupa Birliği ülkelerinin temel ihtiyaçları karşılama noktasında ortak politika üretilmesi gerektiğini söyledi. Bu nasıl mümkün? 

Avrupa’da ortak bir iltica politikasından söz etmek zor. Dublin düzenlemeleri çerçevesinde, sığınmacının Avrupa’da ayak bastığı ülke, prosedürü yürütmekle yükümlü. Bu sistem, dış sınırların kıyısında olan Yunanistan, İtalya, Bulgaristan, Malta gibi ülkeler için yük oldu. Almanya bir süredir sığınmacıları, kayıt altına alınan ülkelere göndermeme politikası yürütüyor. Son iki haftadır yaşananlar, Dublin düzenlemelerinin ne kadar adaletsiz bir dağılıma neden olduğunu da bir kere daha gösterdi. Almanya’nın sınırları açma politikası, sistemin çalışmadığının teslimi anlamına geliyor. 

Son iki haftada yaşananlar, “Neden şimdi?” sorusunu da akla getiriyor. Sizce neden şimdi?

Bunu biz de merak ediyoruz. Sanıyorum yaşananlar, Avrupa ortak iltica politikası ortaya çıkması konusunda Almanya dışındaki ülkelerin kayıtsız kalması ve direnmesinin sonucu. Kapıyı tutarak, kilitleyerek olmuyor artık. İnsanlar girdi Avrupa’ya. Macaristan ne girişe, ne de çıkışa izin veriyor. İnsanlar sınırlarda ciddi sorunlar, sıkıntılar yaşadılar. Almanya’nın inisiyatifyle ilgili yorumların çoğu iyi. Ama eleştirenler, “Almanya, bunu AB içindeki liderlik pozisyonunu güçlendirmek için yaptı” diyenler de var. Öte yandan Avrupa’nın ucuz işgücüne ihtiyacı olduğu da bilinen bir gerçek. Bunun arkasından ne gelecek? İngiltere önceleri çok olumsuz bir tavır takınırken, şimdi 5 yıl içinde 20 bin mülteci alacağını ilan etti. Papa Francis “Her kilise bir mülteci aileye sahip çıksın” dedi. Bunlar olumlu gelişmeler, ama yeterli değil. 

“Yerel yönetimler daha fazla inisiyatif almalı”

Göçmenlerin yaşamak zorunda kaldıkları, önümüzdeki yılların iltica haritasında nasıl bir tablo çıkaracak? Hem Ortadoğu, hem Türkiye, hem de Avrupa Birliği ülkeleri için bu yaşananlar ne anlama geliyor?

Bu akın, Suriye’de, Irak’ta ve Afganistan’da bir savaş sürdüğü sürece devam edecek. Yakında ülkede kalan insanlar da kaçmak zorunda kalacak ve Suriye boşalacak. İnsanlar en yakın komşu ülkelere kaçacaklar. Çözümün ikinci ayağı da burada olmalı. Komşu ülkeler, “Ben sana şu kadar mülteci fon desteği vereyim, sen de yardım et” noktasını çoktan geçti. Ekonomik ve sosyal olarak ciddi problemler var. Türkiye gibi komşu ülkelerin kendileri çözümler üretmeli. En önemli sorunlar, eğitim hakkı ve çalışma izni. Suriyeli çocukların okullara kayıt olması için yasal düzenleme yapıldı ama okullaşma oranları çok düşük; çünkü çocuklar çalışmak zorunda. Çünkü yetişkinler ya iş bulamıyor, ya da çok düşük ücretlere çalıştırılıyor. Öte yandan nefret saldırıları cezasız kalıyor. İnsanlar, insan onuruna yakışır bir yaşam kurabilsinler ki, yollarda ölümü göze almasınlar. 

Üçüncü adımsa daha fazla uluslararası dayanışma. Coğrafi yakınlıktan dolayı Avrupa Ülkelerini konuşuyoruz ama ABD, Kanada ve zengin Arap ülkeleri, Latin Amerika ülkeleri, Japonya ve Avustralya nerede? Temsili rakamlarla değil, çok daha fazla sayılarda mülteci kabul etmeli ülkeler. 

Son olarak da yerel yönetimlerin daha fazla inisiyatif alması gerekiyor. İzmir’de bu insanlar sokaklarda, parklarda yatıyor. Herkesin insanlığını hatırlaması lazım. Bu gerçeği görmek için de Aylan’ın ölmesi, fotoğraflarının yayımlanması gerekiyordu demek ki. Bu fotoğraftan sonra bize başvurup ‘nasıl yardım edebiliriz?’ diyen çok oldu. Yaşananları görmek için illa Aylan’ın fotoğrafı mı gerekiyordu? Neden kaçtıklarını, bu yola neden çıktıklarını ve neden öldüklerini anlamamız lazım. 

Kategoriler

Güncel Dünya Dünya



Yazar Hakkında

1987 İstanbul doğumlu. Agos web sitesinin editörü; insan hakları, ifade özgürlüğü, çevre hareketleri, güncel politika ve yaşam haberleri yapıyor.