Batı Ermenicesinin sorunları ve Krikor Beledian’ın edebiyatı

Bu yıl Paris’te, Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Vakfı, Eylül ayı içinde Ermeni edebiyatı ve Batı Ermenicesi konularını konuşmak amacıyla dört gün süren bir etkinlik düzenledi. Farklı ülkelerden gelen konuşmacıların katıldığı konferansların ilki, INALCO’nun Ermeni kürsüsü tarafından düzenlendi ve doğumunun 70. yıldönümü vesilesiyle Krikor Beledian’ın eserleriyle ilgiliydi. İkinci konferansın konusuysa, Batı Ermenicesinin korunmasıyla ilgiliydi ve Gülbenkyan Vakfı’nın Batı Ermenicesi Projeleri Yöneticisi Ani Garmiryan ve INALCO’nun işbirliğiyle gerçekleşti. Özellikle bu ikinci konferansta, pedagoglar, öğretim üyeleri, eğitim alanında çalışan yöneticiler hazır bulundu. Bu vesileyle, INALCO Ermeni Kürsüsü Yöneticisi Anaid Donabedian’la dört gün süren bu etkinliğe dair bir söyleşi yaptık.

Bu yıl soykırımın 100. yıldönümü sebebiyle muhtelif toplantılar düzenlendi. Ancak Ermeni dili ve edebiyatı konusuna ilişkin bir toplantıya ilk kez tanık olduk.

Bu yıl soykırımın 100. yıldönümü, aynı zamanda Diaspora’daki Ermenilerin ve onların dili olan Batı Ermenicesinin de kaderini belirleyen bir 100. yıl... Bu bağlamda hem Doğu, hem Batı Ermenicesi üzerine çalışan INALCO’da konuyu gündeme getirmek istedik. Bilindiği gibi Paris, Ermeni Diasporası’nın önemli merkezlerinden biri. Bizler de Batı Ermenicesini korumayı ve geliştirmeyi, kürsümüzün en önemli görevlerinden biri saymaktayız. Kürsümüzde, Batı Ermenicesiyle yazan en önemli yazarlardan biri olan Krikor Beledian ve Diaspora’daki Ermenilerin Batı Ermenicesiyle yaptığı edebiyat üzerine çalışmalar yürütülüyor.

Krikor Beledian’ın eserlerinde Ermeni sorununu hiçbir zaman başlıca konu olarak ele almadığını, ama soykırımdan kurtulanların iç dünyasını aktardığını biliyoruz. Eserlerinin uluslararası edebiyatta da bir yeri var mı?

Beledian, uluslararası düzeyde yaratıcılığı olan yazarlardan biri. Yani onun yazdıklarında, Ermeni olmayanlara da hitap eden çok şey var. Romanları zaten Fransızcaya çevrildi. Beledian, eserlerinde Ermeni konularına yer verdiği gibi, bazen de yaşadığı yerleri ve çocukluk anılarını aktarıyor. Ancak üslubu ve yaklaşımı, her zaman için çağdaş ve evrensel düzeyde.

Bu yıl doğumunun 70. yıldönümü olduğu için, konferanslardan birini onun eserlerinin yorumlanmasına ayırdık.

Mesele biraz da Batı Ermenicesinin geleceğiyle ilgili. Bu dili gelecek nesillere nasıl aktaracağız?

Bu aktarım, yeni bir dünya oluşturacak şekilde olmalı. O dünyada dil sadece geçmişiyle değil, gelecek beklentisiyle de yaşanmalı. Yani Ermenice, sadece aktarılan mirasa sadakat ve geçmişin dili değil, bir kültürün yaşayan dili olarak algılanmalı. Bu yüzden de ikinci konferansın konusu, Batı Ermenicesinin bugünkü durumu ve geleceğe yönelik öngörüler olarak şekillendi.

Batı Ermenicesinin başlıca sorunları nelerdir?

Söylediğim gibi, aktarım en önemli sorunlardan biri. Konu dilin öğretilmesiyle de ilgili. Nasıl aktaracağız? Anadili olarak mı, yoksa ikinci dil olarak mı? Dolayısıyla bizim başlıca ilgimiz, Ermenicenin Ermeni okullarındaki öğretilme şekliyle ilgili. Neler aktarmalıyız? Semboller veya geçmişe sabitlenmiş resimler mi, yoksa günlük hayatla ilgili bir dünya mı? Bunlar, 21. yüzyılın eşiğinde çok önemli meseleler. Hepimiz bu meselelerin farkındayız ama konuşmaya çekiniyoruz. Çekiniyoruz, çünkü bu soruların yanıtlarının genellikle olumsuz olmasından kaygı duyuyoruz; ancak konferans bize tereddütler olduğu kadar, çözümler olmasının da mümkün olduğunu gösterdi. Bu konferansa dünyanın dört bir yanından, Arjantin’den, Kanada’dan, Bulgaristan’dan, Lübnan’dan, ABD’den ve İstanbul’dan pek çok eğitimci, pedagog veya okullarda yöneticilik yapanlar katıldılar. INALCO’daki bu dört günlük toplantı bile Ermeni dilinin yaşadığının bir kanıtıydı.

Bu konferanslar, Batı Ermenicesinin reformu için ne gibi çözümler üretebilir?

Konferans esnasında farklı Ermeni toplumlarının sorunlarını ve deneyimlerini tanıdık. Yeni bir başlangıçtı bu. Şunu da belirtmeliyim ki, konferansı işlevsellik temelinde tasarlamıştık. O yüzden de katılımcılar protokol temsilcileri değil, bizatihi konunun muhatabı olan uzmanlardı.

Batı Ermenicesinin korunması konusunda ne gibi sonuçlar elde ettiniz?

Öncelikle şu tespitte hemfikir olduk: Dilin aktarımı ve korunması konusunda öğretmenlerin rolü çok önemlidir. Burada okul müdürleri ve yönetim kurullarının çalışması da tamamlayıcı unsurdur. Eğer bu kadrolar, öğretmenlerin rolünün yeterince farkına varmazlarsa, onların işinin kolaylaşmasına da yardımcı olamayacaklar. Burada, şüphesiz ki öğrenci velilerinin de rolünden bahsetmeliyiz; çünkü onlar da zincirin tamamlayıcı halkalarını oluşturuyorlar.

Resmî makamların oynadığı rol hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Konferansta görüldü ki, ülkelerin resmî eğitim programını uygulama zorunluluğu her yerde geçerli. Ancak bu durum, Ermenicenin aktarılması konusunda bir engel değil. Her yerdeki Ermeni toplumları, kendi sınırlarının farkında ve yasalar çerçevesinde bütün okullarda ülkelerinin şartları doğrultusunda çalışmalarını sürdürebiliyorlar.

Anaid Donabedian kimdir?

Anaid Donabedian, Sorbonne Üniversitesi’nde dilbilim alanında çalışmalar yapıyor. Donabedian, aynı zamanda INALCO’da (Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Vakfı) dilbilim profesörü olarak çalışıyor. 1991’den bu yana, Armenoloji kürsüsünde yönetici konumunda olan Donabedian, uzmanlığını, Batı Ermenicesinin karakteristik grameri çerçevesinde sosyal dilbilim sorunları ve dillerin iletişim konuları alanında yaptı. Şu sıralar, Fransızca-Batı Ermenicesi internet sözlüğü ve Batı Ermenicesi edebiyatı ve konularına dair yine internet üzerinde bir bilgi bankası oluşturmakla uğraşıyor. 1991’de Seta Muradyan’la birlikte, Paris’teki Armenoloji Derneği’nin yeniden kurulmasını sağladı ve uzun yıllar bu derneğin başkanlığını yaptı. Bugünlerde ise Beyrut’taki Amerikan Üniversitesi’nde çokdillilik temalı bir projede konuk öğretim görevlisi olarak çalışıyor.

Kategoriler

Güncel Azınlıklar

Etiketler

Batı Ermenicesi


Yazar Hakkında