Biz unuturuz, genler aktarır

BÜRKEM CEVHER

Dr. Sharon Moalem’in yeni kitabı ‘Genler Unutmaz: Genlerimiz Hayatımızı Nasıl Değiştirir? Hayatımız Genlerimizi Nasıl Etkiler?’ Ezgi Başer’in başarılı çevirisi ile NTV Yayınları tarafından yayımlandı. Ortaokul yıllarımızda belki de bizi en çok etkileyen konuların başında genetik gelir. Kulak mememizin yapışık olup olmadığı, dilimizi yuvarlayıp yuvarlayamadığımız gibi özelliklerin atalarımızdan bize genlerle aktarıldığını öğrendikten sonra aile büyüklerimizi uzunca bir süre dil yuvarlama testine tâbi tutarız.

Mendel’den Moalem’e

Genetik deyince akla gelen ilk isim olan Gregor Mendel’den bize kalan en büyük ders, fiziksel ve psikolojik pek çok özelliğimizi anne babalarımızdan aldığımız ve bu özelliklerin değiştirilemez olduğuydu. Oysa Moalem kitabında, bazı genlerin çevresel koşullar, beslenme ve spor ile değişebileceğini, bu genlerin çocuklarımıza ve torunlarımıza aktarılabileceğini anlatıyor. Her konuyu değişik örneklerle açıklayan Moalem hem başarılı bir bilim insanı hem de yetkin bir anlatıcı olduğunu ‘Genler Unutmaz’ ile bir kere daha kanıtlıyor. 

Kraliçe arılar ile işçi arıları ayıran farklar nelerdir? Bu sorunun yanıtının genler olmadığını söylüyor Moalem. Kraliçe arı ve işçi arılar aynı DNA’lara sahip olabilirlerken, birini kraliçe arı öbürünü işçi arı yapan tek şey larva halindeyken beslenmeleri arasındaki farklılıktır. Arı kolonisi, kraliçe arı seçme dönemi geldiğinde şanslı bir kaç larvayı protein ve amino asit bakımında zengin arı sütüyle yıkarlar. Tüm larvalar zengin arı sütü ile beslense de işçi arılar bu ziyafetten kısa bir süre faydalanırlarken kraliçe arı olmak üzere seçilen prenses arılar yetişkin olana kadar arı sütü ile beslenmeye devam ederler. Diğer kraliçe adaylarını öldürüp tek kalan prenses arı ise kraliçe olur. Kraliçe arıların genlerinde hiçbir farklılık olmamasına rağmen, arı sütü bal arılarını işçiye dönüştüren geni susturarak şanslı arıların kraliçe olmasını sağlar.

Moalem, belli genlerin açık ya da kapalı konuma getirilmesi veya gen sıralamasında belli genlerin yerlerinin değişmesi ile genetik kodlamamızın değiştiğini söylüyor. Bu duruma ise epigenetik adı verilmektedir. Son zamanlarda çok işittiğimiz ‘kanserde gen terapisi’ de epigenetik yoluyla mümkün oluyor.

Bir diğer örnekte ise Moelem, Kanada ve İngiltere’de tek yumurta ikizleri üzerinde yapılan bir araştırmayı anlatıyor. Bu çalışmada beş yaşındaki ‘tek yumurta’ ikizlerinin genetik kodlamasına bakılır, ikizlerin genetik kodlamaları aynıdır. 12 yaşlarına geldiklerinde ikizlerin epigenetik olarak belirgin farklılıklar gösterdiklerini gözlemlediler. Okul yıllarında zorbalığa uğramayan ikiz kardeş epigenetik olarak aynı kalırken, zorbalığa uğrayan kardeş epigenetik olarak da değişikliği uğramıştır. Bu da zorbalığa uğrayan kardeşin stresli durumlarla baş etmekte  zorlanmasına neden olup, ileri yaşlarda depresyon olasılığını arttırmaktadır.

‘Gattaca’yı izleyin

Geçmişte yaşadığımız travmaları biz unutsak da genlerimiz unutmuyor. Hatta bu travma sonuçlarını çocuklarımıza da aktarıyoruz. Genetik bilimindeki gelişmelerle, ileride belki de daha sağlıklı genleri taşıyan embriyoları seçecek ve çok daha sağlıklı çocuklar dünyaya getirebileceğiz. Bu noktada ise bazı ahlaki sorunlar ortaya çıkmaya başlıyor. Bu genetik ayrıştırma, ayrımcılığa yol açabilir mi? Örneğin aileler sadece sarı saçlı mavi gözlü, kendilerince fiziksel olarak ‘mükemmel’ çocuklar mı dünyaya getirmek ister? ‘Genler Unutmaz’, genetikteki araştırmaların geldiği noktayı anlamak için de, beraberindeki etik sorunları düşünebilmek için de güzel bir kitap. Kitabı okuduktan sonra da Uma Thurman ve Ethan Hawk’lu ‘Gattaca’ filmini izlemenizi tavsiye ederiz.

Genler Unutmaz
Dr. Sharon Moelem
Çeviri: Ezgi Başer
NTV Yayınları
256 sayfa.