BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

Bir de TOMA götürmek zaruridir! R. T. Erdoğan’ın Yazılmamış Anıları – Fasıl 29

Milletimize bir mesaj vermek için Güney Amerika’da hepsi de başkanlık sistemiyle idare edilen 3 ülkeyi ziyarete gittim. Ayrıca, nasıl Amerika kıtasına ilk defa bir İslam kaşifi ayak bastıysa, buralara da ilk defa bir Türk cumhurbaşkanı ayak basıyor… 

Zırhlı makam arabamı ayrı bir askerî kargo uçağı taşıdı. Orada kullanmak nasip olmadı, götürmek de biraz zahmetli oldu, ama değdi doğrusu inşallah.

Zahmetli derken, gidiş-geliş 28.000 km yol, Senegal ve Brezilya’da yakıt ikmali. Neyse ki bunlarla uğraşsın diye bir sürü adam da götürdük yanımızda. Değdi derken, dünya devleti olmak böyle oluyor. Obama ve Putin götürüyorlar çünkü.

***

Yalnız, keşke gitmez olaydım. Burnumdan geldi.

İlk vardığım Şili’ye ve sonraki Peru’ya bişey demiyorum. Hatta Peru’da, koyu Katolik Cizvit tarikatı kurucusunun adını taşıyan üniversitede bi de fahri doktora payesi takdim ettiler.

Ama son uğradığımız Ekvador denen yerde tam konuşmamı yapıyorum, arkadan bitakım sözümona bayanlar, artık kadın mıdır kız mıdır, başladılar bağırmaya.

Asasino”, daha tercüme edilmeden anladım, afedersiniz “katil” diye bağırıyorlarmış. Niye bağırıyorlar, çünkü beni PKK terör örgütü üyelerinden veya örgüt mensubu olmasa bile örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmiş olanlardan veya örgüte yardım ve yataklık yapanlardan zannettiler! Hainler bunlara öyle propaganda yapmış olmalı.

***

Ben giderken yanımda tüm yakın korumalarımı da götürmüştüm; ortalıklar kötü malum. Kürsüden bakıyorum, bu arkadaşlarımız bana bişey olmasın diye gidip kadınları salonun dışına davet ettiler. Bu arada bunlar çirkeflik yapınca, tabii ki bizimkiler erkek, doğal olarak sinirleniyorlar, bu arada bayanlardan biri kendi kendine düşüyor ve oradaki bir Ekvador milletvekilinin de burnu kanıyor, yani hafifçe kırılıyor…

En nihayet bunlar benim korumalarım ve görevlerini yapıyorlar; öyle ekvatormuş, meridyenmiş, paralelmiş falan dinlerler mi! Yerli ve milli’den başka alternatif olmadığına iman etmiş insanlar bunlar! Üstelik, hem küreselleşme var diyorlar, hem de Türk korumalar yabancı ülkede nasıl böyle hareket eder diyorlar! Madem küreselleşme var, bal gibi eder!  

Dur bi dakka! Yukarıda hissikablelvuku olarak ne dedim ben yav? Ekvator, meridyen, paralel dedim. Paralel! İşte bütün olay budur! Bu FETÖ’cü alçak Paraleller buradaki mektepleri vasıtasıyla bana bu kumpası kurdular! Kadınları onlar tuttular! Nasıl düşünemedim daha önce!!

***

Bütün bu olaylar sırasında ben efendiliğimi korudum. Ama içişleri bakanıymış, Serrano diye biri, adını aldırdım, “Bu şiddet eylemlerini kesin bir dille kınıyoruz” dedi. Kendi vatandaşlarının şiddet eylemlerini kına sen önce!

Aman efendim neler yapmadılar! Yani o kadınları kastetmiyorum, onlar yoldan çıkmış zaten, Ekvador sözde yetkililerini kastediyorum! Korumalarımızdan kimlik talep etmeye bile kalktılar. Ama sıkı mı dokunsunlar? Tedbirli davranmış ve giderken hepsine diplomatik pasaport dağıtmıştık kanunda olmadığı halde.

Güya dışişleri bakanıymış, Patino diye bi tanesi kalktı, onun da adını aldırdım,  “Ekvador’un egemenliğini savunmak için hareket edeceğiz, protesto notası vereceğiz” dedi. Vermezsen ne ol!

Üstelik, küstahlığa bak, ilave de ediyor: “Ekvador’da ifade özgürlüğü var ve Türkiye’nin güvenlik güçleri bu ülkede kendilerini ifade eden insanlara müdahale edemez.” Ne demek istiyorsun sen? Hapiste tek bir gazeteci yok bizde! Yatanlar gazetecilikten değil, terör örgütünü övmekten ve casusluktan yatıyor!

***

Ama bana en koyan, Correa denen devlet başkanlarının ikiyüzlülüğü oldu.

Daha dün öğle vakti şerefime yemek vermişsin, ben de seni adam sanıp demişim ki, “Sayın Başkan giydiği gömlekle bir mesaj veriyor. Ceketinin altındaki gömlek örfi gömlekti. Bizde böyle şeyler olsa, yazılı ve görsel medya günlerce kıyamet koparır kravatı niye yoktu diye.

Sen nasıl ertesi gün kalkar da dersin, “Terbiye yoksunu bir kaç bayan bağırmaya başlıyor ama hatanın büyüğü Türk korumalarındır. Çıkıp başka bir ülkede gözaltına alıyorlar ve bu kabul edilemez. Dolayısıyla Türk büyükelçi Dışişleri'ne çağrıldı ve resmî protestomuz hem sözlü hem yazılı olarak iletildi."  

Hele hele, sen nasıl kalkar da dersin, “Birkaç ay önce Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye'deki pozisyonuna destek vermemiz için beni aradı ama ben 'Hayır Sayın Cumhurbaşkanı biz farklı bilgiye sahibiz' dedim.” Bu ne biçim Başkanlık rejimi başkanı be? Yanlış memlekete mi geldik biz?

***

Ama biz bunların altında kalacak adam değiliz! İlk tedbir olarak, soyadı faulmüş ama olsun, Güney Amerika İşadamları Birliği Genel Sekreteri Cenk Gül aracılığıyla, iki kadına dava açtırıyoruz “dünya liderine hakaret” diye. Ne demiştim, En İyi Müdafaa Hücumdur demiştim…

Bütün bunlardan şu netice çıkıyor: Bundan sonraki gezilerime zırhlı arabamın ve diplomatik pasaportlu polislerimin yanında bir de TOMA götürmek zaruridir…

***

Yurt dışı zahmetli de, yurt içi değil mi? Evet, gerginlik sürdükçe halkımın bana teveccühü yani oyu artıyor çünkü yeterince korkutursan otoriteye sığınır insanlar. Fakat bi yandan da alçaklar memleketi idare edilemez hale getiriyor.

Ama, 330’u bir biçimde ayarlayana kadar veya gayri resmî biçimde ‘Ya Ben, Ya Kaos’ referandumu yapana kadar veya Suriye’ye fiilen girene kadar veya en azından S. Arabistan kara kuvvetlerini sınırımızdan oraya sokana kadar taviz vermek söz konusu değildir. Sıkı duracağız.

Duracağız, çünkü bizim müdahale etmemize bile gerek kalmadan tüm kuruluşlarımız yanımızdadır. Durumdan derhal vazife çıkarıyorlar: Üniversitelerimiz, yargımız, yandaş medyamız, askerlerimiz ve polislerimiz, yurt müdürlerimiz, Perinçek kardeşimiz, futbol federasyonumuz…

***

Üniversitelerimiz derken: O alçak, lümpen, zalim, terör örgütünün maşası, tiksindirici, kapkaranlık imzacılardan 121 tanesine Ankara Üniversitemiz soruşturma başlattı. Mersin bir imzacının görev süresini “dosyası fakülteden geç iletilmiştir” diye uzatmayı reddetti. Nişantaşı 9 kişiyi attı. Bolu’da 6 tanesinin evleri arandı. 

Atatürk Üniversitesi’nde bir tanesi işten atıldı ve mahkemeye verildi. Yine Erzurum’da, tehdit edildiği için koruma isteme küstahlığında bulunan bir tanesi de polisimizden gerekli cevabı aldı: “O imzayı atanı biliyorsan onun kafasına ben sıkarım.

Ama en çok, Kocaeli Rektörümüz Prof. Dr. Sadettin Hülagü’nün 19 imzacı hakkında söylediklerini beğendim: “Vatanın birliğinin tehlikede olduğu günlerde akademik özgürlük olmaz. Hukuk devleti içerisinde ne gerekiyorsa onu yapacağız. Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır boşuna demedik”. Ben de kendisini o gastroentorolojik rahatsızlığımı tedavi için boşuna seçmemiştim zaten…

***

Yargımız derken: Sanıktan doğru cevap almak için elektroşok uygulayan 4 polis hakkında 6-24 yıl arası hapis öngören “işkence”den değil, 1-3 yıl arası öngören “basit yaralama”dan dava açıldı. İzmir'deki Gezi eylemleri sırasında Kordon'da gençlerin saçına yapışıp coplayan iki polisimize 74'er gün hapis cezası verildi, bu da 1.480 TL’ye çevrilip ertelendi.

Ama sanılmasın ki yargımız gereken yerde ceza vermesini bilmiyor. 14 yaşındayken çekirdek ve dondurma çalan üniversiteli gence geçen hafta 13 yıl hapis cezası verdi. Ne demişler, ağaç yaşken eğilir demişler.

HSYK’mız, 17-25 Aralık kumpasından beri devleti korumanın en temel unsuru olarak durmadan temayüz etmekte. Mesela, 25 Aralık dosyasında arama ve el koyma kararı veren Hakim Süleyman Karaçöl’ü ve dava savcısı Muammer Akkaş’ı meslekten ihraç etti. Bunlardan birincisi 15 Eylül 2015'ten bu yana tutuklu, ikincisi hakkında da yakalama kararı var.

HSYK’mız son olarak da, bir zamanlar askerî vesayeti tasfiye operasyonlarımız cümlesinden olarak Kozmik Oda’da görevlendirdiğimiz 5 hakim ve savcıyı açığa almış bulunuyor. Çünkü Kürtler sayesinde, Allah (c.c.) eksikliklerini göstermesin, artık askerler müttefikimizdir inşallah! Ne gibi, aynen şu Esed sayesinde S. Arabistan gibi!

***

Yandaş medyamız derken: Amerika engel olmazsa ve askerlerimizi ikna edebilirsem, büyük müttefikimiz S. Arabistan’la ortak girişeceğimiz Suriye operasyonuna kamuoyunu hazırlamak için Yeni Şafak’ta İbrahim Karagül’e “Türkiye Suriye meselesine doğrudan müdahil olmalıdır. Buna askeri harekat da dahil” diye yazdırttık.

Akit gazetemiz o alçak akademisyen bildirisi için, “Uzatmayın, atın bu adamları”, “diplomalı sapkınlar” dedi. İsim de vererek ve “kahpe” gibi ifadeler kullanarak. Hainler bunlara erişim yasağı talep ettiklerinde Sulh Ceza hakimliğimiz reddetti, “basın özgürlüğü kapsamında” buldu inşallah. 

Askerlerimiz ve polislerimiz derken: Bu konuda yazmak istemiyorum, özellikle de Cizre’deki bodrum yaralıları yalanını ısıtıp ısıtıp gündeme getiren alçaklara malzeme vermemek için.

Yurtlarımız derken: Akdeniz Üniversitesi’ndeki Kredi-Yurtlar’da, odalarda hamamböcekleri dolaştığı ve yetersiz yemek verildiği için çatal-kaşıkla eylem yapan 300 nankör öğrenciden 8'i yurttan atıldı. Bunlardan 6’sının bursu, 1’inin de kredisi kesildi. Böylece önlem alındı çünkü bunlar her akşam saat 19.00’da Cizre için de çat-çat yaparlar.

Futbol Federasyonumuz derken: Bursaspor maçında ideolojik propaganda icra eden, koluna “Azadi” diye dövme yaptıran, ayrıca feysbuk sayfasına bölücü şeyler yazan Amedsporlu Deniz Naki’ye 12 maçtan men ve ayrıca 19.500 TL para cezası ceza verdi. Neymiş efendim, Osmanlıspor taraftarları tribünlerde “Ya Allah bismillah Allahu ekber” diye bağırıp ideolojik propaganda yapıyorlarmış. Höst! Aynı şey mi!

Veee, Perinçek kardeşimiz derken yüreğim kabarıyor: Cizre’de 60 PKK haininin öldürüldüğüne ilişkin haber için tivitırdan "Evet çok mutluyum. Türk Ordusu ABD piyonu bölücü örgütü temizliyor" diye yazdı. Elleri-gözleri dert görmesin aziz kardeşimin…

***

Bu arada, ülkemizin Başkanlık rejimi altında nihayet huzura ermesini baltalamak isteyenler de seslerini çıkarmaya cesaret ediyorlar. Ama haklarından geleceğiz.

Mesela TÜSİAD Başkanı Cansen adlı bayan, zaten soyadı da yabancı gayrimüslim soyadı, şöyle diyebilmiş: “Evlerini terk etmek zorunda kalan komşularımıza üzülürken, ülkemizin bir bölümünde benzer sahneleri görmekten üzüntü içindeyiz.” 

Tabii, içimizdeki kumpaslar en tehlikelisidir. Bülent denilen o zat yetmedi, şimdi de Ahmet’in adamlarından N. Kurtulmuş kalkıyor, “Suriye’nin içişlerine karışmak veya oradan herhangi bir toprağı kendimize katma kaygısı içinde değiliz” diyebiliyor. “Medya üzerinden yasakları kaldırmaya hazırız” diyebiliyor. Sen bekle de, sizi nasıl ortadan kaldırıyorum gör…