“Onun ismini ‘Pati’ koydum”

Herkesin bir adı var,
Tanrı’nın verdiği
ve ona babasıyla anasının verdiği.

Herkesin bir adı var,                                                                                                                   
gülüşünün boyuyla kıvrımının verdiği                                                                                                
ve ona kıyafetinin dokumasının verdiği.

Herkesin bir adı var,                                                                                                                                                  
dağların verdiği                                                                                                                                                      
ve şehrinin duvarlarının verdiği.   

Herkesin bir adı var,                                                                                                                              
yıldızların verdiği                                                                                                                                                
ve ona komşularının verdiği.  

Herkesin bir adı var,                                                                                                                                                
ona kendi suçlarının verdiği                                                                                                                  
ve hasretlerinin verdiği.   

Herkesin bir adı var,                                                                                                                                  
düşmanlarının verdiği                                                                                                                           
ve başkalarını sevmenin verdiği.                                                                                                              

Herkesin bir adı var,                                                                                                                    
doğum günü kutlamalarının verdiği                                                                                                           
ve işinin verdiği.                                                                                                                                                  

Herkesin bir adı var,                                                                                                                                                       
yılın mevsimlerinin verdiği                                                                                                                       
ve bizim körlüğümüzün verdiği.    

Herkesin bir adı var,                                                                                                                                                       
denizin verdiği                                                                                                                                                                                 
ve kendi ölümünün verdiği.                                                                                                                                                     

Zelda Schneersohn Mishkovsky

Herkesin bir adı var. Kendisini ismiyle yaşatan bir adı… Ve bazılarının, başkalarına verdiği adlar da var.  İşte bu adlar, oyuncaklarının adları ve kendi adı üzerine Pierre Loti Okulu öğrencilerinden Daniel Mazliah Çiprut’la söyleştik. 

‘Daniel’in anlamıyla başlayalım mı? Ne demek Daniel?

Bilmiyorum.

‘Daniel’ adında başka birini tanıyor musunuz?

Hayır, ama bir doğum gününde benim adıma çok benzer bir ad gördüm, Daniela. O bir kızdı. Konuşmadık ama adını duydum. Kuzenimin doğum günü partisiydi, babamla gitmiştim.  Bir direk vardı, tırmandım, oradan aşağı kaydım. Plastik tabaklar vardı, normal tabak getirmemişler. Parti bitince annesi onu çağırdı, eve gittiler. Sonra biz de eve gittik.  

İsimleriniz benzer olduğu için şaşırdınız mı?

Yok.

Ailede Daniel isimli başka biri var mı?

A, evet var. Dedem. 

Hangi dedeniz; babanızın babası mı, annenizin babası mı?

Babamın babası. İsmimiz aynı ama benim ikinci adım var: Mazliah.

Mazliah bir soyadı olabilir mi?

Hayır, benim soyadım Çiprut. İkinci adım Mazliah.

Biri size isminizi sorduğunda “Daniel Mazliah” mı diyorsunuz?

Hayır, sadece Daniel diyorum. Bizim evde kapı zilinin üstünde kare bir şey var, düğmenin yanında hemen.  Orada babamın adı yazıyor. Şimdi ‘Dani’ de yazacağız. Çünkü çok yer yok, ‘Daniel’ çok uzun, sığmaz. Biz de ‘Dani’ yazacağız.

Oraya ‘Dani’ yazınca ne olacak?

E benim de siparişlerim gelecek. Çünkü oradaki tuşa bastıkları zaman, genelde annemin sipariş ettikleri gelmiş oluyor. Bir keresinde, arkadaşım Alex’le onların evinin ziline bastık. Evde Alex’in büyük kardeşi vardı, bir de onların bakıcısı var, Dona. Bastık. Dona baktı, birini göremedi. Boş görüyordu. Halbuki boş değildi, biz vardık, Alex basmıştı.  

Arkadaşlarınızın isimleri ne?

En sevdiğim okul arkadaşlarımın isimleri Aksel, Emre, Janset.

Bu isimler Türkçe mi?

Evet, ama Aksel’in Türkçesinde ‘k’ var, Fransızcasında ‘x’ var. Benimkinin yazılışı aynı söylendiği gibi ama okulda öğretmenlerim Fransızca konuşurken başka türlü çağırıyorlar. 

Nasıl?

Başka işte.

Arkadaşlar arasında birbirinizi başka isimlerle de çağırdığınız oluyor mu?

Yok. Aksel beni “Dani” diye çağırıyor, Emre beni “Daniel” diye çağırıyor. Alex, Bora beni “Daniii” diye çağırıyor. Tabii onlar Rusça biliyorlar, anneleri Rus.

Siz hangi dilleri biliyorsunuz?

Fransızca. Okulda Türkçe dersleri de veriyorlar, İngilizce dersleri de var.

Daniel Dedeniz de Fransızca biliyor mu?

Hayır, babaannem (ben ona “Babu” diyorum) biliyor. Dedem İspanyolca biliyor. Babu Ermenice de biliyor. Gerçi Babu bütün dilleri biliyor, Çince bile biliyor olabilir! İngilizce biliyor, Fransızca biliyor, İbranice, İspanyolca biliyor.

Babu, mesela Ermeniceyi, İspanyolcayı nereden öğrenmiş olabilir?

Bilmiyorum. 

Okulda mı öğrenmiş acaba?

Hayır, Ermeniceyi başka bir yerden öğrenmiş ama bilmiyorum.  Babaannem ile dedem üniversitede karşılaşmışlar. Dedem, Babu’dan daha büyük.

Babu “Daniel” dediği zaman evde karışıklık oluyor mu?

Hayır. Ben, beni çağırdığı zaman anlıyorum. Beni Türkçe çağırıyor, dedemi bazen İspanyolca, bazen Türkçe çağırıyor. İrina var, benim bakıcım, o da Ermenice biliyor. Ben ona “İrişka” diyorum, o bana “Danican” diyor.

Oyuncaklarınızın da isimleri var mı?

Var, en sevdiğim, bebeklikten beri beraber uyuduğum oyuncağımın adı Aliço. Pelüş bir kedi. Kuyruğu var, atkısı var. Atkısını bağlayabiliyorsun.

Nasıl buldunuz Aliço ismini?

Uydurdum. Bir de Elmo var, o Susam Sokağı filminden. Pınar var, büyük bir ayıcık.

Arabalarınızın, legolarınızın da isimleri var mı?

Hayır, onlara vermedim.

Neden?

Öbürlerine isim vermeyi canım çekiyor. Bir de maymunum var, ona isim koydum ama hatırlamıyorum, çünkü geldiğinde bebektim. Pınar’la uyumama annem izin vermiyor, çünkü çok tüyleri var. Gerçi benim en çok şampuanlara alerjim var...

Gerçek bir hayvanınız var mı?

Var. Pati. Kedi.

İsmi Pati mi?

Evet, onun ismini Pati koydum.

Neden?

İşte...

Nasıl bir kedi Pati?

İnek gibi, siyah beyaz. Patileri var, kuyruğu simsiyah, kulakları var... Bir gün burnu çok sıcaktı, ilaç verebilir miyiz diye doktora sorduk, ameliyat oldu. Sonra ameliyat bandını çıkardık.

Şimdi iyi mi?

İyi ama şu anda çocuk. Sekiz aylık. Biz onu ilk kez bahçede gördük. Doğduğunda kördü, yani tam kör değildi galiba ama gözü kapalıydı, açamıyordu tam, ve görmüyordu. Dedem bir kere ekmek verdi ona, böyle arıyordu. Sonra babam onu doktora götürdü, ilaçlar aldı, onu eve aldık, gözleri iyileşti. Eve ilk geldiğinde tombuldu. Sonra zayıfladı, şimdi biraz tombul.

Patiyle oynamak ile Pınar’la oynamak arasında fark var mı?

Pınar bir ayıcık yani, o oyuncak. Bir gün Pati, ben onunla oynarken tırmaladı. Tırmalıyor ama aslında oyun oynuyor. Tezgâhın üstüne de çıkıyor. Tuvaletin suyunu içiyor. Biz ona su veriyoruz, o gidiyor tuvaletin suyunu içiyor. Bir de kaloriferin üstüne çıkmadığı kalmıştı, şimdi oraya da çıkıyor. En çok sevdiği yer masanın üstü. Bizim masamız mutfakta, balkon camının önünde. Orada onun evi var, gidiyor, evine bakıyor. Benim oyuncaklarımı da dağıtıyor. Bir oyuncağımı alıyor, götürüyor, koltuğun altına atıyor.

Peki, Pati kendi ismini biliyor mu? Siz “Pati” deyince size bakıyor mu?

Evet. Mesela radyatörün üstünde yatıyor, “Patiii!” diye çağırınca bana doğru bakıyor.  

‘Pati’ ismi nereden geldi aklınıza?

Canım çekti. İlk duş alırken aklıma geldi. Aslında aklımda başka bir sürü isim de vardı ama Pati’yi seçtim.

Başka hangi isimler vardı?      

‘Maviş’ vardı, ama gözleri mavi değil, karanlıkta parlıyor, fosforlu gibi. Bir de ‘Yumoş’ vardı. ‘Tombul’ vardı. Dedim ki, ‘Pati’ daha güzel. Duş alırken anneme, babama söyledim ve işte, ismi Pati oldu. İlk zamanlar ona “Pati” dediğimde bakmıyordu bana ama sonra kendi ismini öğrendi.

Siz isminizi ne zaman öğrendiğinizi hatırlıyor musunuz?

Hayır, hatırlamıyorum.

Hatırladıkları ve anlattıkları için Daniel Mazliah Çiprut’a teşekkürlerimle...

Kategoriler

Toplum

Etiketler

İsimler Hikayeler


Yazar Hakkında