Akdeniz: İnternetteki ırkçılıkla mücadelede yasaklama çözüm değil

Bilgi Üniversitesi Yayınları’ndan 'İnternetteki Irkçılık' kitabını çıkaran Prof. Yaman Akdeniz’le internetteki ırkçılık ve bununla mücadele üzerine konuştuk.

İnternet insanların günlük yaşantısında önemli bir yer tutuyor. Dünyada özellikle gelişmiş ülkelerde nüfusun büyük bölümü vaktinin çoğunu internette geçiriyor. İnternet insan hayatını domine ederken, insanın kişiliğine dair de önemli bir rol oynuyor. İnsanlığın en önemli sorunlarından ırkçılık da internetin yayılmasıyla birlikte belli bir oranda artış gösterdi. Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Yaman Akdeniz, geçen ay Bilgi Üniversitesi Yayınları’ndan çıkarttığı İnternetteki Irkçılık kitabında bu konuyu inceliyor. Akdeniz’le internetteki ırkçılık ve bununla mücadele üzerine konuştuk.

İnternetin dünyadaki etkisini göz önüne alacak olursak, ırkçılığın da doğru orantıda arttığından söz edebilir miyiz?

Irkçılığın örneğin 1970’lere veya 80’lere göre arttığını söylemek güç. Fakat internet kullanımının özellikle 1990’lardan sonra tüm dünyada artmasıyla birlikte ırkçı ve nefret söylemi tanımına giren içerikler tüm dünyada daha görünür oldu. Son yıllarda özellikle sosyal medya platformlarının popüler olmasıyla birlikte bu görünürlük daha da arttı. Ama tabii ki özellikle Avrupa özelinde sağ tarafa kayan bir siyasi çizgi ile beraber ırkçı içerik, nefret söylemi, İslamofobi ve yabancı düşmanlığı içeren paylaşımlarda artış görülüyor.

İnternette yapılan ırkçılıkla mücadele için en etkili yöntem nedir?

Kitabımda da açıklamaya çalıştığım gibi internet ile ilgili sorunlarla ve özellikle ırkçı içeriklerle tek bir mücadele yöntemi yok. Ülkeler arasındaki hukuki farklılıklar veya bazı ülkelerde bu tip içeriklerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesinden dolayı mücadele her zaman hukuk yoluyla olmuyor. Bu tip içerikleri engellemeye ve özellikle internetten kaldırmaya çalışan ülkeler var. YouTube gibi sosyal medya platformları da bu konu hakkında özellikle Almanya ve Fransa gibi ülkelerin bastırmaları ile beraber son yıllarda daha hassas davranmaya başladılar. Fakat, ben şahsen en önemli mücadelenin eğitim alanında verilmesi gerektiğini, devletlerin de ırkçılık ve nefret söylemiyle mücadelede en çok yatırımı eğitim sektörüne yapmaları gerektiğini düşünüyorum. Yasaklamanın, sansürlemenin veya interneti bu tip içeriklerden ‘temizlemeye’ çalışılmasının gerçek bir çözüm olmadığını düşünüyorum. Bu tip içerikleri halının altına süpürmekle ırkçılık sorunu çözülmez. Aksine içten içten daha da alevlendirir.

Türkiye’de internet kullanımının ırkçılıktaki etkisi ne yönde?

Ben kitabımda Türkiye özelinde bir değerlendirme yapmadım, ulusüstü ve bölgesel politikaları ve hukuki gelişmeleri değerlendirdim. Fakat Türkiye özeline bakıldığında da çok ciddi sorunlar olduğunu gözlemlemek mümkün. Türk olmayanlara karşı veya Türkiye’deki Kürtler olsun, Ermeniler olsun tüm azınlıklara, Müslüman olmayanlara karşı özellikle sosyal medya platformlarında nefret kökenli içerikler var. Benzer şekilde LGBT bireylere karşı da nefret söylemleri sosyal medya platformlarında dikkat çekiyor. Dolayısıyla Türkiye’de de çok ciddi problemler olduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye’de internetteki ırkçılıkla mücadeleyi yeterli buluyor musunuz? Sizce hukuki yaptırımlar yeterli mi?

Tabii ki yeterli bulmuyorum. Şu anda Türkiye’deki ‘hukuki mücadele’ tamamen hükümet karşıtı veya cumhurbaşkanını eleştiren içeriklerle mücadele üzerine kurulmuş bir model olarak işliyor. 1500’e yakın TCK 299 cumhurbaşkanına hakaret soruşturması ve ceza davası var. Benzer şekilde ‘kamu görevlisine hakaret’ suçundan başbakandan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’na kadar açılmış yüzlerce dava var. Erişim engellemelere gelince milli güvenlik ve kamu düzenini korumak adı altında 5651 sayılı Kanun’un 8A maddesi kapsamında 1500 farklı internet içeriğine erişim engellenmiş durumda. Bunların hepsi muhalif siteler ve sosyal medya hesapları. DİHA 26 defa, sendika.org 9-10 defa erişime engellenirken azınlıkları ırkçı içeriklerden ve nefret söyleminden korumak devlet politikası değil. Kısa dönemde de olmayacaktır.

Avrupa’daki ve Türkiye’deki cezai yaptırımları ve internetteki ırkçılıkla mücadeleyi kıyaslayabilir misiniz?

Kitabımda da yazdığım gibi hukuk yoluyla internette ırkçılıkla mücadele çok zor. Örneğin beyaz ırkçı veya Neo Nazi gruplarının birçoğu özellikle ABD üzerinden yayın yapıyor ve bunlarla hukuk yolu ile mücadele etmek neredeyse imkânsız. Ama bu Avrupa genelinde de hiç cezalandırma olmuyor anlamına gelmiyor. Tüm zorluklara rağmen özellikle Almanya ve Fransa gibi ülkeler bu konuya çok ciddi mesai veriyor. Bizde ise durum farklı ve tamamen siyasileri eleştirilerden korumak üzere kurulmuş bir yapı üzerine çalışıyor. Çok kısıtlayıcı ve hemen hemen her türlü ‘zararlı içeriği’ engelleyen 5651 sayılı yasaya baktığımız zaman ırkçı içeriklerin veya nefret söyleminin engellenmesi gereken zararlı içeriklerden olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla pek kıyaslanacak bir durumumuz yok.



Yazar Hakkında

1990 İstanbul doğumlu. Kültür sanat, müzik, insan hakları ve güncel politika haberleri yapıyor.