“Hükümet serinkanlılığını yitirdi”

Açıklamaları nedeniyle önce hedef gösterilen ardından hakkında yakalama kararı çıkartılarak gözaltına alınan ve mahkemeye sevk edilen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, yaşadıklarının hükümet tasarrufuyla başlatılan bir süreç olduğu görüşünde.

Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin CNN Türk’teki ‘Tarafsız Bölge’ programında söylediği sözler üzerine yaşadıkları, bu haftanın gündemine oturdu. “Bazı eylemleri terör niteliğinde olsa bile PKK, silahlı siyasal bir harekettir. Siyasal talepleri olan, çok ciddi bir desteği olan bir siyasal harekettir” açıklaması yapan Elçi, hem medya, hem de sosyal medyada hedef gösterildi. Hakkında önce soruşturma açılan, ardından da yakalama kararı çıkartılan Tahir Elçi, tutuklama talebiyle gönderildiği mahkemede adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Elçi, yaşadıklarının hükümet tasarrufuyla başlatılan bir süreç olduğu görüşünde.  

Serbest bırakıldıktan sonraki açıklamanızda, “Toplumsal lince Bakırköy Savcılığı da katıldı” demiştiniz. Televizyon programındaki açıklamanızın ardından neler yaşadınız? 

Gerçekten bir linçti. Hem MHP’ye, hem de iktidara yakın medya organlarında, beni kitlelere doğrudan hedef gösteren yayınlar yapıldı. Sosyal medya üzerinden, küfürler ve ölüm tehditleriyle dolu bir saldırı başladı. Arkasından da bu soruşturma başladı. Savcılık ve yargı, bu linç kampanyasına katıldı ve o histerik grupların safında yer aldı. Bakırköy Savcılığı’nın Cuma günü Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na ifadeye çağrıldığım yazıyı göndermesi, ardından Pazartesi sabahı bu davet yazısının geri alınarak hakkımda yakalama kararı çıkarılması... Bu süreç, siyasi iktidarın kendisi gibi düşünmeyene ne kadar tahammülsüz olduğunu gösteriyor. 

Tehdit almaya devam ediyor musunuz?

Halen kısmen devam ediyor. Ama belirteyim ki, özellikle son iki gündür, söylediklerime katılmayanlar da dahil olmak üzere, toplumun büyük bir kesiminin beni desteklediğini, bana yapılanın ne kadar hukuk dışı olduğunu kabul ettiğini görüyorum. Destek de, nefret de devam ediyor. 

Çözüm sürecinin sona erdiği dönemden itibaren, taraflara diyalog kanallarının açılması yönünde hem Baro olarak, hem de kişisel olarak çağrıda bulunuyorsunuz. Bulunduğunuz konuma rağmen, programdaki sözlerinize yönelik böyle bir tepki gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Silahların yeniden devreye girdiği Temmuz ayından beri Kürt siyasi hareketinin, şehir içindeki hendek, barikat, sokaklardaki mayınlama, operasyonel faaliyet içinde bulunmayan güvenlik görevlilerine saldırı gibi uygulamalarına karşı, tepkimizi sürekli ortaya koyduk. Buna rağmen, bir tartışma programında ultra milliyetçi bir siyasi parti temsilcisinin propaganda yapmak amacıyla söylediklerine cevaben yaptığım sosyolojik bir gözlem nedeniyle bu kadar şiddetle üzerime gelinmesi, hükümetin serinkanlılığını yitirdiğini gösteriyor. Bu da çok tehlikeli bir durum.  

Hükümetin soruşturmayla nasıl bir bağlantısı var sizce?

Adalet Bakanı’nın savcılıkta ifadem devam ederken “Hâkim karar verecek” demesi, yani tutuklamaya sevk edileceğimi belirtmesi ve gerçekten bir saat sonra mahkemeye sevk edilmem, kararın Ankara’daki bürokratik koridorlarda alındığını ve hükümetin tasarrufuyla olduğunu gösteriyor. Sanırım, kamuoyu ve medyadan gelen tepkiler üzerine beni tutuklamadılar. 

“Perinçek kararına verilen tepki çifte standart”

AİHM Büyük Daire’nin Perinçek lehine karar vermesi, çoğu medya organında ‘ifade özgürlüğü zaferi’ olarak yer aldı. Aynı zamana denk gelen yaşadıklarınızı, bu davayla birlikte nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben AİHM Büyük Daire kararının, doğru bir karar olduğunu düşünüyorum, ki ben 1915’in soykırım olduğunu savunan, bunu sözlü ve yazılı bir şekilde kayıtlara geçiren bir insanım. Yine de soykırım yoktur biçimindeki bir görüşün cezalandırılmasının doğru olmadığını düşünüyorum. Bu davanın ardından, bakanlık düzeyinde kutlamalar yapıldı, bayram havası estirildi. Ama aynı günlerde, üstelik biraz teknik, gerçekten sosyal ve siyasal argümanlarla temellendirdiğim, programda fırsat verilseydi ayrıntılandırabileceğim bir tanımlama biçimine gösterilen histerik tepki, ülkede çifte standartların ne kadar güçlü olduğunu ortaya koyuyor. 



Yazar Hakkında

1987 İstanbul doğumlu. Agos web sitesinin editörü; insan hakları, ifade özgürlüğü, çevre hareketleri, güncel politika ve yaşam haberleri yapıyor.