BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

R. T. Erdoğan’ın Yazılmamış Anıları – Fasıl 14: Seçim için elden gelen bütün tedbirleri aldık inşallah!

Resmen 1 gün kaldı. Bu, seçimlerden önceki son anı notlarım oluyor. Gün mün belirtecek halim yok şu anda. Olduğu gibi yazıyorum. Maalesef memleket kötüye gidiyor. Güvendiğimiz dağlara kar yağıyor. 

Yargıdan artık akortsuz sesler geliyor. Mesela İnci Sözlük kurucusu diye birisi devletin cumhurbaşkanına açıkça hakaret ediyor, tutuklanmıyor, gözaltından direkt serbest bırakılıyor. Hakaret böylece yargı tarafından resmen teşvik edilmiş oluyor.  

Bilal’le konuşmamı dinlediler, adını “Sıfırlama Tapesi” koyup bi de yayınladılar, soruşturmanın sonucu: Takipsizlik! Gerekçesi tam bir rezalet: Neymiş efendim, “siyasilere yönelik eleştiri sınırı daha geniş olur”muş, AİHM denen yerin içtihadı öyleymiş! Burası Sıtırazburg mu be? Batılı emperyalistleri taklit etmekle değil, yerli ve milli karar vermekle yükümlüsün sen! Kelimesi kelimesine aynı gerekçe, H. Cemal’in o iki küfür yazısına takipsizlik kararında da var. Bunlar hep kopi-peyst!

Son olarak Eskişehir’de, "Diktatörler sokakta devrilirler" pankartı asan iki öğrenci bana hakaretten yargılandı, ilk duruşmada beraat etti! Gerekçe? "Siyasi eleştiri olmaktan başka bir anlam taşımıyor”! Çünkü efendim, Büyük Türkçe Sözlük’te diktatör için “bütün siyasi yetkileri kendinde toplamış kimse” yazıyormuş. Sen hakim misin edebiyatçı mı, nesin sen, karar ver!

Bütün bunlar açıkça gösteriyor ki burada bir gizli örgüt vardır, darbe planlanmaktadır. Darbeci savcı ve hakimler için HSYK’mız derhal gerekeni yapmalıdır!

***

Yargıtay aynı durumda. Neymiş efendim “kişi hedef alınmaksızın ‘hırsız var!’ diye bağırmak” hakarete girmezmiş! Ne girer peki yav? Ya benim veya arkadaşlarımın yurt gezileri sırasında koro halinde ‘Hırsız vaaar’ diye bağırırlarsa ne olacak, bizim Zafer Çağlayan’a “Saat kaç, saat?” dedikleri gibi? Aynı Yargıtay, Ömer Hayyam denilen sefili bahane ederek tivit atmaktan mahkum piyanist şantör Fazıl Say’ın mahkumiyetini de bozuyor.

***

Tamam, iyi yargı yok demiyorum, mesela Tahir Elçi denen adama 7,5 yıl istendi. Mesela Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Büromuz, 6-7 Ekim olayları nedeniyle HDP MYK üyeleri hakkında soruşturma başlattı. Mesela Siirt'te şehit olan kuzeninin cenaze töreninde "Kardeşi kardeşe kırdırıyor. Sayın Cumhurbaşkanı bunu bilsin" diyen kişiye 16 yıl hapis cezası istendi. Süper Lig karşılaşmasında “Ankara 10.04”, “Barış kazanacak”, “İyi değiliz iyi olmayacağız” diye terör pankartları açan üç kişi gözaltına alındı.

Ama bunlar daha neticelenmiş değil; ya boş çıkarsa? Nitekim, “Gezi Parkı Ana Davası”nda mahkeme kalkmış, 255 kişiden sadece 244’ünü suçlu bulmuş! Yani o 11 terörist masum mu oluyor? Biz bu olayda her şeyimizi ortaya koymuşuz, içki içildi demişiz, hatta Kabataş’ta bir hanım kardeşimizin üzerine bilmemne yapıldı demişiz, dinleyen yok!

Sonunda zahmet ediyor, “ibadethaneyi kirletmek”ten mahkum ediyor. Ya şimdi birtakım hainler çıkıp da ‘Efendim, Anadolu’daki binlerce kilise şu anda ahır olarak kullanılıyor’ derse? Ama onlara cevabımız kolaydır: ‘Eyy hainler, onlar cami-i şerif mi? Sahipleri terk edip gitmişler Amerikalara Avrupalara, harabe olmuş!’

***

Bunlar olup biterken bizim arkadaşlar ne yapıyor?

Başbakan Ahmet kalkıyor, “Nerede bir zalim varsa onun yanında olacağız” diyor. Çok sevdiğim Yeni Akit’ten Abdurrahman Dilipak kalkıyor, “Başkanlık sistemine geçilirse T. Erdoğan halife olacak” diyor. Böyle şeyler açıkça söylenir mi yav!

Ha, unutmadan, bu ne dediğini bilmeyen Ahmet’in, “Gezi eylemlerine katılan gençlere ‘terörist’ diye bakan bir tutumu kesinlikle kabul etmem” lafını, ayrıca DAİŞ için “IŞİD nankördür” demesini dosyasına ilave ettirdim…

Daha berbatları var. Star’daki mutemet adamımız Cem Küçük azıcık zoru görünce, “Kabataş haberi kurguydu; üst üste yumruk yemeye başladık” deyiveriyor. Fesuphanallah! Bunlar böyle basit bir soruşturmada çözülüveriyorsa yarın Allah (c.c.) korusun iktidar hainlerin eline geçtiğinde –ağzımdan yel alsın!- hakkımızda neler söylemezler!

***

Bu sebeplerdendir ki sinirlerim şu sıralarda çok bozuk. Allahtan (c.c.), rahatlama imkanları icat ediyoruz. Geçen gün Memur Sen toplantısında konuştum, “On yıllar boyunca küfürbazları bize sanatçı diye yutturmak istediler. Sahtekarları, şaklabanları, şarlatanları din alimi budur diye yutturmak istediler. Kimse edepsizlik yapmaya kalkışmasın!” diye patladım. İçimi soğuttum. Biraz rahatladım.

Ertesi gün de muhtarlarımızla 13. toplantımızı yaptık inşallah. Ohhh yav, dünya varmış! Orada da, “Bunlar sürekli demokrasi derler ama faşistin önde gidenleridir!” dedim.

***

Tabii, sadece konuşmakla kalmıyoruz. Hadisatın ciddiyetine uygun fiilî tedbirler alıyoruz. Aynen Bank Asya gibi, Koza İpek denilen Paralelci holdinge de el koyduk. Kayyum diye de bizim Sabah gazetesinin reklam müdürünü tayin ettirdik… 

***

Sadece bunlar yetmez. Esas, dış politikada zecri tedbirlere başvurmaya hazırlanıyoruz. Eğer 1 Kasım seçimleri sonucu milli iradenin tecelli etmesinden umudu kesersek, Suriye konusunda milli hislere müracaat edeceğiz.  Bunun hazırlığını yapmaktayız.

Nitekim, Suudi Arabistan Genelkurmay Başkanı Albanyan bizim Genelkurmay’ı ziyaret etti. Katar Dışişleri Bakanı Halid El Atiyye’ye demeç verdirdik: “Suriye halkını ve Suriye’yi bölünmekten korumak için Suudi ve Türk kardeşlerimizle birlikte askerî bir müdahale gerekiyorsa, bunu yaparız”. Zaten, Hafington Postası diye bir gazete varmış, o da yazdı: “Türkiye ile S. Arabistan, Esad’ı devirmek üzere üst düzey görüşmeler yapıyorlar. Plana göre; Türkiye’nin kara gücüyle, S. Arabistan’ın da hava gücüyle Suriyeli ılımlı muhalefete destek vermesi öngörülüyor”.

***

Cumhuriyet Bayramı tatilini 1 Kasım’ı içine alacak şekilde 5,5 güne çıkardık. Ama maalesef hainler burada da sahnede! Ege turizmcileri utanmadan demişler ki, “Seçim zamanı herkes sandığa gideceği için çok da talep gelmedi. Bizler de ‘gelmeyin, vatandaşlık vazifenizi yapın’ diyoruz”. Dur seeen, seçimden sonra ben sana vatandaşlık vazifeni göstereceğim inşallah! Biz paralanıyoruz insanlarımız seçim sitresinden zarar görmesin ve siz de para kazanın diye, şuna bak!

***

Paralanıyoruz ve paralandırıyoruz. Cumhurbaşkanlığımızın Halkla İlişkiler Başkanlığı PTT’yle bir protokol imzaladı. Gerekli bazı vatandaşlara “Cumhurbaşkanlığı Yardım Ödemesi” faslından bu defaya mahsus 5.000 veya 7.000 lira yollatıyoruz…

Biz 2015 Cumhurbaşkanlığı bütçesini yüzde 97 artırıp boşuna mı 545 milyona çıkarttık? Bu da yetmeyince 149 milyon daha ek ödeneği boşuna mı aldık? Bütün bunlara ilaveten, Mart ayında bir torba kanun çıkartıp Başbakanlık örtülü ödeneğine boşuna mı ortak olduk?