BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Muhteşem gala deneyimi

Yılın son yazısı. Klasik yeni yıl dilekleriyle dolu olsa pek alışıldık olacak. Zaten benim dileklerim de ülkede yaşayan herkesinkilerle aynı; artık kan dökülmesin, barış ve huzur olsun. Neredeyse, sokaktaki çocuğa sorsan aynı şeyi söyleyecek. Bari hafif bir konu olsun dedim; aklımdan kolay çıkmayacak bir deneyimi paylaşarak bitireyim bu yılı. 100. yıl olması açısından da harcandı gitti bence.

Efendim, geçen hafta, o magazin programlarında gördüğümüz, hep ‘muhteşem’ diye anılan film galalarından birinde bulundum. Hem de vizyona gümbür gümbür giren ‘Ertuğrul 1890’ filminin galasında. Az buz şey değil yani, her iki ülkeden önemli insanlar vardı, Başbakan bile oradaydı. “Nereden nereye?” dediniz mi? Demeyin. Ben arada bulunurum, öyle diziydi, filmdi gibi işlerin mutfağında ama ilk kez böyle üst düzey davetlilerin bulunduğu o en ‘muhteşem’ galalardan birine davet edildim. Niye edildim? Çünkü senaryoya, ‘O da bulunsun’ babında bir de Ermeni koymuşlar. Malum geminin kazancı başı da Sarkis Efendi diye bir Ermeni’ymiş meğer. Onu canlandıran oyuncuya şive çalıştırdım.

İyi bir rol ama minicik bir rol, repliklerini toplasan ancak iki sayfa. Canım, sempatik de bir çocuktu, şive işini gayet ciddiye aldı, çok sıkı çalıştı ve o minicik rolü çok iyi oynadı. Adı Erkan Pekbay. Ne yazık, bulunduğu sahneler karanlıktı, zaten filmin geneli karanlıktı ve kapkara kömür isine bulanmıştı. Aynı sahnelerde sürekli bir arada bulunduğu Alican Yücesoy’la o kadar benzeşiyorlar ki, ayırt etmek bile zordu. Ama ben kolladım, en heyecanlı anlarda bile şivesi hiç kaymadı.

Film hakkında fikrimi söylemeyeceğim, gidin görün. Biliyorum ki bu film işleri hiç kolay değil ve en kötüsü bile ‘aferin’i hak eder. Belki hafiften senaryo kötüydü diyebilirim. Ve de Japon oyuncular o kadar acemice ve büyük oynuyorlar ki, bizimkilerin her biri birer Laurence Olivier. Bu arada Japonca öğrenmeye karar verdim. Çok matrak dil. Kadınlar cıvıldayarak konuşuyorlar, erkekler gürleyerek. Adam homur homur, gümbür gümbür bir şey söylüyor mesela, dinlerken “Alırım şimdi seni ayağımın altına” dedi sanırsın, oysa pek duygusal, pek romantik bir şey söylemiştir aslında.

Gelelim asıl konum olan, Zorlu Center’daki ‘muhteşem’ galaya. Valla inanın, bizim oyunların galaları bile daha muhteşem olurdu. Ben hayatımda bu kadar kötü bir organizasyon görmedim. Bir kere, son zamanların modası tahta davetiyeler koca birer kazulet, “Yanınıza alın” dediler. Hangi çantaya sığar? Gece kıyafeti şartı vardı. Giydik. Kotla gitsek ne fark edecekti acaba? Davetliler resmen, her babadan bir çocuk ve iğne atsan yere düşmez. Sulu zırlak meyve suları ve bir türlü ulaşılamayan, bit kadar aynı tip kanapelerden oluşan kokteyl üst katta. Tıklım tıkış. Kimsenin yönünü bilmediği alt salona girmek yarım saat sürdü. Yarım saat de Başbakan gecikti. O da meğer ne kadar ufak tefekmiş, Japon kızlar bile iri kaldılar. Protokole ayrılan ön sıralar hemen hemen boştu. Bir saat süren konuşmalar yapıldı. Ve film. Yorum yok. Çıkış ise hepten ana baba günü. Alın size muhteşem gala. Hem de üst düzey.

Herkese mutlu yıllar.