"İsrail için en iyi pazar Türkiye"

Türkiye’nin, İsrail'le yaptığı ve “Henüz tam olarak anlaşma sağlanmadı” dediği anlaşmanın maddelerinden biri de doğal gaz ticaretiyle ilgili. Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü Kıbrıs Merkezi Direktörü Harry Tzimitras ile İsrail-Türkiye yakınlaşmasının enerji ayağını konuştuk.

Türkiye ile İsrail arasında beş yıl süren gerilim, yerini olası bir anlaşmaya bırakmak üzere. İki devlet arasındaki geleneksel stratejik bağların yanı sıra, iki ülkenin de bölgedeki daha büyük sorunlarla baş edebilmek için işbirliğine ihtiyaç duyması, böyle bir yakınlaşmanın yolunu açtı. Türkiye’nin “Henüz tam olarak anlaşma sağlanmadı” dediği anlaşmanın maddelerinden biri de doğal gaz ticaretiyle ilgili. Koç ve Bilgi üniversitelerinde de bir süre görev almış, dünyanın önde gelen Doğu Akdeniz uzmanlarından, Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü Kıbrıs Merkezi Direktörü Harry Tzimitras ile İsrail-Türkiye yakınlaşmasının enerji ayağını konuştuk.

Bölgede yaşanan siyasi sorunlar, pragmatizm tabanında iki ülke arasında yakınlaşmanın tetikleyicisi olabiliyor. Bir diğer tetikleyici de enerji… İsrail-Türkiye yakınlaşmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Daha önceki gerilime konu olan meselenin önemini göz ardı etmemek kaydıyla, gerçekçiliğin üstün gelmesi gerektiğini düşünüyorum ki, görünen de bunun olduğu yönünde. Ne bu iki hükümet, ne de uluslararası kamuoyu, İsrail’le Türkiye arasındaki bu yabancılaşmanın vereceği zararı karşılayamazdı. Uluslararası ilişkilerde ne dostluk, ne de düşmanlık bâki kalıyor ve bu üzücü bölgesel sorunlar ve enerji konusu, dediğiniz gibi tetikleyici olabiliyor. Evet, Türkiye bölgede açık ara enerjiye en çok gereksinim duyan ülke ve üretici olmadığı için büyük maliyetler karşılığında enerji ithal etmek durumunda. Her sene, yaklaşık 67 milyar dolar enerjiye harcanıyor ki, bu dış ticaret bilançosu açığının neredeyse üçte birini oluşturuyor. Tabii ki mesele sadece maliyetlerle değil, strateji ve güvenlikle de ilgili… Türkiye’nin enerji konularını öne alıp enerji kaynaklarını çeşitlendirmek istemesi ve bunu yaparken de pragmatik davranması, kolayca anlaşılabilir bir durum. Bu tablodaki önemli parametreyse tabii Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkiler. Bu ilişkilerin oldukça kapsamlı olması bir yana, iki ülke birbirine hayli bağımlı. Türkiye, Rus gazına bağımlı ki, zaten Gazprom’un en büyük ikinci müşterisi ve dört milyon Rus turist her yıl bu ülkeyi tercih ediyor. Diğer taraftan, aynı sebeplerden dolayı, Rusya da, özellikle ülkenin içinde bulunduğu olumsuz ekonomik durumu göz önünde tuttuğumuzda, finansal anlamda Türkiye’ye bağımlı; çünkü elindeki doğal gaz için en büyük pazar burası. Her ne kadar iki ülke arasındaki ilişkiler bugünlerde çok sorunlu olsa da aradaki bağımlılık o kadar önemli ki, uzun vadede bu ilişkiden vazgeçmeleri mümkün değil. Esasında bu durum, konumuz olan Türkiye-İsrail ilişkilerinde yaşananlarla da kıyaslanabilir. İki ülke ilişkileri son beş yılda çok zorlu bir patikadan geçti, ama nihayetinde ilişkiler süregiden bu bozulmaya feda edilemeyecek kadar önemliydi. Türkiye-Rusya ilişkilerinde de eninde sonunda ortak çıkarlar çerçevesinde uzlaşmaya varılacağını düşünüyorum.

Türkiye, bölgede açık ara enerjiye en çok gereksinim duyan ülke ve üretici olmadığı için büyük maliyetler karşılığında enerji ithal etmek durumunda.

Uzun vade için böyle bir çıkarım yapmak mümkün olsa da, kısa vadede Türkiye-Rusya arasındaki gerilimin ortaya çıkardığı enerji sorunu malum. Türkiye acil olarak diğer enerji üreticilerini değerlendirmeye almak zorunda kaldı. Bir yandan da böyle kriz durumları fırsat yaratabiliyor; İsrail’le varılacağı söylenen anlaşmanın maddelerinden biri de doğal gaz. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Türkiye, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarını değerlendirirse bunun çok olumlu yan etkileri olabilir. Enerji, bu bölgedeki ülkeler için bir işbirliği platformuna dönüşerek, ilerde başka konularda da ittifaklar kurulmasına yol açabilir. Bu konudaki herhangi bir değerlendirmenin, finansal-ticari ve siyasi-stratejik olmak üzere iki ayağı olmalı. Uygulanabilir tüm keşif ve kullanım senaryoları, hem ticari olarak mantıklı, hem de siyasi olarak makul olmalıdır. Ne yazık ki, Doğu Akdeniz doğalgazı durumunda, şimdiye kadarki tartışmalar ve öncelikler, sadece siyasi değerlendirmelere dayanıyor ve genelde ticari açıdan mantıklı değilmiş gibi görünüyor. Arz ve talebe dair uluslararası gerçekler ve tüm dünyadaki şu anki petrol ve gaz fiyatları, Doğu Akdeniz’deki doğalgaz hacmi ve bir sürü ülke içi ve bölgesel gerçeklikler düşünülürse, İsrail doğalgazı için tek olmasa da en iyi pazar Türkiye’dir; belki Türkiye üzerinden de kısmen Avrupa… Ticari açıdan mantıklı olabilecek başka bir şey pek yok. Bu, İsrail’in doğalgaz ihracatı için açık ara en iyi seçenek gibi duruyor. Aynı zamanda bu Türkiye için de çok faydalı olabilir, çünkü böylece enerji ihtiyacının bir kısmını karşılayacak ve dağıtım için bir merkez haline gelecek. Dahası, Avrupa’da enerjinin çeşitlendirilmesine katkı sağlayacak ve Rus doğalgazına daha az bağımlı olacak. Ne var ki, siyasi değerlendirme ve meseleler, bugüne kadar bu seçeneğin düşünülmesine engel olmuştu.

Türkiye ve İsrail’in yeniden yakınlaşması, Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin ortaya çıkan dinamiğe eklenince, bölge için nasıl bir ortam oluştu?

Değişen uluslararası ve bölgesel gerçekler, seçeneklerin ve ihtimallerin pragmatik bir gözle yeniden değerlendirilmesine zemin hazırlayabilir. İsrail’in doğalgaz ihraç etmek için bir pazara acilen ihtiyacı var. Türkiye’nin alternatif enerji tedarikçilerini garanti altında alması da bir o kadar acil. Rusya’yla ilişkiler düzelse bile çeşitlilik önemini yitirmeyecektir. Avrupa’nın da kaynaklarını çeşitlendirmesi gerekiyor. Enerji fiyatlarının önümüzdeki on yılda daha da düşmesi ya da şu anki seviyelerde kalması bekleniyor. Küresel olarak talepten çok arz var, bu da Doğu Akdeniz doğalgazının dişli rakipleri olduğu anlamına geliyor. Bölgede barış ve istikrarı tehdit eden ciddi zorluklar var. Enerji, çeşitli devletler arasında güçlü bağlar oluşturarak ve güvenlik, istikrar, huzur ve barışı sağlamlaştırarak işbirliği için bir platform sağlayabilir. Mesela, Kıbrıs meselesi çözülürse İsrail’den Türkiye’ye bir boru hattı döşeme ihtimali doğabilir ki, bu da en ucuz ve hızlı çözümdür. Böylelikle enerji, bölgedeki birkaç devlet arasında işbirliği için katalizör ve barış için aracı olabilir. Bunlar, devletlerin görmezden gelemeyeceği kadar güçlü teşvikler; ayrıca zorluklar da boş verilemeyecek kadar büyük.

Türkiye, yeni Kıbrıs’tan büyük payı almaya çalışıyor

Maraş, Kıbrıs

Türkiye Müteahhitler Birliği ile Kuzey Kıbrıslı müteahhitler, aralarında imzaladıkları protokolle, Kıbrıs’taki inşaat projelerinde işbirliği yapmaya hazırlanıyorlar. Ada’da çözüm ihtimali somutlaştıktan sonra, olası bir barış ortamında ortaya çıkacak inşaat projelerini değerlendirmek isteyen Türkiyeli müteahhitler, ilk adımı Kıbrıs Harekâtı’nın ardından kırk yıldır Birleşmiş Milletler’in gözetiminde terk edilmiş durumda olan, 1960’lı yılların meşhur tatil yeri ‘hayalet kent’ Maraş’ta atarak, buradaki turizm potansiyelini değerlendirmek istiyorlar.

Kuzey Kıbrıslı müteahhitler, kısa süre önce Güney Kıbrıs’taki meslektaşlarıyla gelecekteki projeler için bir işbirliği zemini aramış, bunun üzerine Türkiyeli müteahhitler hamle yapmışlardı. KKTC Maliye Bakanı Birikim Öztürk ve Çalışma Bakanı Asım Akansoy’un katıldığı törende, her iki birlik arasında ‘Mutabakat Zaptı’ imzalandı. Anlaşmanın arka planını Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya seçim döneminde danışmanlık yapmış olan 



Yazar Hakkında