Hayatın tadını çıkarmanın formülü

RAFİ ATAM 

İnsan denen canlı, ‘kaygıdan sakınma niyetiyle kendisinin kabul edilebilir bir imgesini yaratmak için gizleme süreçleri uygulayarak kendisinin temel özelliklerini görmezden gelmek ya da farklı şekilde algılamak zorundadır’. Arzularımızı gerçekte oldukları şekliyle görebilseydik aciz duruma düşerdik. Esasında kendini tanıma araçlarından yoksun varlıklarız.”

‘Carpe diem’ son yıllarda hepimizin sıklıkla duyduğu, Türkçe’ye ‘anı yaşa’ olarak çevrilen özdeyiştir. Peki, bazen bir otobüs durağı panosunda gözümüze çarpan, bazen bir kitap kapağında karşımıza çıkan, bazense bir radyo programında konuşulan bu felsefe insanlara nasıl bir yaşam şekli önerir. Duyar duymaz anladığımızı düşündüğümüz kadar basit bir önerme midir? Ya da her yerde karşımıza çıkarılarak içi çabucak boşaltılan bir popüler kültür öğesi halini mi almıştır? 

Hayatı, hele ki her şeyin bunca hızla değiştiği bir çağda, sabit bir fikre ya da bir felsefeye bağlı kalarak yaşamanın zor olduğu zaman zaman her birimizin aklından geçmiştir. Peki ya duygularımızı şekillendirip, yaşamlarımız hakkında önemli kararlar verirken, ‘carpe diem’ gibi hazırlanıp önümüze koyulan deyişlerden bilinçaltımız ne kadar etkileniyor. Yoksa her seferinde sadece kendimize ait olan bir yaklaşım mı geliştiriyoruz dersiniz?

Sorular ve cevaplar

Adam Phillips, ‘Kaçırdıklarımız: Yaşanmamış Hayata Övgü’ adlı kitabında bu ve buna benzer soruların izini sürmüş. Küçüklüğümüzden beri yakından tanıdığımız hüsran neden kaynaklanır? Aşkla hüsran arasında nasıl bir ilişki var? Peki ya tatmin? Arzulanan şeye ulaşmak tatmin getirir mi, yoksa olası bir tatmini sonsuza dek yok etmekten başka bir işe yaramaz mı? Kuralları ihlal etmenin yanımıza kar kalmasından keyif almamız bizim hakkımızda ne söyler?  Neden illa ki bir şeyleri anlamak, kavramak isteriz? Phillips’in sorularından daha şaşırtıcı olanı ise verdiği cevaplar, olaylara ve insan psikolojisine bambaşka bakış açıları kullanarak yaklaşması. Bu unsurlar kitabın her sayfasını daha da merak edilir kılmış.

Phillips sorularını sorarken Shakespeare ve Freud’un edebiyat ve psikanaliz çalışmalarından örneklemeler kullanarak, metnin daha zengin ve derin bir hal almasını sağlamış. Kitapta Shakespeare oyunlarından bölümler,  Freud makalelerinden örnekler basitleştirilmiş biçimleriyle tartışmaya açılmış ve soru-cevap şekline ustalıkla entegre edilerek okuyucuya sunulmuş.

Adam Phillips tahmin edebileceğiniz gibi bir psikoterapist. Londra’da Wolverton Gardens Çocuk Psikoterapisi Bölüm Başkanı olarak çalışmıştır. Phillips psikanalizin yanı sıra yazarlık ve yayıncılıkla da uğraşmaktadır.

Hayal kırıklığı üzerine

Çağımızda en fazla sorun yaşadığımız konulardan biri de en çok sevdiğimiz insanlar tarafından hayal kırıklığına uğratıldığımızı düşündüğümüz anlardır. Kitabın bana göre en vurucu bölümlerinden biri olan bu bölüm, psikanaliz hakkında ne kadar az şey bilip ne kadar çok ahkam kestiğimizin canlı bir kanıtı adeta.

İnsanlar bizi hüsrana uğratarak gerçeklik kazanır; hüsran duygusu yaratmadıkları müddetçe fantezi figürleri olarak kalırlar. Başkaları bizi kafi ölçüde hüsrana uğratırlarsa bizim için gerçeklik kazanırlar yani karşılıklı bir şeyler alıp verebileceğimiz insanlara dönüşürler; fazla hüsrana uğrattıklarındaysa fazlasıyla gerçeklik kazanıp eziyet çektirmeye başlar ve zarar verme ihtiyacı duyduğumuz insanlara dönüşürler. Bizi çok az hüsrana uğratan idealize edilir, hayali karakterlere dönüşür ve arzu duyduğumuz insanlar olurlar; çok fazla hüsrana uğratanlarsa şeytani bir kimlik kazanıp kabusa dönüşürler. Ve diyebiliriz ki bunlar dünyayı katletmenin iki ayrı yoludur: etkisiz kılmak ya da gerçekdışı hale getirmek. Ölçülebilir bir şey söz konusu olsaydı, psikanalizin önerdiği iyi yaşam, yalnızca kafi ölçüde hüsran yaşanan bir hayattır diyebilirdik.

Bu paragrafı okuduktan sonra insani ilişkilere bakışımızın değişmemesi zor görünse de o meşhur unutkanlığımızın bu konunun da çabucak üstesinden gelmemesini umalım.

Phillips, kendini tanımanın nihayetinde insanın kendisiyle yüzleşmesini sağlayacağı için bilmemeyi ve kavramamayı bilinçli bir tercih olarak seçtiğimizi öne sürüyor. Yaşadığımız şehir hayatının çılgın koşuşturmasından sıyrılıp biran olsun kendimizi dinlemenin ve benliğimizle baş başa kalmanın birçok sorunu kendiliğinden çözeceğine inanan yazar, yaptığımız seçimlerle mutlu olmanın ve kısa hayatlarımızın tadını çıkarmanın formülünü “Yaşanmamış Hayata Övgü” kitabıyla bize sunuyor.

Kaçırdıklarımız
Yaşanmamış Hayata Övgü
Adam Phillips
Çeviri: Selin Siral
Metis Yayınları
167 sayfa.