BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

Paralelci Moskof! – R. T. Erdoğan’ın Yazılmamış Anıları, Fasıl 17

Nasıl şahane bi G-20 toplantısı yaptık Antalya’da, anlatamam! Bütün resimlerde upuzun boyumla en öndeyim. Bu 1 milyon oy daha demektir. Tadını çıkararak anlatmadan önce başka notlarımı yazayım, hemen buna döneceğim inşallah. 

Paralelcileri bitiriyoruz

Bi kere, tabii ki, bize bu 17-25 Aralık kabusunu yaşatan Paralelcilere hadlerini bildirmeye devam ediyoruz. Bu Abdullah’a fazla yaklaşan Boydak Holding’i polis baskınıyla ve teftişlerle TUSKON’dan istifa ettirmiştik ya, burnunu daha da sürtmek istedik. Baktırdık, 7 yıl önce Kayseri’de bir orman arazisi tahsis etmişiz, o şimdi amaç dışı kullanılmaktadır diyerek holding yöneticilerinden ikisini Emniyet’e çektirdik. İbret-i alem olsun!  

Kayyuma devrettiğimiz Bugün gazetesini basan Zaman’ı da polisimiz bastı, gitmişken de çalışanları dışarı çıkartarak binayı didik didik aradı. Tepki gelmesin diye de ihtiyati tedbir aldık, Numan Kurtulmuş’a, “Türkiye’de basın özgürlüğünün olmadığı gibi eleştiriler haksızlıktır” dedirttik. Fazilet Partisi’nden Saadet’e geçmesi, oradan çıkıp HAS Parti’yi kurması, sonra da partiyi getirip Temmuz 2012’de bize teslim etmesi hasebiyle tarafsız ve inanılır bir ses olarak seçtik kendisini. Dönmeleri çok önemsiyoruz. İktidar bizde olduğu sürece fevkalade yararlıdır bu sınıf.

Valilerimiz…

Bu Paralelci melaneti temizle temizle bitmiyor. Manisa emniyet müdürümüz tesettürlü kadınlara sehven kelepçe taktırınca, bu fotoğrafları yememişler içmemişler her yerlere servis etmişler.

Elimiz ayağımıza dolaştı; bu fotoğraflar 1 milyon oy kaybettirir icabında. Hemen müdürü geçici açığa aldırarak tansiyonu düşürdük, ama bu sefer de valimiz demiş ki, “toplumda çok olumlu bir imajla algılanan başörtülü bayanların böyle bir işleme tabi tutulmaları her kademede üzüntüyle karşılanmıştır”. Bu kadar doğru bir lafı bile istismar ettiler alçaklar. Vali Bektaş da mecburen özür diledi. Biz de kendisi hakkında bi inceleme başlattığımızı ilan ettik usulen, konu unutulana kadar çeneleri kapatmak için inşallah.

Valilik çok emek isteyen bir iş. Mesela yine geçenlerde Edirne valimiz; sağlık için tuzu, şekeri, sigarayı ve ilk üç kat dışında asansörü yasaklamasından, ilkokulda tahtaya Arap harfleriyle “Sağlık için süt için / Dursun Ali Şahin” yazmasından ve daha nice hizmetlerinden hatırlıyoruz kendisini. Son olarak da jandarma alay komutanına tam altın takmıştı, işte bu valimiz kalktı, köylerimizde hayvancılığın gelişmesi için bir yalak açılışı yaptı. Ödüm koptu sonuna bir a harfi ekleyip bunu da istismar eder bu Paralelci alçaklar diye.

Vallahi evham değil, her şeyi bekliyorum bu hainlerden. Bunlar öyledirler ki, bizim kırmızı bültenle aradığımız ve getirtebilirsek kabak gibi oyacağımız zatı övebilmek için, bunun kardeşinin torununa Fethullah Gülen adını vermişler ve çocuğu LYS üçüncüsü yapmışlar! Tabii şimdi başsavcılık bu durumu ihbar kabul ederek 2014 LYS hakkında soruşturma başlatmış bulunuyor inşallah.

***

Bu arada, demokrasi için TCK 299’u işletmeye devam ediyoruz. Perihan Mağden adlı çıkıntıya, kadın mıdır kız mıdır, cumhurbaşkanımıza “Erdoğan köşeye sıkışmış vahşi bir kaplan gibi” dediği için soruşturma açtırdık. Görsün bakalım, bana İslam’ın Kılıç Aslanı diyecek yerde “köşeye sıkışmış kaplan” demek ne demekmiş!   

***

Bir an önce Antalya’ya dönmek istiyorum ama çok sinirlendim şimdi. Şu İlker Başbuğ haddini aşan şeyler söylemiş. Neymiş efendim, Silvan-Cizre-Silopi’de gördüğü manzaralardan rahatsızmış. Şuna bak! İsyan etmiş alçaklar, orayı haritadan silmediğimize şükretsinler. Sen de hapisten kurtardığım için bana şükret! “Ben Ergenekon davasının savcısıyım” demeye devam etseydim biraz zor çıkardın içerden! Şimdi seni “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt propagandası yapmak”tan tekrar içeri attırırsam görürsün!

Ayrıca, hiç bir şey demem, oradaki kahraman Özel Tim mensuplarımızın cansiperane eylemlerini hatırlatırım sana Sayın İlker Başbuğ! Silvan duvarlarına püskürtmeli boyayla yazıyorlar: “Kurdun dişine kan deydi korkun!”, “Esedullah Timi Burda!” ve en güzeli de:  “Türksen övün, değilsen itaat et!” Demek gönderdiklerimizi dikkat ve isabetle seçiyormuşuz!

Türküler çalıyor “Ölürüm Türkiyem” diye. Hep bir ağızdan güldür güldür tekbir getiriliyor. Sonra da topluca ve dakikalarca havaya ateş ediyorlar düşmana inat; videosu bile çıktı. Hainler kudursun şimdi! Tabii, tepkiler fazla olursa yine klasik yöntemi uygular, “incelemeye alınmıştır” deriz, bitti gitti.

Ayrıca, niye tepki gelecekmiş halkımızdan? Görmüyor musun, Konya’dan sonra şimdi de İstanbul’daki Türk-Yunan maçında Paris için saygı duruşu yapmaya tevessül edilince halkımız nasıl ıslıkladı yine, “Şehitler ölmez, vatan bölünmez" diye haykırdı?

Allah (c.c.) bilir sen Osmanlı Ocakları genel başkanımızın o rezil Muhteşem Yüzyıl Kösem’e yaptığı ihtarları da duymamışsındır. Arka duvarda benim kocaman bir resmim asılı makamına oturmuş çocuk, diyor ki, bu dizi kaldırılsın yoksa eylemlere başlarız. Yani çocuk efendice uyarıda bulunuyor önceden. Ayrıca, Osmanlı’nın eşsiz değerini ortaya koyuyor: “Gayri Müslimlere dahi saygı duyan bir medeniyete saygısızca atıflarda bulunmak toplumda telafisi olmayacak iz bırakacaktır” diyor!

Antalya’da ne demek istedim!

Şimdi efendiiim, gelelim nihayet Antalyamızaaaaa! Malum, Paris’teki patlama haberiyle başladık. Epey ölü var. Toprakları bol olsun da, o hain Çarlihebdo olayından ders alıp nedamet getirselerdi buna gerek kalmazdı herhalde. Yine de kendimi tuttum, patlamayla ilgili konuşmamda böyle demedim. Ne dedim, “Teröre karşı mutabakat olmalı”, dedim. Anlayan anlamıştır: Eğer terör dursun istiyorsanız, PKK’ya karşı bize yardım edeceksiniz!

Ne dedim, “Terörün dini ırkı vatanı yoktur”, dedim. Anlayan anlamıştır: İslami Terör diye bişey olmaaaaz! İslamcı terör yapmaaaaaz!

Bu konuşmada aslında şunu da diyecektim, ‘Aynen Ankara patlamasında olduğu gibi Paris’te de DAEŞ’le birlikte başka örgütlerin ve özellikle de PKK’nın parmağı aranmalıdır’. Hani, bizde hainler “kokteyl” diye güya alay etmişlerdi ya… Ama laf karıştı da diyemedim diye içim içimi yiyor…

İş temsilcilerine yaptığım konuşmada bir punduna getirip şöyle dedim: “Hepimiz ölüp gidiyoruz, paraları beraber götürüyor muyuz?” ‘Kefenin cebi yok’ diye de ilave edecektim, tercüman çeviremez diye etmedim ama anlayan anlamıştır zaten. Bu alçak Paralelcilerin 17-25 Aralık laflarının etkisini kırmak zaviyesinden çok iyi oldu.

***

Çok güzel geçti, çoook! Samimi olduk ya, Obama’dan bi yanak aldım. Bunun fotoğrafı 1 milyon oy demektir inşallah.  Ama ne olur ne olmaz, adama yanak vermişsin diye laf ederler kendi memleketinde diye düşündük, bizim Varank’a bi demeç verdirdik, onu bu işlerde iyi kullanırız, fotoğrafta öyle gözüküyor dedirttik.  

Rabbime bin şükürler olsun. Evet, epey para harcadık, 13.000 davetliye 40.000 görevliyi koşturduk. Mesela, yaklaşık yüz kişilik yemek verdik, her birinin yemeklerini aynı anda koydu garsonlarımız önlerine! Eee, tabii, bütün dünya ajansları benden bahsetti de bahsetti.  18 özel görüşmenin 14’ünü ben yaptım, bayramını görsün diye 4’ünü de Ahmet’e bıraktım. Üstelik, Obama getirmemişken başbakanını! Böylece bütün dünya görmüş oldu Türkiye’de başkanlık rejimi olduğunu. Ayrıca, bizim tanklı-toplu-helikopterli Silvan fütuhatımız manşetlerden tamamen düştü.  

***

Tabii, ufak tefek pürüzler de olmadı değil. Mesela şu Obama, “Terörden arındırılmış bölge” falan diye de takdim ettiğimiz Güvenli Bölge’de yine yan çizdi: “Bunun verimli olmayacağına karar veriyoruz” dedi. Sen öyle ver canım.  

Tabii, şu Putin denilen de utanmadan kalktı, “IŞİD’i destekleyenler arasında G20 ülkeleri de var” dedi. Sen ne demek istiyorsun yav?

Bir kere, MİT tırlarını kastediyorsan, onların içinde insani yardım malzemesi vardı. Farzet ki silah vardı, biz onları Türkmenlere yolladık! Türkmenlere yollamadıysak, Suriye’deki Müslüman muhalif kardeşlerimize yolladık! İkincisi, eğer DAEŞ’in çıkardığı petrolü Türkiye’ye satmasını kastediyorsan, şahıslar ucuz bulmuş almıştır, burası özgür ülke! Üçüncüsü, eğer yaralı DAEŞ’cilerin bedava tedavisini kastediyorsan, bil ki Türk milleti misafirperverdir, mazluma muavenet eder! Ayrıca taa Şanlıurfa’daki hastanede tedavi edilmişse benim nereden haberim olacak?

Zaten sen değil misin Güvenli Bölge’yi en başta reddeden? Başlarda biz seni rol modeli diye görmüşüz, adamdan saymışız, sen nasıl kalkarsın da üstü kapalı laf vurmaya cüret edersin bana o kadar yabancının içinde? Moskof!  Paralelci Moskof!