Zamanın gözü

ARTUN GEBENLİOĞLU 

Zamanın akışını yakalayamayacağımızı düşünürüz hep. Onun geçip gitmesinde bizden bağımsız, akıl sır erdirilemez bir ahenk olduğunu düşünür ve öylece durup gözlemler yapmaya başlarız. Hayatımızı bu deneyimler etrafında kurgulayarak aktif katılımcısı olmadığımız bir sürecin bizim yönümüzü belirlemesine razı geliriz. Zamanın durdurulabileceğini, onun kesintiye uğratılıp yaşanmışlıkların içinden çekilip çıkarılabileceğini, tüm bunlara yeni anlamlar katabileceğimizi göz ardı ederiz. Ânı bir bıçak gibi kesen gözdür o hafife aldığımız: Fotoğraf. Her görünümün belirli ya da belirsiz bir anlamı vardır. O anlamı yarıp ortada bir uçurum yaratınca diğer uca giden köprüyü kurmak kelimelere kalır. Köprünün öte yanında bizi hayat bekler, o uzun yol boyunca görünümler ve kelimelerden oluşan bir ‘ben’ inşa etmekle sınar bizi.

John Berger’in çağrısı

Metis Yayınları tarafından Beril Eyüboğlu çevirisiyle Türkçe’ye kazandırılan ‘Bir Fotoğrafı Anlamak’, İngiliz sanat eleştirmeni, yazar, ressam John Berger’in yazılarının Geoff Dyer tarafından derlenmesiyle oluşturulmuş. Fotoğrafçılıkla ilgilenenlere ve kelimelerle görünümlerin ortak dünyasına nüfuz etmek isteyenlere sesleniyor, Berger. Onların paylaştıkları dünyada totolojiye yer olmadığını düşünüyor. Düşülecek her türlü tekrarın onların biricikliğini zedeleyeceği düşüncesiyle, berrak ve aydınlık zihnine davet ettiği bizleri fotoğrafa ve yorumlamaya ayrı ayrı büyük değer atfemeye çağırıyor.

“Fotoğrafla sözcükler arasındaki ilişkide fotoğraf, yorumlama dilenir; sözcükler de genellikle bu yorumlamayı bağışlar fotoğrafa. Kanıt olarak yadsınamaz güçte, ama anlamca zayıf olan fotoğrafa, sözcükler tarafından bir anlam verilir. Kendi başlarına genelleme düzeyinde kalan sözcükler de, fotoğrafın yadsınamazlığıyla özgül bir sahicilik kazanırlar. Böylece ikisi birlikte çok güçlü olurlar; sanki ucu açık bir soru tümüyle yanıtlanmıştır.”

Fotoğrafçı ve imge

Zamana objektifin ardından tanık olan fotoğrafçı, imgeyi yorumlamaya açar. Onun deklanşöre basmasıyla adeta bir yıldırım düşer ve zaman bölünür. Ân, doğal akışın içinden ne kadar usulca alınırsa alınsın, ahenk bozulmuştur. 50 yıl önce çekilen bir fotoğraf düşünelim. Onun meydana gelmesine aracılık eden şartların zamanın kıskacından kayıpsız bir şekilde kurtulması olanaksızdır. Fotoğraf doğrudan hayata bakan bir göz olmasına rağmen kelimeler onun imdadına yetişene kadar belirsizliğe mahkûm olur.

“Bütün fotoğraflar belirsizdir. Bütün fotoğraflar bir süreklilikten çıkarılmıştır. Eğer olay bir kamu olayıysa, bu süreklilik tarihtir; kişiselse, kırılmış olan süreklilik bir yaşam öyküsüdür. Salt bir manzara bile bir sürekliliği kırar: ışık ve havanın sürekliliğini. Süreksizlik her zaman belirsizlik yaratır. Gene de bu belirsizlik sıklıkla apaçık değildir; çünkü fotoğraflar sözcüklerle birlikte kullanılır kullanılmaz, bir arada, neredeyse dogmatik iddiada bir kesinlik etkisi yaratırlar.”

Salgado söyleşisi

Dyer, sunuş yazısını kaleme aldığı ‘Bir Fotoğrafı Anlamak’ta Berger’in kitaplarından bölümleri derlemekle kalmamış, onun farklı sergiler veya kataloglar için yazdığı ama o güne kadar derlemelerde yer bulmamış metinlerini de dahil etmiş. Berger’in teorinin her zaman siyasetten beslendiği –zehirlendiği– düşüncesi, bu metinlerde de göze çarpıyor. Var olan düzenin bu şekilde devam edemeyeceğini kendine has tarzıyla fotoğraflarında ifade eden Sebastião Salgado’yla yaptığı söyleşi, Berger’in karar alıcılardan duyduğu memnuniyetsizliği gözler önüne seriyor. Evsizleri ve gündelik hayatta kıyıda köşede kalanları fotoğraflayan Moyra Peralta’nın ‘tanıma’ mefhumunu derin bir analizle açıklıyor Berger, Peralta’nın kitapta yer alan fotoğrafı da bunu tasdikler nitelikte. Kitapta Berger, kadim dostu Mohr’un portresini çiziyor, Che’nin ölümüne farklı bir pencereden bakıyor, Cartier-Bresson’la konuşuyor, August Sander’in fotoğrafını Gramsci’nin teorisi aracılığıyla okuyor, Kertész’e minnet borcunu ödüyor.

‘Bir Fotoğrafı Anlamak’ Berger’in fotoğrafçılık ve bu işin büyük ustaları hakkındaki gözlemlerini sunuyor bize. Bir eserin estetik değerini toplumsal farkındalık yaratması bazında belirliyor Berger. Kendi içindeki dizginlenemez öğrenme tutkusunu, boyunduruğu altına almadan okura da aşılamaya çalışıyor. Yetkin fotoğrafçıların her birinin kendi karar anına, kendi zaman anlayışlarına sahip olduğunu gösteriyor. Ne kadar farklı olurlarsa olsunlar, hepsinin tek bir amacı olduğunu kavrıyoruz: zamanın içinde bir pencere açarak bir hikâye anlatmak.

Bir Fotoğrafı Anlamak
John Berger
Çeviri: Beril Eyüboğlu
Metis Yayınları
233 sayfa.