Dönüşen kente bu gözle bakın

Cem Dinlenmiş’in üçüncü kişisel sergisi ‘Görsen Kesin Tanırsın’, Nişantaşı’ndaki sanat galerisi x-ist’te açıldı. Dinlenmiş, yeni sergisindeki yapıtlarında, Akarca İnşaat adlı hayali şirketin sıfırdan zirveye uzanan serüvenine paralel olarak, aşina olduğumuz bir kentsel dönüşüm hikâyesini görselleştiriyor.

Mizah dergisi Penguen’in çizerlerinden Cem Dinlenmiş’in, 27 Şubat’a kadar x-ist’te devam edecek olan sergisindeki üslubu, geliştirdiği görsel dil ve kullandığı renkler, karikatürlerine dayanıyor. Sanatçı, buradaki mekân ağırlıklı kompozisyonlarına insan figürlerini, protestocuları, ensesi kalın mal sahiplerini sıkıştıran sanatçı, binaların üzerine ise konuşan tabelalar yerleştiriyor. İşler konu inşaat, yıkım, dönüşüm gibi içi karartıcı konular etrafında şekillense de, Dinlenmiş’in kullandığı renkler, bina ya da insan betimlemelerine yansıyan kendine özgü üslubu, izleyiciyi bu kasvetli kent manzarasında boğulmaktan kurtarıyor. “Çizgideki sevimlilik ve renkteki yumuşaklık kendini hep koruyor ama asla davetkâr bir izlenim yaratmıyor. İşlenen konuları olumlayan bir yaklaşım söz konusu değil” diyor sanatçı. 

Önceki sergilerinde de şehir dokusunu ağırlıklı olarak işleyen Dinlenmiş, bu sergide, karşısına çıkan, ilgisini çeken gerçek mekânlardan esinle yapmış resimlerini. Ancak mekânlarla kurduğu ilişkinin estetikten ibaret olmadığını belirtmek gerek; yapıtların yanına yerleştirdiği metinlerle, buraların geçmişini de hatırlatarak, bir anlamda, ziyaretçiye rehberlik ediyor. Sergideki tek portre ise, Akarca İnşaat adlı hayali şirketin internet sitesindeki, başkanın mesajıyla birlikte yayımlanan portresi. Dinlenmiş, “Belki de o, burada portresi sergilenebilecek tek figür, çünkü sermayeyi, dönüşümü ve sınıf atlamayı temsil ediyor. Diğerleri ise tarihin yazmadığı karakterler” diyor.

Cem Dinlenmiş. Fotoğraf: Berge Arabian

Tozkoparan, Esenyurt, Aksaray

Bu sergide kentsel dönüşümün tanıdık hikâyesini görsek de, Dinlenmiş’in meseleye hangi açıdan baktığını merak ediyoruz. Sanatçı TOKİ’den başlıyor söze, ve yaklaşımını şöyle açıklıyor: “Bizde yaşanan, TOKİ’yle özdeşleşen bir kentsel dönüşüm hikâyesi. Onunla ilgili görsel dünyayı zaten tanıyoruz: Gri, dev konut binaları... Ben bunun dışında, başka dönemleri de kapsayan bir anlatı kurgulamak istedim. İstanbul’un farklı köşelerine ve farklı zaman dilimlerine baktığınızda, hep bir yenilenme, değişim, yıkım ve yeniden yapma söz konusu. Son 40-50 yıllık dönemde yıkılarak sonra yeniden yapılan, değişen binaları resimledim. İlgimi çeken yapıları araştırıp meseleyi derinleştirerek yola devam ettim. Bu mekânsal değişimi, görsel etkileri üzerinden okumaya çalıştım. Bunu, ilgimi çeken, biraz tuhaf veya can sıkıcı olabilecek yapılar, mekânlar, mahalleler, ilçeler üzerinden yaptım. Yola, kentsel dönüşüm temasını merkeze koyarak çıkmadım.”

Serinin ilk resmi Tozkoparan semtinden esinle yapılmış. Tozkoparan’ın mahalle derneği Tozder’in bir toplantısına katılan Dinlenmiş, bu vesileyle gittiği semtin sokaklarını dolaşmış ve buranın resmedilesi bir yer olduğuna karar vermiş: “Sadece mahallenin geçmişi, kültürel dokusu ya da İstanbul’un şehircilik tarihindeki önemi değil, bizzat oradaki evlerin görüntüsü, mahalle yaşamının uyandırdığı duygu, beni oranın resmini yapmaya itti. Sonra Esenyurt Meydanı’yla karşılaştım, ardından da Aksaray’daki İSKİ binası...”

Haritaya yansıyan iş cinayeti

Sergide Dinlenmiş’in çizdiği, sıradan planlara pek benzemeyen bir Esenyurt haritası yer alıyor. Sanatçının harita üzerinde belirlediği noktalar, bölgede yaşanan bazı olaylara işaret ediyor. Dinlenmiş, bu çalışmanın, çoğunlukla turistik bir yeri gezmeye gittiğimizde elimize tutuşturulan ve oranı gezilmeye değer yerlerini anlatan haritalara gönderme yaptığını belirtiyor: “Esenyurt ilçesinin geçmişine damga vuran olaylarla ilgili notlar var haritada. Mesela üç noktadan oluşan bir çadır rotası çizilmiş. Bunlar, belirli bir dönem ilçede bulunmuş, bugün var olmayan çadırlar. Biri, 2012’de Marmara Park AVM inşaatında çıkan ve 11 işçinin hayatına mal olan çadır yangınını işaretliyor. Diğeri, bir konutzede çadırı. Esenyurt’ta bir konut batağı söz konusu; konut projelerine paralarını yatıran bir sürü insan evlerini alamayınca, inşaat şirketinin önünde protesto çadırları kuruyor. Bu da haritada bir noktayla belirtiliyor. Bir de, Öcalan için kurulan, ‘silahlı hareket liderine özgürlük’ çadırı var. Haritada çadırlar üzerinden hem siyasi, hem de sosyal, ve tarihe gönderme yapan üç nokta yer alıyor. Bu da bir rota oluşturuyor.”

Son olarak, karikatür çizmekle, bir sergi için yapıt üretmek arasındaki farkları ve ortaklıkları sorduğumuzda, “İkisinde de bir adanmışlık ve taahhüt var; birinde okura, diğerinde ise galeriye ve izleyiciye karşı... Diğer taraftan, bir karikatür köşesini hazırlamak için iki gün kendinizi dış dünyadan soyutlayıp kapanmanız yeterliyken, sergi uzun vadeli planlama gerektiren bir çalışma. Aslında ben hâlâ bir sergiye hazırlanır gibi çalışmıyorum. Karikatür çizerken, genel bir çerçeve çizmeden, hoşuma giden ilk kısımdan başlayarak, sonrasında onunla diğer parçalar arasında bağlantılar kurarak devam ediyorum. ‘Her Şey Olur’un yapısı buna uygun. Sergide de bir ana tema belirlemeden, okyanusta yüzerken bir kayalık bulup oraya tutunuyor, oradan da başka yerlere atlıyorum” diye cevap veriyor.

Kategoriler

Kültür Sanat Sergi



Yazar Hakkında